Aradan geçen bir hafta herkes için oldukça güzeldi. Seungmin, Hyunjin'le buluşmuş hastalığından Hyunjin'in sözlerine kadar her şeyi detaylıca konuşmuşlardı. İkisi de boşuna endişe ettiklerini anladıklarında gülmüş ve tekrar tekrar sarılmışlardı birbirlerine. Hyunjin, hastalığı yüzünden asla uzaklaşmazdı Seungmin'den. Aksine zaten gözünü ayıramadığı, aklından bir dakika çıkaramadığı minik prensini artık daha çok düşünür olmuş, daha çok dikkat etmeye başlamıştı. Aynı şekilde Seungmin de Hyunjin'in o akşam sinirle dediklerini mantığıyla yorumlamış ve hak vermişti. Ne kadar sevgili gibi olsalar da Jeongin, Hyunjin'in kardeşiydi, ona emanet edilen küçükleriydi. Onun için endişelenmesi de olması gerekendi. Hyunjin'in acaba Seungmin beni yanlış mı anladı korkusu da boşa çıkınca herkes oldukça rahatlamıştı. Jisung ve Jeongin de hemofili hastalığıyla ilgili her şeyi araştırmış, Chan'la konuşup bilmeleri gerekenleri öğrenmişlerdi. Artık minik köpüşleri daha da güvende olacaktı.
Grup olarak beraber vakit geçirmişler, bol bol sohbet ve kahkahayla haftayı tamamlamışlardı. Grubun anlayamadığı şekilde Hyunjin ve Minho da iyi anlaşmaya başlamış, ikili sohbetlere bile girer olmuşlardı. Changbin ve Jisung bunu birkaç kez sorgulasalar da Minho'nun isterseniz eski halime dönüp kök söktürebilirim bu kırmızı kafaya? diye sormasıyla sus pus olup bu durumu kabullenmişlerdi.
Dolu dolu geçen günlerin ardından Seungmin oldukça yoğun geçen bir okul gününün sonunda nihayet Hyunjin ile buluşacağı için çok mutluydu. Dersleri gereği bir hayvan barınağına gidip oradaki yavruların fotoğraflarını çekmişlerdi. Önce çeşit çeşit hayvanla ilgilenmiş, onları sevmişlerdi daha sonra da peşlerinden koşup istedikleri kareleri yakalamaya çalışmışlardı. Bazen ördeklerin, bazen köpeklerin, bazen de şans eseri denk geldikleri kelebeklerin peşinden koşarken oldukça yorulan Seungmin'in tek istediği Hyunjin'in kokusuyla biraz dinlenmekti. Aradan geçen günlerde grupça buluştukları gibi Seungmin ve Hyunjin baş başa da buluşmuştu. Genelde yaptıkları ise birbirinin odasına kapanıp yatakta sarmaş dolaş yatarak günleri hakkında konuşmak, hayal kurmak ve anılarını anlatmaktı. Bu yüzdendir ki Seungmin, Hyunjin'in kokusuna oldukça alışmış ayrılır ayrılmaz özlemini duyar olmuştu.
Dersten çıkar çıkmaz Hyunjin'lere giden Seungmin, onu odasında yine kendilerine ait bir anıyı resmederken bulmuştu. Hyunjin'i boyalarla kaplı elleriyle yerde büyük bir tuvalin önünde bulunca koşarak yanına gitmiş ve arkadan sarılarak minik bir öpücük kondurmuştu yanağına. Aniden arkadan sarılan bedenle öne sendeleyen Hyunjin kahkaha atarken gelen öpücükle aniden durmuş ve kalbini kontrol etmeye çalışmıştı. Daha sonra da sırtına sarılan bedeni kollarından tuttuğu gibi kendine çekmiş ve kucağına düşürmüştü Seungmin'i. Seungmin attığı kahkahayla Hyunjin'in boynuna sarılmış ve yanaklarına konan öpücükleri kabul etmişti.
"Bebeğim, hoşgeldin. Nasılsın bakalım?"
Hyunjin boyalı ellerini umursamadan Seungmin'in yüzünü okşamış ve onu da kendi gibi boyaya bulamıştı.
"Hoşbuldummm, sana gelmeden önce çok yorgundum ama şimdi çok çok çok iyiyim." Cümlesini bitirdikten sonra kıpırdanmış ve bağdaş kuran Hyunjin'in bacakları arasına girmişti. Bu sayede Hyunjin gibi büyük tuvalin önüne oturmuş ve resmi inceliyordu.
"Jinnie, inanamıyorum. Ne kadar güzel olmuş."
"Yavrum daha yarılamadım bile resmi. Nereden anladın çok güzel olduğunu?"
Seungmin tam cevap verecekken Hyunjin'in kendisine kullandığı hitabı algılamış ve öylece bakakalmıştı yüzüne. Hyunjin de Seungmin'in üstündeki etkisini bilir gibi bir sırıtışla izliyordu gittikçe kızaran ve kekeleyen bedeni.
"Ya-yavrum, ben..şey senin.. ben, yavru..? Evet. Şey ne diyordum ben?"
"Resimden bahsediyordun."
"Resim? Ha, haaa! Evet resim güzel olmuş, çok güzel, şimdiden çok güzel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mariposa | hyunmin ✔️
Fanfiction*Hemofili hastalığı yüzünden pamuklara sarılarak büyütülmüş şapşal Seungmin ile belaya bulaşmaktan ekstra keyif alan bela mıknatısı Hyunjin*