2. 1. BölümUykuyla uyanıklık arası gelen huzursuzlukla silkelenerek uyandığımda, aslında huzursuzlanmamın sebebi hemen gözlerim önünde yatan bebeğimin, yumruk yaptığı eliyle saçımdan ufak bir tutamı tutmasıydı.
Bilincim yavaş yavaş yerine gelirken elimi kaldırıp kızımın elini saçımdan çekmek istedim ancak kolumun üstündeki ağırlık buna izin vermedi. Gerçeklik algıma eklenen yeni anılarım sayesinde kalbimin atışı hızlanmış ve nefesimi tekletmeye başlamıştı. Çünkü kolumun üstünden beni saran kol Jungkook'uma aitti.
Kocaman gülüşüme engel olamazken daha fazla büyümemesi için alt dudağımı ısırdım. Mutlu hissediyordum. Sanki dün evlenmiştik, bugünse düğün gecesinin sabahına uyanmıştım. Duygu dolu bakışlar, dokunuşlar ve konuşmalarla geçen, seni seviyorumlar, özledimler ve böylesine aşk kokan gecenin sabahına uyanmıştım.
Kızımın açık gözleriyle çatık kaşları, sabah ağzına verdiğim emzikle birlikte burnumun ucunda o kadar sevimli ve güzel duruyordu ki dişlerimi sıktım. Onu ısırmam lazımdı ama öncesinde, iri kol altında kalan kolumu yavaşça çektim sonra da saçlarımı kızımın parmakları arasından kurtardım. Sonra da ufacık ama tombul elini elim arasına aldığımda parmaklarını açıp gerdi. Bende, parmaklarını açması nedeniyle parmak diplerinin boğumunun ortaya çıkmasıyla ağlak bir ses çıkardım ve elini ağzıma attım. Elinin yarısı ağzımdayken bir de ısırdığımda şaşırmış yüzü beni hafif hafif güldürüyordu.
Elini ağzımdan çıkarıp kenarını yavaşça birkaç kere ısırdığımda huysuzlanmaya başlamış, mırıltılarla elini çekmeye çalışıyordu. Bende ağlamaması için son kez elini sımsıkı öpüp onu rahat bıraktım. Ancak elini rahat bıraktım.
Ağzından düşen emziğiyle salyalı, parlak kırmızı dudakları o kadar sevimli duruyordu ki şişko bedenini kucaklayıp bedenime yapıştırdım. Yanaklarını, boynunu ve tombul kollarını aralıksız öpmeye başladığımda o ağlamaya, arkamdaki gülmeye başlamıştı.
Uyanmasının verdiği rahatlıkla yatakta sırt üstü dönüp bebeğimi göğsüme koyduğumda sinirle çığlık atarken yüzünü kıpkırmızı ediyor ve ağlıyordu. Aynı zamanda yine tişörtümün yakasını avucuna almış oldukça güçlü bir şekilde çekiyordu. Öyle ki yırtılır gibi ufak bir ses geldiğinde yırtmasından korktuğum için gülerek elini tuttum. "Bırak, bırak Leo."
Onu mimiklerim ve sesimle ikaz edip elini çekmek için uğraşmama rağmen bırakmamıştı. Ta ki Jungkook araya girip Leo'nun minik elini parmakları arasında kaybedene kadar. "Bırak." Dedi sakin tonuyla.
Kızım da, dünün yorgunluğuyla algılayamadığı ve şimdi ancak farkına varabildiği yabancının onu uyarmasına içerlemiş, hemen elini çekip kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra yavaşça başını eğip boynuma sokmuştu. Ardından küçük sesiyle ağlamaya başlamıştı. Benim minik bebeğim utanmış ve üzülmüştü. İçimde anında yeşeren merhamet ve sevgiyle kızımın ufak bedenine sarılıp bir elimle sırtını okşarken gülümsüyordum.
"Ah, özür dilerim." Jungkook da şaşkınca gülerek bana katıldığında bebeğinin elini tuttu çekingence.
O an farkettim ki, birisi diğerini hiç tanımıyordu, diğeri de birisine yaklaşmaya çekiniyordu.
Jungkook öyle yabancıydı ki kızına, ciddi ciddi sevmeye kalkışmamıştı bile. Uzaktan uzağa, tuttuğu eli sallamıştı sadece. Leo da bir garipliğin olduğunu düşünüp, başını babasının tarafına çevirdiğinde oynatılan elini hipnoz olmuş gibi izliyordu. Sanırım iki zeki, akıllı adamdan, çok zeki ve akıllı bir çocuk oluşmuştu. Beş aylık bir bebeğin dikkatlice babasının sevdiği elini izlemesi başka bir şeyle açıklanabilir miydi bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduati
FanfictionLaboratuvarda onun sürekli eşinin ben olacağımı söylemişti ama onunla yaptığım hiçbir şey de sağlıklı davranamıyordum ki. İki tüp kan almam gereken kolları, bağlanmaya ihtiyacı olmayacak kadar damarlıydı fakat ellerim ve nefesim titreye titreye, kal...