Mariposa | hyunmin ✔️

Çiçek prens

Hyunjin artık Felix'in ondan bir şeyler sakladığına emindi. Zaten o çocuğu kampüste Chanlarla beraber görmüştü, yakın olduklarını tahmin edebiliyordu. Beklemediği şey Felix'in de onunla bu kadar yakın olmasıydı. Buna rağmen her sorduğunda saçma sapan şeyler söyleyip konuyu kapatmaya çalışıyordu. Felix yeteri kadar saçmalamıyormuş gibi bir de Jisung dahil olmuştu işin içine.

O akşam Felix geç saatlerde eve gelmiş, geldiği gibi de odasına kaçıp kapısını kitlemişti. Hyunjin başta kapasına dayanıp sorguya çekmek istese de arkadaşlarının davranışlarını düşününce bundan vazgeçti. Madem bu kadar saklamak istiyorlardı, saklasınlardı o zaman. Hyunjin elbet peri çocuğu kampüste görecekti. Bir dahaki sefere gördüğü ilk anda çocukla konuşmazsa kimse ona süper çekici inanılmaz yakışıklı Hwang Hyunjin demesindi.

Ertesi sabah Felix sanki aynı evde yaşamıyorlarmış gibi köşe bucak kaçmaya çalışıyordu Hyunjin'den. Kahvaltısını eline almış salonda kanepenin yanına çökmüş yerken de, okul için hazırlanırken odasına yandan yandan koşarken de Hyunjin'in tek yaptığı ona gülmek oldu. Evden çıkma zamanı geldiğinde ise Felix sırf beraber gitmemek için dersinden bir saat önce ayrılmıştı evden. Hyunjin tüm bunları düşünmemeye karar verdi. Elbet görecekti, tanışacaktı, konuşacaktı peri çocukla.

Herkes kendi binasında derslerine girmişken, Hyunjin stüdyoda hocasının anlattığı dönem ödevini dinliyordu. Bu sefer hazırladıkları performansı hocalarına sunmak yerine okulun cover hesabına yükleyeceklerdi. Bu hesap sahne sanatları öğrencilerinin sık sık yararlandığı bir hesap olmanın yanı sıra hocaların da öğrencilerin de severek takip ettiği bir hesaptı. Hyunjin bu ödevin ne kadar önemli olduğunun bilincinde ciddiyetle dinledi hocasını. Videoyu çeken kişinin okulun fotoğrafçılık bölümünden olmasını gerektiğini, onlara da ders içi kredisi verileceğinden bahsederken hemen kafasındaki isimleri gözden geçirdi Hyunjin. Dans bölümünde rekabet fazlasıyla yüksekti ki bu hırsıyla bilinen bölüm birincisi Hyunjin için oldukça eğlenceli bir durumdu. Bu birinciliği elinden bırakmak gibi bir düşüncesi de hiç olmadı.

Hocası ödevin detaylarını anlatmış, sınıfı serbest bırakmıştı. Hyunjin bölümden tanıdığı isimleri düşünürken en uygun kişinin Lisa olduğuna karar verdi. Lisa fotoğrafçılık okusa da dansla da fazla içli dışlı olan, Hyunjin'in de sevdiği arkadaşlarından biriydi. Beraber çalıştıklarında kimsenin yanına yaklaşamayacağı bir sonuç elde edeceklerinden emindi. Dersten sonra bölüm binasına uğramaya karar verdi ve arkadaşlarının sohbetine katıldı.

"Psycho coverında en öne çıkan kişi bendim bir kere." Bomin'in dediğinden sonra gülmeden edemedi Hyunjin. Üstünden ne kadar geçerse geçsin arkadaşı hala aynı yerdeydi. Dediğinin üzerine dik dik arkadaşına bakmış, gözleriyle öyle miydi gerçekten diye sormuştu. Hyunjin'in bakışlarını anlayan Bomin ise yaramaz bir gülüşle bakmaya devam etti arkadaşına.

"Haha, uyan Bomin. Hayal dünyanda değiliz. O performansta ben vardım ben. Koskoca Daehwi. Senin parlaman mümkün müydü? Benden başkasının parlaması mümkün müydü?"

"Dediklerinden tek katıldığım koskoca olman. Gerçekten koskocamansın. Kaldır şu koskocaman kıçını bacağımdan, ağrıdı be." Sanha'nın dediklerinden sonra tüm bölüme yetecek bir komedi çıkmıştı ortaya. Sen benim popoma nasıl koskocaman dersin diye çığıran Daehwi, Sanha'yı kovalamaya başlamış, canı uğruna koşarken dengesini kaybeden Sanha ise Yeji'nin üstüne düşmüştü. Sınıf kahkahalarla gülerken Sanha artık bir değil iki kişi tarafından kovalanıyordu.

Arkadaşlarının haline bolca güldükten sonra kendi binasından çıkan Hyunjin, fotoğrafçılık bölümüne doğru yola koyuldu. Fotoğrafçılık bölümünün binası öğrencilerine ilham olması adına özel bir yerde özel bir şekilde tasarlanmış gibiydi. Kampüsün en beğenilen yeriydi binanın olduğu bölge. Bir tarafı tamamen çiçeklerle kaplı olan bölge öğrencilerin fotoğraf çekilmesi için çiçeklerin arasına minik oturma yerleri yapmıştı. O kısımlara oturan kişi dışarıdan sanki bir çiçek tarlasının içinde oturuyormuş gibi duruyordu.

Hyunjin ne zaman oradan geçse durup birkaç saniye bakmaktan kendini alamıyordu. Çiçekler öylesine güzel öylesine renkliydi ki bakmadan geçmek büyük saygısızlık olurdu. Fakat bu sefer durmasının sebebi ne çiçeklerin güzelliğiydi ne de kokusu. Peri çocuk başındaki çiçek tacıyla oturmuş, elinde kamerasıyla papatyanın üstüne konmuş kelebeği çekiyordu.

Hyunjin gördüklerini uzun bir süre sorguladı. Peri çocuk öylece papatyaların ortasında otururken onun bir öğrenci mi yoksa çiçek prens mi olduğunu sorgulamak zorundaymış gibi hissetti. Sabah kendine söylediklerini hatırladı daha sonra. Ne olursa olsun konuşacaktı o çocukla. O yüzden biraz daha izlemek istedi çocuğu. Nasıl olsa şuan ne onu sürükleyecek bir Jisung vardı yanında ne de o bir hayal diye kendini kandırmaya çalışacak Felix. Gerçi tam şuan Hyunjin, o çocuğun bir hayal olduğuna inanabilirdi. Gerçekten inanabilirdi hem de. 

Peri çocuk veya yeni lakabıyla çiçek prens çektiği fotoğraflardan memnun olmuş olacak ki kocaman gülümsemesiyle makinesine bakıyordu. Tam o anda kelebek uçmuş ve çocuğun omzuyla boynu arasına konuvermişti. Farkında olmadan gülümsedi Hyunjin. Kelebek sanki kendi fotoğraflarına bakmak istercesine yaklaşmıştı çiçek prense. Kelebeğin omzuna konduğunu fark eden çocuk önce birkaç saniyeliğine donmuş daha sonrada yavaşça sola dönmüştü görebilmek için. Ne kadar yavaş olmaya çalışsa da kelebeğin uçup gitmesine engel olamamıştı. Yüzünden eksik etmediği gülümsemeyle kelebeği takip etmiş, arkasından el sallamıştı küçük kelebeğin.

O kelebek uçmuş ve Hyunjin'in içindeki karmaşadan haberdar gibi gidip onun omzuna konuvermişti bu sefer. Seungmin de kelebeğin konduğu omzu görmüş, gözlerini omzun sahibine çevirmişti. Göz göze geldikleri ilk anı unutmayacağına söz verdi Hyunjin. Kendine, çiçek prense ve omzuna konan kelebeğe söz verdi.

Seungmin gördüğü kırmızı kafa ile bir an ne yapacağını bilemedi. Şaşkın şaşkın çocuğun yüzüne bakarken aslında kırmızın ona ne kadar yakıştığını da itiraf edivermiş oldu kendine. Kırmızı kafa kendisine öyle dikkatli bakıyordu ki eli ayağına dolandı Seungmin'in. O anlık heyecanla kendine göre fazlasıya şapşal, Hyunjin'e göreyse fazlasıyla güzel bir şekilde gülümseyiverdi karşısındaki bedene.

Bu manzaranın güzelliği Hyunjin'in kalbini sıkıştırmaya yetti. Öyle ki elini kaldırıp kalbine götürme ihtiyacı duydu. Kalbine koyduğu eliyle ne hissetmeyi bekliyordu bilmiyordu ama kalbinin böylesine atmasını beklemediği çok aşikardı. Kalbi daha önce hiç bu kadar hızlı atmamıştı. Ne çocuğuna "Hyunjin" ismini verdiği için sinir olup laf dalaşına girdiği kadının izbandut kocası onu kovaladığında, ne de sırf kendi arabasının rengi daha güzel diye övünen çocuğun arabasına tekme atıp kaçtığında atmıştı böyle. Üstündeki Versace tişörtün gerçekliğini anlamak için gözlerini dikip baktığı kızın sevgilisi onu yanlış anladığı için dövmeye kalktığında bile atmamıştı böyle. Ki adam neredeyse 1.95 boyuyla fazlasıyla korkutmuştu Hyunjin'i.

Çiçek prensin karşısında, eli kalbinde omzundaki kelebekle kalakaldı Hyunjin.
Ne kadar süre öyle durduğuna dair bir fikri yoktu ama o süre zarfında ne Hyunjin kesebildi göz temaslarını ne de Seungmin. Seungmin en az kendi kadar şapşal duran çocuk karşısında kıkırdamadan duramadı. Birkaç dakikadır öylece birbirlerine bakıyorlardı. Seungmin'in kıkırtısıyla gerçek hayata dönen Hyunjin hemen elini indirdi ve bir adım attı çocuğa doğru.

Eğer Jisung onu görmesini istemiyorsa sorun değildi, kendi görebilirdi böyle beklenmedik anlarda. Eğer Felix onu tanıştırmak istemiyorsa sorun değildi, kendi tanışabilirdi. Ve eğer onlar çiçek prensle görüşmesini istemiyorsa sorun değildi, kimsenin haberi olmadan hallederdi o zaman işini.

O an anladı Hyunjin. Bu çocuk sadece köpek yavrusu görünüşüyle sevimli bulduğu birisi değildi. Sadece ambiyans yüzünden etkilendiği sıradan bir patenci değildi. Sırf papatyalarla çevrili olduğu için prens gibi görünen biri de değildi.

Bu çocuk Hyunjin için fazlasıyla sevimliydi, peri çocuktu, çiçek prensti...

🧸

Eveeet, tekrardan karşılaştılar, bakalım bundan sonra neler olacak?? Beğendiniz mi bölümü bebeklerim???