13. Bölüm
Önüme bir kağıt kalem konulsaydı ve hayatımın en ağır birkaç saniyesini betimlememi söyleselerdi, şu anı anlatırdım:
'kişinin sevgilisiyim' dediği andan itibaren yoğun strese girip mide bulantısı, baş dönmesi hissettim. Kalbimin düzensiz ritmi nedeniyle nefes almakta zorluk çektim, bunların yanında tansiyonum da oynadığı için fenalık geçiriyordum.
Jeon Jungkook bana demişti ki, 'Senin hakkında fazla bilgi sahibi değilim ama hayat sana hep gülmüş sanırım, kötü şeylerin k'sini bile yaşamamışsın. Sorunsuz bir ailede güzel bir şekilde büyümüş olmalısın. Çünkü çok kırılgansın.' ve ben o an bunu da düşündüm.
Belki daha iki gün geçirmiştim ama iki günüme gönlümün en derinlerinden değer vermiştim. İki günümün somut değeri yoktu ama bir şey söyleyeceksem eğer, iki günümü de altın pamuklarla sarıp sarmalayıp elmas vitrinime kaldırıp kilitlemiştim. Çünkü ben böylesini yaşamamıştım işte. Daha çok bir şey tatmasam da her yönüyle bana muazzam hissettiren bir ilişkiye başladığımı düşünüyordum.
Ayrıca bu benim ilk ciddi ilişkimdi, yani öyle olduğunu sanıyordum, ve Jeon Jungkook'un dediği gibi hayatımda ufak olumsuzluklarla karşılaşmıştım sadece, en olumsuzuyla falan değil. Bu yüzden bu kadar ağır hissetmiş olmalıydım.
Evet, bu benim şu günüme kadar hissettiğim en ağır birkaç saniyedi. İçim burkuldu. Yüzüme yastıkla bastırılıp boğulmuyordum, akciğerlerimi boğuyorlardı. Şey... oralarda bir yerlerde kalbimde vardı, heralde o da boğuluyordu.
Aslında bütün organlarıma bir şeyler oluyordu bence ve bunlar hakkında da konuşabilirdim. Ama hayır... şu andan itibaren acımı yaşamak istiyordum. Düşünmeyi de reddediyordum.
Kısacası kötüydüm.
Karşımdaki benim gibi çekik olan adamın hafif gülen yüzüne baktım. Nemli saçlarım alnımı kapatırken, kaşlarım düşmüştü. Dolgun dudaklarım 'o' şekliyle hafifçe açılmışken gözlerim gerçekten sulanıyordu. Ama hayır hayır, yabancı birinin önünde ağlayacak mıydım? Hayır hayır hayır.
Yutkundum, sesini duymuş olabilirdi.
Hiçbir şey demedim, Jungkook'un iki parça olan kıyafetlerini karşımdaki adama uzattım. Kaşlarını kaldırıp elimdekilere baktı, hemen sonra da onları alıp tek gözünü kıstı 'bu ne yapıyor böyle' diye bakarken şaşkınca güldü. Fazla sürmedi ki gülüşü büyüyüp samimileşti. Neden böyle tepkiler veriyordu anlamamıştm ama arkamı dönüp iki adım attığımda "Hey! Bekle!" Demişti yabancı.
İster istemez durdum sonra arkamdaki adım sesleriyle birlikte gülerek "Bekle biraz." Deyip kolumdan tuttu. Bundan rahatsız olduğum için kolumu çektim.
Gamzelerini ortaya sermiş gülen adam "özür dilerim, yalan söyledim." Dedi.
Bir anda bütün ruh hâlim değişti. Tamamen anlamamazlıkla doldum. "Ne?" Diyebildim sessizce.
"Şaka yapmak istedim çünkü şakaları severim ancak sen ne kadar üzüldün öyle!" Çocuk sever gibi bir tonla söyleyip bana yaklaştığında bir adım geri attım, kaşlarımı çattım.
"Ne diyorsunuz?" Söylediğimle gülüp geri çekildi.
"Benim adım Yixing, Jungkook'un sevgilisi değil, abisiyim." Ufacık tebessümüyle bile ortaya çıkan gamzesi ve diğer her şeyiyle benzemediği Jungkook'un kardeşi olduğuna inanamadım. Abisi olduğuyla alakalı cümlesini Korece kursa da adı Korece değildi. Anlamlandıramadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduati
FanfictionLaboratuvarda onun sürekli eşinin ben olacağımı söylemişti ama onunla yaptığım hiçbir şey de sağlıklı davranamıyordum ki. İki tüp kan almam gereken kolları, bağlanmaya ihtiyacı olmayacak kadar damarlıydı fakat ellerim ve nefesim titreye titreye, kal...