Felix kendi arkadaş grubuyla beraberken ne kadar deli dolu, çılgın bir genç olsa da Seungmin'le beraberken kendisini bir hyung gibi görmekten kendini alıkoyamıyordu. Seungmin ile aynı yaşta olsalar dahi kendisini ondan sorumlu tutuyordu. Seungmin onun Kore'deki ilk arkadaşıydı, onu anlamak isteyen, anlamak için çaba gösteren ilk kişiydi. Chan ile Avustralya'da başlayan arkadaşlığı Seul'de de devam etmiş ve ona minik köpek yavrusuna benzeyen bir arkadaş hediye edivermişti.Felix, Seungmin'in hastalığını ufak bir kaza sonucu öğrenmişti. İkisi mutfakta yemek hazırlarken Seungmin parmağını kesmiş ve öylece kitlenip kalmıştı. Felix arkasını dönüp Seungmin'i ve haddinden fazla kanayan parmağını görünce ne yapacağını bilememiş şok içinde Chan hyunguna seslenmişti. Seungmin hem hemofili hastasıydı hem de kandan, kanı çağrıştıran her şeyden nefret ederdi. O gün öğrendikleri Felix'in arkadaşına olan bağlılığını arttırmış ve istemeden de olsa kendine hyung vasfı eklemişti, ki Seungmin bundan pek de memnun değildi.
Felix kendi arkadaşlarını Seungmin ile tanıştırmak ve yaptıkları her şeyi beraber yapmayı çok istiyordu. Ne yazık ki Minho bunu fazla sert bir şekilde reddetmiş ve böyle bir şeyin tekrardan konuşulmaması gerektiğinin altını şiddetle çizmişti. Felix ne kadar itiraf etmek istemese de hyungların haklı olduğunu biliyordu. Kendi arkadaşları biraz fazla...umursamazdı..? Yaptıkları şeyleri sorgulamaz, akıllarına eseni düşünmeden yaparlardı. Kavgayı, gürültüyü, insanlara sataşıp tehlikeli şeyleri yapmayı seven arkadaşları ise Seungmin için fazlasıyla tehlike arz ediyordu...
Seungmin onları sadece ismen tanıyordu. Bir de arada sırada sincaba benzeyen çok sevimli birini Felix'le beraber görüyordu. Etrafındaki insanlar tarafından ne kadar bebek muamelesi görüp bundan memnun olsa da Seungmin asla salak biri değildi. Felix'in onları bilerek kendisiyle tanıştırmadığının da gayet farkındaydı ve bunun hastalığıyla alakalı olduğunu biliyordu. Çilli arkadaşının onu böylesine düşünmesi bu konuda üzülmesini de engelliyordu haliyle. Bu konuda üzülüp canını hiç sıkamazdı çillisinin saçlarıyla oynamak varken.
O gün dersten çıktıktan sonra Felix'i görmek Seungmin için tüm gününü güzelleştiren nadide şeydi. Hocası fazla detaylı bir ödev vermesi yetmiyormuş gibi bir de Seungmin'i yanına çağırmış ve modellerini değiştirmesi gerektiğini söylemişti... Yeni model bulma konusu tüm gününü yeteri kadar mahvetmemiş gibi tanıdığı kişiler de modellik için müsait olmadıklarını söylemişti. Neyse ki çilli ona tam zamanında mesaj atmış hem model sorununa hem de karnının açlığına çok güzel bir çözüm bulmuştu.
