20. Bölüm
"Off..." Bugünkü kaçıncı oflamamdı bilmiyordum. Dün ailemi hava alanına bırakmış, uçağa bindirmiş sonra da eve gelmiştim. Ve dünden beri yalnızlık hissiyle başa çıkıyordum. İçimde ki hayat hevesi kısa süreliğine bedenimden çekilmişti. Bu yüzden yine beynimin 'sorumluluklarını bu kadar ötelediğin yeter, beni sıkıntıya sokuyorsun!' sözlerini görmezden gelmeye çalışarak kendimi yatağıma attım, gün boyunca da çıkmadım. Biraz uyudum, acıktıktan sonra da günlük telaşeden üzüntümü biraz olsun unutmuştum.
Güzel gecemizde Jungkook'a, onunla kalmak için aileme yalan söyleyeceğimi büyük bir inançla söylerken, umursamazken dün, gün boyu suçluluk duymuştum. Keşke daha çok onlarla vakit geçirebilseydim diye düşünüyordum.
Ayrıca Jungkook'la dün hiç konuşmamamız da beni biraz daha etkilemişti. Muhtemelen bugünkü düğün için dün, gün boyu abisiyle ilgilenmiş, işlerini bitirmişti. Bu yüzden bende onu hiç rahatsız etmemiştim.
Bugünse erken kalkıp uzun saatler ders çalışmaya çalıştım. Çünkü bugün Jungkook'un ailesiyle tanışacaktım ve evin ihtiyaçları için dışarı çıkıp, 'bugün ne giyeceğim, karşılarına nasıl çıkacağım' diye düşünmekten her şeyim yavaş ilerlemişti.
Elimdeki poşetleri bir elime toplayıp kapının şifresini girdim. Saat dördü geçiyordu ve Jungkook'dan hâlâ ses çıkmamıştı. İçimde baş gösteren endişeyle birlikte içeri girdim, kapıyı kapatıp elimdeki poşetleri mutfağa bıraktım. Sonra odama gitmek için çıkmıştım ki, aşık olduğum bedeni odamın önünde gördüm. Siyah, farklı takımıyla çok yakışıklı gözüküyordu.
"Nihayet gelebildin esmerim." Bana sesleniş tarzına gülümseyip koşar adım ona yaklaştım ve gövdesinden geçirdiğim kollarımla sımsıkı sarıldım.
"Ah, bir günde ne kadar özlemişim." Başımı çenesinin altına gömüp gözlerimi kapatırken içim tekrardan kıpır kıpır oluyordu. O da bana sarılmışken ellerini kollarıma getirip beni kendinden uzaklaştırdı. Başımı kaldırıp ona baktığımda gülümsüyordu.
"Fena hâlde yakışıklı gözüküyorsun." Siyah takımının, beyaz yakalı ceketinden, göğsünden karnının üst kısmına kadar olan teni gözüküyordu.
"Klasik bir takım giymektense seninle uygun olmayı seçtim." Dediği şeye kaşlarımı kaldırdım.
"Ama benim ne giyeceğim belli değil ki, nereden biliyorsun?"
"Sana harika bir kombin getirdim çünkü."
Neden evimde olduğu da şimdi anlaşılıyordu.
Elimden tutup beni odama soktuğunda yatağımın üstündeki düzgün kalabalığı gördüm.
"Bunlar ne?"
Benim olmayan bir düğün için sanki çok malzeme vardı yatağımın üstünde. Yaklaşıp biraz inceledim ve heyecanlandım.
"Bunları giymeni istiyorum. Ayriyeten takılar ve makyaj malzemeleri var. Seni bunların içinde görmek istiyorum." Şaşkınlıkla ona bakarken bir adım atıp yaklaştı ve yanağımı öpüp geri çekildi.
"Seni almak için buraya geldim. Sen hazırlan, benim birkaç telefon görüşmem var." Başımı sallayıp teşekkür ettim. Sonra telefonunu cebinden çıkarırken odamdan ayrıldı.
İstediğini yapıp kıyafetlerin üzerinde duran takı kutularını kenara çektim. Üstümdekileri teker teker çıkarıp yatağın üstüne düzgünce koyduktan sonra dikkatimi çeken bluzu aldım elime. Siyah zemini üstüne beyaz şeritleri olan, oldukça geniş V yakalı bir bluzdu. Kumaşı ne ince ne de kalındı ama yazın giyilse muhtemelen yakacak cinstendi. Eteklerinden tutup giyindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduati
FanfictionLaboratuvarda onun sürekli eşinin ben olacağımı söylemişti ama onunla yaptığım hiçbir şey de sağlıklı davranamıyordum ki. İki tüp kan almam gereken kolları, bağlanmaya ihtiyacı olmayacak kadar damarlıydı fakat ellerim ve nefesim titreye titreye, kal...