Yarım kalmış süprüz

671 100 127
                                    

Seungmin patenlerini giyerken belki de hayatında hiç olmadığı kadar gergin hissediyordu. Yüzlerce kez giydiği bembeyaz pateni, yüzlerce kez üstünde süzüldüğü buz pisti şimdi ona sanki ömründe ilk defa deneyimlediği şeylermiş gibi geliyordu. Ellerindeki titremeler heyecandan mı yoksa korkudan mı bilmese de bir süre ellerini yumruk yapıp açması gerekmişti. Yıllar önceki gibi tamamen kendilerine ait olması için kiraladığı buz pistinde, kenarda oturmuş adım atmaya hazırlanıyordu. Yıllar öncesinde, o günden tek farkı buz pistinde yalnız olmasıydı. Aradan kaç yıl geçerse geçsin Minmin hyunguna hazırladığı sürprizi gösterememişti ve bu içinde hep bir ukte olarak kalmıştı. Araları ne kadar iyi olursa olsun, ne kadar güzel anılar biriktirmiş olurlarsa olsunlar bu sürprizin facia ile sonlanmasını kabul edemiyordu Seungmin. Minho hyungu artık yeşil rengini tekrardan sevmeliydi. Tekrardan Limbo'yu söylemeli, tekrardan onunla dans etmeliydi...

Bu yüzden de aylardır aklında olan planı artık gerçekleştirmenin vakti gelmişti. Kabus gibi sonlanan o günün hatırası artık hafızalardan silinmeli, yerine Seungmin'in hayalindeki o performans gerçekleşmeliydi. Tüm bunlar için en güzel zaman ise tabii ki bir tanecik Minmin hyungunun doğum günüydü.

Kazadan sonra kaçıp kaçıp buz pistine gelse de o günkü kareografiyi yapmaktan hep kaçmıştı Seungmin. Diğerleri gibi o şarkı da o kareografi de iyi gelmiyordu kendisine ama bugün o gündü. Hafızalarında sonsuza kadar kalacak olan o anının artık yaşanması gereken gündü. Bu yüzden birkaç aydır Seungmin herkesten gizli gelip o kareografiye çalışmıştı. Zaman zaman Changbin hyungundan zaman zaman da sevgilisinden kaçarak geldiği buz pistinde birkaç kez Chan hyunguna yakalanmıştı. Neyseki hiçbirinde sürprizini bozacak anlara denk gelmeyen Chan, hiçbir şey anlamamış, yine gizli kaçışlara başladığı için Seungmin'i azarlamakla yetinmişti.

Minho'nun doğum gününe girmeye sadece birkaç dakika kalmıştı. Son kez mesajları kontrol etmek için telefonunu eline aldığında, sevgilisinden gelen 'kapının önündeyiz bebeğim' mesajından sonra içeri girmeleri gerektiğini söyleyen bir mesaj atmış ve telefonu bırakarak pistin ortasına doğru süzülmüştü.

"Hayır anlamıyorum, ne bok vardı da geldik gecenin köründe bu buz pistine? Benim mini mini minniem nerede hem? O niye yok? Buz pistine o bile gelmemiş, biz niye geldik?"

Jisung, aklı yarım bıraktığı cheesecake'de kaldığı için söylenip dururken önünde yürüyen hyunglarını takip ediyordu. Kapkaranlık buz pistine neden geldiklerini ise anlamadığından etrafına bakınırken birkaç kez Changbin'in birkaç kez de Hyunjin'in ayağına basmış ve onlara çarpmıştı. İlk başlarda sadece dik dik bakmakla yetinen Hyunjin, en sonunda Jisung'un kafasını omzuna çarpmasıyla sinir olmuş ve dönüp yanaklarını sıkıp büzüştürmüştü Jisung'un.

"Sus artık, sincap kılıklı, sus."

Onlar itişe kakışa gelirken olacakların pek de farkına varamadıklarından olsa gerek gayet rahat ama meraklı bir şekilde birbirleriyle uğraşıyorlardı. Fakat en önde yürüyen iki büyük için durum pek de aynı değildi. Chan, Seungmin'i birkaç kez gece pratik yaparken yakaladığından bu gece neyle karşılaşacağını tahmin ediyor gibiydi. Seungmin, yine Minho için özel bir gösteri hazırlamış olmalıydı. Minho ise Chan'a göre çok daha gergindi. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin Seungmin'in buz üstünde olması fikrine alışamıyordu, hala ilk zamanlardaki gibi korkutuyordu bu durum onu. İkisi de Seungmin'in onlar için bir şeyler hazırladığını tahmin etseler de o gün daha başlamadan yarım kalmış o şarkı ve kareografiyle karşılaşacaklarını asla tahmin etmiyorlardı. O yüzden de arkadaki ışıklı pano tam 00.00'ı gösterip Minho'nun doğum tarihi mor ledlerle gösterildikten sonra duydukları şarkı ile beyinlerinden vurulmuşa dönmüşlerdi.

Mariposa | hyunmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin