2. 3. Bölüm |M|
Küçükken babam sürekli, büyüyünce onun olduğu makama geçeceğime dair beyin yıkaması yapardı. Tam olarak benim yerime geçeceksin demezdi, bunların güzel yanlarını benimle paylaşırdı. Zevk, sefası iyi hoştu da büyük bir yapıyı yönetmek küçüklüğümden beri yapmaktan korktuğum ve başaramayacağımı düşündüğüm bir şeydi. Çünkü ne kadar zeki olunursa olunsun ticaret kafası başka bir dünyaydı ve ben o dünyanın içinde babamı batırabilirdim. İlk başlarda bu yüzden istemedim.
Sonra, ortaokula giderken elime bir yerden, bir şekilde Doktor Strange çizgi romanı geçti. Biraz eskiydi ama ciltli bir çizgi romanın kalitesi akıyordu ve beni içine çekmişti. Bir taneydi, bende eve gidince babama hepsini istediğimi söylemiştim. O da okul tatile girdiğinde istediklerimi almıştı.
O günlerde sırf çizgi romanları merak ettiğim için erken kalkıyor, kahvaltı hazır olana kadar yatağımın içinde okuyordum. Kahvaltımı hızlıca bitirip koşarak odama çıkıyor ve kaldığım yerden bir dahaki yemeğe kadar devam ediyordum. Sonra gecenin bilmem kaçına kadar, uykusuzluktan oturduğum yerde uyuklayana dek okuyordum. Sadece Doktor Strange'i değil, en sevdiğim kadın çizgi roman karakteri Storm ve kurt adamım Wolverine'den, DC karakterleri Batman, yeşil fener ve dahasını içselleştirerek okumuştum.
En sevdiğim evren DC olsa da, Doktor Strange tam olmak istediğim karakterdi. Hem de bence en yakışıklısıydı. Ortaokuldayken hâlâ somut düşünüyordum, hayallerimle yaşıyor, olağanüstlüklere inanıyordum. Bu yüzden acilinden bir doktor olmam gerektiğine o zaman karar vermiştim. Bir de sağlam meslekti, hem ailen de desteklerdi.
Okul hayatım boyunca doktor olmaya çabalarken liseye geçtiğimde daha gerçekçi düşünürken bunlar oldukça fantastik hayaller Taehyung, demekten kendimi alamıyordum. Yine de şu yaşımda bile bunların olacağına inancım biraz olsun vardı ama kendime saklıyordum, karşımdaki dalga geçebilirdi. Yani kastettiğim şey, doktor olduktan sonra ellerinden marifetler çıkan bir büyücü olmaktı. Ancak elbette, yaşım gereği ilerisi hakkında düşünürken daha gerçekçiydim.
Üniversite ve doktora bittikten sonra bir aile kurabilirdim, kiminle olacağını düşünmüyordum, partnerimin cinsi belli değildi ama varla yok arası o zamanlar kızlar canlanırdı zihnimde. Sadece istediğim şey doğurabilen birisi de olsam beni kabul edecek birinden iyi bir baba olmaktı.
İstediğim, o zamanlar farkedemediğim yönelişimle partnerim değildi, hayalim bir çok çocuğumun olmasıydı.
İşten geldiğimde yorulsam da onlarla harika geçireceğim vakitten sonra dinlenecek olmam ömür boyu sürebilirdi. Evet, hayalim buydu.
Ömür boyu düşünsem Afrika'nın bir ucunda, aşık olduğum adamla kalacağım aklıma gelmezdi sanırım.
Şimdi yaptığım şeyse ayaklarıma kadar gelen, hırçın olmayan okyanus dalgalarını yanağıma dayadığım elle seyretmekti. Gökyüzü, geçen hafta cumartesi geldiğim gibiydi. Bu cumartesi de gökyüzü, kararmaya dururken; mor, turuncu ve pembe gibi renklerini sergiliyor, meltem rüzgârıysa insanın ruhunu dinlendiriyordu. Doğrusu çok güzel bir hava vardı ve çok güzel bir yerde bulunuyordum. Sadece, daha mutlu olmayı isterdim.
Oturduğum, üstü donatılmış kare masayı Jungkook donatmıştı. Ben yataktan kalkıp yüzümü yıkadıktan sonra onların bu şıklığı yanında beyaz bir şort ve kısa kollu beyaz bir tişört giymiştim üstüme.
Jungkook, bu sefer yalın ayak çıkmam gerektiğini söylediğinde kendisi de öyleydi. Evden dışarı adımımı attığımda kumların üstünde mum vardı, uğraşılmıştı. Evin biraz ötesinde güzelce kurulmuş bir masaya kadar çekti beni. Şaşırmıştım, böyle romantik bir havada, güzel bir atmosfer oluşturmuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduati
FanfictionLaboratuvarda onun sürekli eşinin ben olacağımı söylemişti ama onunla yaptığım hiçbir şey de sağlıklı davranamıyordum ki. İki tüp kan almam gereken kolları, bağlanmaya ihtiyacı olmayacak kadar damarlıydı fakat ellerim ve nefesim titreye titreye, kal...