İkisi kol kola girmiş günün değerlendirmesini yaparken Seungmin birkaç metre ileride ağaçların arasında kırmızı bir kafa gördü. Saçları öylesine kırmızıydı ki etrafındaki onca renge rağmen resmen parlıyordu. Bu canlılık maalesef Seungmin'i büyüleyecek bir canlılık değildi çünkü görür görmez aklına gelen ilk şey kandı. Saçları aynı kan gibiydi, yoğun, dikkat çekici ve kırmızı, fazla kırmızı. Felix, Seungmin'in neden yavaşladığını anlayamadığı için kendi tasarladığı oyunu oynarken geçirdiği sinir krizini anlatmayı bıraktı ve merakla o tarafa döndü. Fark ettiği şeyle neredeyse çığlık atacaktı. Seungmin, Hyunjin'i görmüş ve ona bakıyor olamazdı değil mi? Uyuz arkadaşı yakışıklı yüzü, güzel fiziğiyle yeteri kadar dikkat çekemediğini düşünmüş olmalı ki birkaç hafta önce saçını kırmızıya boyatmıştı. Felix durumu anladığında Seungmin'i resmen sarsarak kendisine odaklanmasını sağlamış ve yine aynı hızla onu sürükleyerek kafeye götürmeye çalışmıştı.
İlla tanışmak zorunda kalırlarsa bu kişi Jisung olabilirdi Jeongin biraz sıkıntılı olsa da olurdu ama Hyunjin kesinlikle olmazdı. Asla ama asla olmazdı. Hyunjin, diğerlerine nazaran kavgaya daha meyilliydi. Kontrol edilmesi daha zordu, ne yediği tekmeler ne attığı yumruklar umrunda olurdu. O yüzden de Seungmin en çok ondan uzak durmalıydı. Hyunjin'le takıldığı ilk beş dakika içinde yaralanmama gibi bir ihtimal söz konusu bile değildi. Bu yüzden de Seungmin'in koruyucu dörtlüsü Hyunjin'i en büyük tehdit olarak görüp ikisinin denk gelme ihtimalini sıfıra mümkünse eksilere düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Seungmin gördüğü kırmızı kafayı kafeye gidene kadar düşünmeye devam etti. Nefret ettiği renk nedense o çocukta o kadar da nefret edilesi durmuyordu. Etrafına öyle bir enerji yayıyordu ki saniyelik gördüğü yüz bile yeterli gelmişti Seungmin için tüm bu çıkarımları yapmaya. Felix de sanki tüm bunları anlamış gibi aceleyle onu kafeye sokmuş ve mis gibi kokularla dikkatini dağıtmayı planlamıştı. Tam da planladığı gibi Seungmin kafeye girer girmez favori hamburgerinin kokusunu almış koşarak sipariş vermeye gitmişti.
İki yakın arkadaş oturmuş tıka basa hamburgerlerini yerken konuşulmadık konu bırakmamıştı. Seungmin, Minho'nun Changbin'e yaptığı eziyetleri anlattığı esnada, Felix gülerken neredeyse sandalyesinden düşecekti. Gülüşleri arasında Changbin'e ne kadar üzüldüğünü dile getirirken Seungmin heyecanlı heyecanlı Chan hyungunun sevgilisini korurken ne kadar havalı gözüktüğünü anlatıyordu. Saatlerce kaldıkları kafede Seungmin'in projesini konuşmuş, Felix'in tasarlayacağı yeni oyuna karakter bile seçmişlerdi.
Seungmin'i bırakıp Changbin hyunguyla uğraştıktan sonra evden ayrılırken de yüzü gülüyordu Felix'in. Kendi dönüş yolunda geçirdiği güzel günü, bir tanecik arkadaşıyla beraber attığı kahkaları düşünürken bugünü de böylesine güzel bitirdiği için kendini tebrik edecekti. Gruptan gelen o mesajı görmeseydi eğer...
genciz, güzeliz, çıtırız bir de üstüne serseriyizHyunjin
6 KİŞELR
KOBALIYORLAE BENİ
YARIDMW GRLİB
🧸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mariposa | hyunmin ✔️
Fanfiction*Hemofili hastalığı yüzünden pamuklara sarılarak büyütülmüş şapşal Seungmin ile belaya bulaşmaktan ekstra keyif alan bela mıknatısı Hyunjin*