29. Bölüm

370 44 3
                                    


29. Bölüm










Hayatımın en duygusal, en anlamlı, en farklı dönemlerini yaşıyordum. Mutluydum, gerçekten mutluluğumu, buruk da olsam, derinlerimde hissediyordum ama aynı zamanda çok ağlaktım. Sürekli duygusaldım, çabuk alınıyordum. Eski Taehyung ve şimdiki Taehyung farklıydı.

Evet, eski Taehyung da alınırdı bir şeylere ama sesi yüksek çıkardı, kavga olacağı zaman pek de geri kalmazdı. Şimdiyse birileri benim gibi her şeye kırılacak diye ses tonumu bile kısık tutuyordum. Hoşuma gitmeyen bir durumu anneme anlatırken, alınır diye ağlıyordum. Çok farklı olmuştum ve kendime şaşırıyordum. Hiçbir sebep yoksa bile Jungkook'un olmayışını bahane edip ağzımı yaya yaya iki saat ağlayabiliyordum. Sonra sabah şiş gözlerimi görünce yine ağlıyordum. Gözlerime buz torbaları koyup şişliği inene kadar oda da beklerken, yalnız olmama ağlıyordum. Kısacası, her şeye ağlayabiliyordum.

Fiziki olarak artık en şişman zamanımdaydım. Top gibi gözüküyordum. Aynı zamanda elim, kolum, bacaklarım, ayaklarım şişmişti ve kütük gibiydim. Yürümekte zorluk çekiyor, hareket etmeye üşeniyordum. Bana bunları yaptığı için ufacık kızıma kızıyor, ona küsüyordum. Ve evet, küskünlüğüm gerçekti.

Aynanın karşısında bağdaş kurup otururken işaret parmağımı bir çocuk gibi aynadan karnıma sallayıp onunla kavga ediyordum. Sonra da işaret parmağımla karnımı 'duydun mu beni?' diyerek dürtüyordum. Bunların hepsini elbette nasıl yapıyordum? Ağlayarak. Ama sonra kıyamıyordum ki, o benim, benden daha narin minik kızımdı.

Çoğunlukla onunla olduğum için, ona sahip olduğum için çok mutlu hissediyordum. Kalbimde ona karşı hissettiklerimin kelimelerle ifadesi yoktu. Karnıma elini, ayağını her koyuşunda öpmek istiyordum fakat beceremediğim için ellerini, ayaklarını, aramızdaki ince deri tabakasından okşuyordum. Ufacıktı. Bir eli benim iki parmak boğumum kadardı neredeyse. Elini, ayağını oracıktan hiç çeksin istemiyordum. Eğer bir şeylerle uğraşıyorsam ve o minik uzuvlarını ortaya çıkardıysa, işimi bırakıp kendini geri çekene kadar izliyordum. Sabırsızlıkla onu kucağıma alacağım günü bekliyordum, çünkü o zaman güzel bebeğimi istediğim kadar öpebilecektim. Uzuvlarını göstersin de seyredeyim diye beklemeyecektim, ufacık gövdesini koynuma sokup onunla birlikte yatıp yuvarlanacaktım.

Kızıma öyle aşıktım ki, ilk başlarda onunla yapamayacağımı, ona alışamayacağımı düşünüp nasıl yabancı hissettiğim aklıma geliyor, üzülüyordum.

Bazenleri kahroluyordum çünkü onu aldırmayı bile düşünmüştüm. Ama bunu yapmadığım için, ailem beni desteklediği için şükrediyordum. Yoksa böylesine benzersiz duyguyu nasıl tadacaktım...

Ve evet. Amcasıyla, bebeğimin ilk kontrolüne gittiğimde endişeliydim. Yixing'in dediği gibi kötü bir şeylerin olma ihtimali beni huzursuz etmişti. Ama bebeğimin sağlıklı ve istediğim gibi şişko geliştiğini öğrenmiştim. Ayrıca cinsiyeti üzerine fazla düşünmediğim için doktorun 'kesinlikle bir kızınız olacak' demesi beni oracıkta ağlatmıştı. Oğlan dese de ağlayacaktım muhtemelen ama bir kız çocuğu çok güzel değil miydi?

Ona, o an da alacaklarım bir bir gözümün önünden geçtiğinde, kendini sevdirmek için sürekli şımaracak kızım için sabırsızdım.

Daha sonraki günlerde kızıma elbiseler, daha belki de oluşmamış saçlarına tokalar, taçlar alırken şeker komasına girecektim. Çilekli eteği, şapkası, eldivenleri ve ayakkabıları; prenses gibi tüllü beyaz elbiseleri; çiçeklerle süslenmiş pembe beyaz başka bir elbisesi... Kurdeleli çorapları ve daha niceleri. Bebek mağazasında hoşuma giden ne gördüysem, yanıma çağırdığım babamla almıştık.

GraduatiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin