O gün

1.2K 203 112
                                    

Seungmin, eve girer girmez kendini kanepeye atmış ve başını elleri arasına almıştı. Yaklaşık on beş dakikadır da pozisyonunu bozmadan aynı şekilde duruyordu. Minho'nun hissettiği sinir yetmezmiş gibi vücudunda dolanan endişe de gittikçe büyüyordu. Odada bulunan beş kişiden de çıt çıkmazken en büyükleri olarak Chan olaya müdahale etmesi gerektiğini düşündü. Tam ağzını açmış konuşmaya hazırlanırken de Seungmin kafasını kaldırdı yavaşça. Sessiz sessiz döktüğü gözyaşlarını artık odadakilere gösterirken, kızarmış gözleri gören Minho içinde inanılmaz bir acı hissetti. Küçüğü yine ağlıyordu, yine korkuyordu, yine acı çekiyordu ve belki de tüm bunların sebebi kendisiydi.

"Hastalığım yüzünden, değil mi? O yüzden istemiyorsunuz Hyunjin ile konuşmamı. O yüzden ne zaman Felix'e arkadaşlarıyla tanışmak istediğimi söylesem bahane buldu. O yüzden ne zaman dans bölümüne gelsem yanımda Changbin hyung oldu. Belki onları görür de konuşursam engellesin diye. O yüzden bugün Hyunjin'e kızdın, değil mi Minho hyung?" Seungmin, gözlerini bir an kaçırmadan, hissettiklerini en yalın haliyle gösterirken sıraladı sorularını.

"Seungmin, bebeğim hayır bak ben-"

"Hayır ne hyung hayır ne!!!" Seungmin daha fazla dayanamadığını hissetti. Yıllar önce hissettiği o boğucu his tekrardan içine dolmaya başlıyor gibiydi. Bunun korkusuyla ayağa fırladı ve normalde asla yapmayacağını bilse de bağıra bağıra konuşmaya başladı hyunglarıyla.

"Ne hayır ya ne?? Ben sanki bilmiyorum. Tabi ki benim yüzümden, tabii ki benim aptal hastalığım yüzünden. Ben bıktım artık hyung bıktım. Chan hyung istediği gibi kaykay kayıyor ama benim kaykayı elimde tutmam bile yasak. Changbin hyung her sabah koşuya çıkıyor ama benim bir tık hızlı yürümem bile yasak. Neden, belki ayağım takılır da düşerim. Belki düşerim de dizim kanar sonra da yine hastanelik olurum. Sen boks yapıyorsun. Chan hyung, Changbin hyung sana eşlik ediyor ama benim ringe girmem bile yasak."

Seungmin hem bağırıyor hem de eline gelen yastıkları etrafa fırlatıyordu. Felix ve Changbin hemen müdahale etmek iste de Chan onları kollarından tutup yanına çekti. Minik bebeklerinin patlamaya ihtiyacı vardı, içindekileri boşaltması gerekiyordu.

"Felix sürekli ama sürekli arkadaşlarıylaydı. Kavgalara karıştı, barlara gitti, deli gibi eğlendi, sarhoşken koştu, yüzdü her şeyi yaptı ama ben... Benim onun arkadaşlarıyla tanışmam bile yasaktı. Neden? Çünkü aptalca bir hastalığa sahibim değil mi? Bir kağıt parçası bile elimi kesse geberip giderim değil mi?" Seungmin, o an dediklerini duymuyor gibiydi, aklına ne gelirse ağzı söylüyordu. Doğru mu yanlış mı, kendi fikirleri mi, hiçbirinden emin değildi Seungmin. Emin olduğu tek şey fazlasıyla canının yandığıydı.

"Siz de acıdınız değil mi? Herkes dışlıyor bu çocuğu bari biz yapmayalım mı dediniz? Ben koşamadım, basketbol oynayamadım. Beyzbol çok seviyordum ben biliyor musunuz küçükken ama hiç oynayamadım. Bir kere ya bir kere ağlaya ağlaya ikna ettim annemi. Gittim onda da düştüm. Çocuğum çünkü düşerim değil mi? Hyung her çocuk düşer değil mi, öyle büyümez miyiz? Ben de çocuktum, ben de düştüm işte. Ama olmadı işte, o kadar sıradan bir şey olmadı hiç düşmek benim hayatımda."

Changbin küçüğünün sinir boşalması yaşadığının farkındaydı, bunun gerekli olduğunu da biliyordu. Ama yine de onu böyle çaresiz görmek boğazına koca bir yumrunun oturmasına sebep oluyordu. Seungmin, ne kadar güçlü olursa olsun, tüm bunlarla ne kadar iyi başa çıkarsa çıksın yaralı bir çocuktu.

"Ben sizle tanışmadan önce, sınıfça bir kamp yapmışlardı erkekler. Birinin doğum günüydü, ben hediye de almıştım ona ama gidemedim tabi. Okulda kızlara anlatırlarken dinledim kenardan. Ama sizinle gittim kampa, gidebildim. Günlerce araştırılmış, sizin sayenizde yüksek korumalı çakma bir kamptı ama olsun sonuçta kampa gitmiş oldum di mi? En azından hayatımda hiç kampa gidemedim demeyeceğim. O kadar çok şey var ki hiç yapamadım diyeceğim, en azından kampa gidebildim di mi?"

Mariposa | hyunmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin