23. BölümDersi dinlemeye zorladığım beynim, o kadar karman çormandı ki anında düşüncelere ve 'bundan sonra ne olacak' adlı üç haftadır düşündüğüm başlığa kayıyordu. Mental olarak o kadar yorgundum ki, nefes almak bile yorucu hissettiriyordu. Ki, bunun yanında dersi dinlemek dünyanın en zor işiymiş gibiydi. Hayatımda bir dersi dinlemek için hiç bu kadar zorlanmamıştım. Şimdiyse dersi dinleyemediğim için ağlayacaktım, doğru düzgün hiçbir şey kafama girmiyordu. Normalde ortalama iki sayfa aldığım notlar, şimdi yarım sayfa kadar bile değildi. Bir de çökmüş yüzüm nedeniyle, kimseyle muhatap olmak istemediğimden en arkaya oturmamın verdiği olumsuzlukta vardı.
Tek bir çözümüm vardı, kendisine dair hiçbir şeye tenezzül etmediğim adamın buradaki odasına girip kitaplarını alacaktım. Haftalardır girmediğim odasına girecek olma düşüncesi kalbimi çarpıtırken böyle bir şey için bile kalbimin paniklemesine de ağlayasım geldi.
İşte ders boyunca böyleydim, ne düşünürsem, tahtadaki doktordan ne duyarsam zihnim onu Jungkook'a çekiyordu.
Neyseki ders bitmişti. Bende, bu sınıfa geldiğim ikinci gün, Jungkook'u gördüğüm ilk gün de giydiğim ayıcık rengindeki polarımın kapüşonunu kafama çektim. İnsanlardan saklanmaktı amacım ama kapüşondaki kulaklar dikkat çekiciydi. O günü hatırladım, bana demişti ki 'sana eğer neye gülüyorsun bize de söyle bizde gülelim diye klasik bir öğretmen repliği yaparsam ne dersin' bende kocaman gülümsemiştim, gözlerimi elbette göremiyordum ama parladıklarına emindim. 'ayıcık olduğumu düşünüyordum' demiştim. Sonra dikkatini gerçekten çektim.
Aklıma gelenler beni yutkundururken ayağa kalktım. Defter, kitap ve kalemlerimi çantama atarken biri yaklaştı.
"Hey, merhaba." Esmer, çok güzel bir kızdı.
"Merhaba?"
"Bir şey merak ediyorum. Bay Jeon ile yakındınız, nereye gittiğini biliyor musun?" Fransız aksanlı kıza, şimdi Jungkook gibi konuşacaktım.
"Bu bilginin sana ne faydası olacak?" Oturduğum sıranın masasının üstüne oturduğunda şaşırdım.
"Sadece merak ediyorum, Bay Jeon'un hakkında çıkarılan aramanın nedeniyle ilişkili olacağını düşünmüyorum. O çok hoş biriydi." Kaşlarımı kaldırdım, yan bir şekilde gülerken uzun zamanın ardından keyifli hissediyordum.
"Ne o, doktora aşık mı oldun?" Aslında onunla eğleniyordum ama o yanlış anlamış bana ayak uydurmuştu.
"Öyle bir adamı görüp de istemeyen varsa, kesinlikle zevksiz ve beyninde sorun olan biridir. Eğer gözünü bana çevirseydi, elbette hayranlığım aşka dönüşürdü." Söyledikleri beni kıskandırmamıştı, aksine güldürmüştü.
"Vay canına." Kız çok rahattı, elini omzuma vurup "sende hiç fena bir adam değilsin." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Planım teşekkür edip gitmekti ama başka bir şey daha dedi.
"Ancak beğendiğim iki adam da birbirine ait sanırım." Gözleri parlayarak söyledi. "Biraz otursana, konuşalım." Reddedebilirdim ama omzuma baskılamasıyla oturmuş bulundum.
"Neden böyle bir şey söyledin?"
"Bak, ben biraz farklı bir kişiliğim. Her ihtimalle eğlenmeyi bilirim ve bu eylem benim için tıpkı göz kırpmak gibi. İster istemez her şeyle eğlenebiliyorum." Gerçekten garip bir özellikti. "Ve doğruyu söylemek gerekirse Bay Jeon'u ilk gördüğümde yakışıklılığından ağlayacaktım. Hatta aynı gün içerisinde bütün arkadaşlarımı arayıp 'bu adam benim olmalı' başlıklı bir ton konuşma yaptım." Şaşkınca güldüm ve sözünü kestim. "Afedersin ama bu bilgiler benim ne işime yarayacak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduati
FanfictionLaboratuvarda onun sürekli eşinin ben olacağımı söylemişti ama onunla yaptığım hiçbir şey de sağlıklı davranamıyordum ki. İki tüp kan almam gereken kolları, bağlanmaya ihtiyacı olmayacak kadar damarlıydı fakat ellerim ve nefesim titreye titreye, kal...