Cennetten düşen bir huri

1.4K 200 61
                                    

Seungmin, aynada gördüğü kişiyle kendini tutamayıp çığlık attığında bu tam arkasında duran Hyunjin'i güldürdü. Seungmin'in sesini duyar duymaz kim olduğunu anlamış, sakince kendi kendine konuşmasını dinlemişti yüzünden silinmeyen bir gülümsemeyle. Hele ki çilekli milkshake yüzünden sarhoş olduğunu düşündüğünde masumluğuna kıkırdamış, yanındaki koca adamdan korkusunu ise fazla sevimli bulsa da minik bebeğinin korkması, o duyguyu hissetmesi içinde bir şeyleri tetiklemişti. Onu korkutan herkesi ortadan kaldırabileceğini bilmesi ise asıl kendisini korkutmuştu.

Hyunjin öylece karşısındaki bedeni izlerken büyülendiğini hissetti. Normalin aksine Seungmin bu sefer alnını açıkta bırakmıştı ve bu Hyunjin için pek de hoş şeylere yol açmamıştı.

"Burada, cehennemde, cennetten düşen bir huri göreceğimi hiç düşünmemiştim." Seungmin, Hyunjin'in yoğun sesini duyduğunda karnında oluşan kasılmalara engel olamadı. Sesini duyar duymaz utandığı yetmiyormuş gibi bir de cümlesi iyice utandırmıştı minik huriyi. Kızarmış yanaklarıyla arkasını döndü ve Hyunjin ile göz göze geldi.

"Ay, evet cidden cennetten düştüm buraya ya. Yukarısı çok güzeldi ve ben de acaba dedim burası nasıl dedim bakayım bi dedim. Hyunjin ya biliyor musun çok garipmiş burası. Ben bilemedim sevdim mi sevmedim ama galiba biraz sarhoş oldum. Oldum mu Hyunjin?" Seungmin her zamanki gibi kendini kaptırmış, Hyunjin' görmenin heyecanıyla da düşünmeden aklına gelen her şeyi söylemeye başlamıştı. Hyunjin, onun bu haline kahkaha atmış ve sorusunu cevapsız bırakmamıştı.

"Hayır, Seungmin. İçki içmediysen sarhoş olmamışsındır, hele ki bir tanecik çilekli milkshake ile hiç olmamışsındır." Hyunjin, ne saçlarıyla ne duruşuyla ne de giydiği kıyafetlerle uyuşuyordu o an. Bakışları da sözleri de yüzündeki gülümseme de öylesine masum öylesine sıcaktı ki Seungmin bir an küçük bir oğlan çocuğuyla konuştuğunu sandı. Ama gözleri Hyunjin'i süzdüğü anda bu düşüncesini yutmuş, nasıl bu kadar yanlış bir şey düşünebildiğini sorgulamıştı. Çünkü Hyunjin giydiği sıfır kollu tişörtle ve kırmızı saçlarıyla cehenneme ait gibiydi.

"Hotter than your ex, better than your next?" Seungmin, tişörtteki yazı oldukça hoşuna gittiği için yüksek sesle okumuş, gözlerini tekrardan Hyunjin'in yüzüne çıkarmıştı. O sırada karşısındaki bedende gördüğü çapkın sırıtış ise midesinin tekrardan ve tekrardan kasılmasına neden olmuştu.

"Kesinlikle. Ben önceki sevgilinden daha sexy, sonraki sevgilinden ,ki buna izin vereceğimi hiç zannetmiyorum, çok daha iyiyim." Hyunjin, en başından beri dikkatini çeken köpek yavrusu görünümlü çocukla da, görür görmez büyülendiği peri çocukla da, kalbinin ilk defa öyle atmasına sebep olan çiçek prensle de ne yapmak istediğini biliyordu. Karşısındaki bedene yüzlerce lakap bulabilirdi ama hiçbiri Hyunjin'in sevgilisi kadar yakışmazdı ona. Hyunjin'in sevgilisi, benim sevgilim, diye tekrar etti içinden Hyunjin ve o anda resmen tüm dünyasının yerinden oynadığını hissetti. Öylesine kuvvetli bir istek duydu ki bunu gerçekleştirmek için eline gelen fırsatı kaçırmadı.

