18. BölümHerkes derslikten sıkılmışlıkla çıkarken ben daha yerimde oturuyor ve bilgilerim tazeyken düzeltmem gereken yerleri düzeltiyordum. Artık takip etmeyi bıraktığım bilmem kaçıncı haftanın cuma günü, son dersindeydim.
Günlük hayatımın sevgilimle vakit geçirmem sonucu farklı bir boyuta taşınmasıyla planlı programlı ders çalışamaz olmuştum. Bu yüzden, daha bu sınıfta ders işlenmeyeceği için olduğum yerde kalmış, en eksik olan ve zor dersim romatoloji için çalışıyordum. Jungkook'a da mesaj atmıştım, bugün hastaneye gelemeyeceğime dair. Öyle umuyordum ki, kabul ederdi.
Ancak ben bunu düşünürken sınıfın kapısının yalancı bir öksürük eşliğinde tıklatılmasıyla başımı refleksle oraya çevirdim.
"Bay Jeon?"
"Taehyung." Gülümseyerek söylerken derslikten içeri girip kapıyı kapatmıştı. Onun dersiyle dersim çakışıyordu.
"Dersin bitti diye biliyordum?"
"Evet, bitti ama bugün hastaneye gelmek istemiyorum. Ders çalışmalıyım." Resmen ona isteğim karşısında yalvarır vaziyette bakıyordum.
"Sana çalıştıracağımı söylediğim hâlde çok gerginsin." Amfinin en ön sırasında otururken hemen önümde, ayakta duran öğretmenim söylediğinde geriye yaslandım.
"Bana nasıl ders çalıştıracaksın ki? Yan yana gelince rahat durmuyoruz." Sonlara doğru sesimi kısıp söyledim. O da gelip sıranın üstüne, yan bir şekilde oturup bana doğru eğildi.
"Yaklaş, kaç saattir senden yoksunum haberin var mı?" Söylediği şey beni mutlulukla güldürürken yaklaşıp yaklaşmamakta kararsızdım. Ancak yine de biraz yaklaştım ve sesimi kısarak "biri gelir." Dedim. O da sadece beni taklit etmek amaçlı sesini kısarak "laboratuvarı hatırlatırım bebeğim." Dedi.
Büyük bir suç işlemiş afacan çocuk gibi dişlerimi kapayıp ağzımı açarak güldüm. Sonra ona yaklaştım, Jungkook da biraz eğildiğinde benim dolgun, onun ufak dudaklarının birleşmesi kaçınılmazdı. Bir eli yanağımdayken diğeri ensemle birlikte sanki her tarafımı kavramış gibi hissettiriyordu. İştahlı bir şekilde beni öperken, aynı zamanda çok rahat bir yerdeymişiz gibi tadını çıkara çıkara, yavaş yavaş öpmesi beni mayıştırıyordu. Kendimi tamamen onun kollarına bırakasım vardı.
Bu şekilde, her an, dudaklarımın her bir tarafının tadını çıkara çıkara öpeceği bir zaman istiyordum. Hiç bitmesin istiyordum. Hatta öyle ki, sınıfa biri girer korkusuyla bile emdiği ve emdiğim dudaklarımızı ayırmak istemiyordum.
Her şeyin bir sonu olduğu gibi ellerimi göğüslerine koyup hafifçe ittirdim onu ve başımı geri çektim. Kulağıma güzel gelen bir şapırtı eşliğinde ondan ayrıldığımda hülyalı bakışlarım ve tebessümümle ondaydı gözlerim. Benim bakışlarım ona etki etmiş olacak ki şefkatli ve sevgi dolu bakan gözleri gözlerimdeydi. Bir elini çeneme koydu, oradan yanağıma çıkardı.
"Ah, Jungkook..."
"Efendim bebeğim?"
İkimizin de ses tonu, çaresiz aşıklar gibiydi. Ve ben daha da mest olmuştum.
"Seni ölesiye seviyorum. Seni çok seviyorum Jungkook." Başımı yanağımdaki eline yasladığımda "düzgün konuş" dedi. Ama daha önce dediğinkinden çok daha yumuşaktı.
"Ne dedim sanki?"
"Beni çok sev, ama ölesiye değil. Ve hiçbir birlikte olduğumuz an da lanet olsun, kahretsin sözlerini de kullanma. Ben her anımız için şükrediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduati
FanficLaboratuvarda onun sürekli eşinin ben olacağımı söylemişti ama onunla yaptığım hiçbir şey de sağlıklı davranamıyordum ki. İki tüp kan almam gereken kolları, bağlanmaya ihtiyacı olmayacak kadar damarlıydı fakat ellerim ve nefesim titreye titreye, kal...