Seungmin ise duydukları karşısında en az Hyunjin'in saçları kadar kızardı. Masum biri olması onu aptal yapmazdı. Bu yüzden de Hyunjin'in ne ima ettiğini anlamış ve anında kızarmıştı. Gittikçe sıcaklaşan ortamdan kaçmak istemişti.

"Hahaha, evet öyle yani şey öyle yazıyor tişörtte evet. Ben şey yapayım, napayım?" Ne yapacağını bilerek etrafına bakındı birkaç saniye. "Şey yapayım, gideyim. Evet ben cennete döneyim. Şimdi hyunglar merak ederler beni, kayboldum sanarlar. Ama ben kaybolmadım di mi o yüzden gideyim."

"Git bakalım, cennete."

Seungmin önde Hyunjin arkada lavabodan çıkmış cennete çıkan merdivenlere doğru giderken kendilerine çarpan bedenlere kötü kötü baktı Seungmin. "Bak şimdi Hyunjin, ben herkese sinirli sinirli bakıcam ve onlar korktukları için yanımıza gelemeyecekler."

Hyunjin, Seungmin'in dediklerinden sonra sırıtmış ve yandan yüzüne bakmıştı o çok etkili bakışları görmek için. Gördüğü tek şey ise ciddi anlamda sevimli gözüken yüzden başka bir şey değildi.  O sinirli (!) bakışlar insanları uzak tutmak yerine daha da çekecek gibiydi. Ki nihayetinde öyle de oldu.

Seungmin'i lavabodan çıkar çıkmaz gözüne kestiren bir beden direkt kendilerine doğru geliyordu. Hyunjin, o sırada tamamen Seungmin'e odaklandığı için biraz geç fark etse de çocuğun onun çiçek prensine geldiğini anlar anlamaz sert bakışlarını dikmişti çocuğa. Seungmin'inkilerin aksine onun bakışları gerçekten ürkütücüydü, insanın anında buz kesmesine neden olacak kadar ürkütücü. Seungmin ise  kendisine doğru gelen bedenden hoşlanmamış, kendince ters ters bakmıştı.

Çocuk, Seungmin'e bakarken hissettiği ürpermeyle gözlerini çocuğun arkasına çevirmiş, gördüğü yüzle adım atmayı kesmişti. Kırmızı saçlı çocuk o an gerçekten de bir şeytanı andırıyordu. Seungmin'e doğru ilerlemeyi bırak bir kez daha bakamadı tatlı çocuğa. Yüzüne yansıyan korkmuş ifadeyle arkasını döndüğü gibi geldiği yere koşturmuştu. Bu kaçış Hyunjin'in sırıtışını iyice büyütürken Seungmin'in yüzünde gururlu bir gülümsemeye sebep oldu. Arkasındaki bakışlardan habersiz çocuğu kaçıranın kendisi olduğunu düşünüyordu Seungmin. O gülümsemeyle arkasını döndü ve Hyunjin'in kolunu çekiştirdi küçük bir çocuk gibi.

" Gördün mü gördün mü? Ben çok korkutucu baktım o da korktu. Dedim sana yaklaşamazlar bize, ben kötü bakarım diye. Bak nasıl kaçtı, gördün di mi? Benden korktu." Hyunjin, önce kolunu tutan soğuk ele, daha sonra da Seungmin'in gülen yüzüne baktı.

"Evet, Seungmin. Gerçekten de korkuttun onu. Senin bizi koruyacağından emindim zaten ben."

Seungmin, Hyunjin'in dedikleriyle iyice havaya girmiş daha rahat yürümeye başlamıştı. Merdivenlere gelince gördüğü bedenle o sert bakışlarını unutmuş, hemen Hyunjin'in arkasına saklanmıştı.

"Hehehehe, Hyunjin sen şimdi üzülürsün hep ben korkuttum diye. Üzülme, üzülme. Hadi bak onu da sen korkut. Ben de korkuturum da sen üzülme diye şey yaptım." Hyunjin, Seungmin'in korumadan korktuğunu anlar anlamaz kahkahayı basıverdi. Cehennemde duran koruma oldukça korkutucu dursa da Hyunjin onu tanıdığı için oldukça rahattı.

"Teşekkür ederim Seungmin. Üzülmeme izin vermediğin için." Fırsattan istifade arkasında saklanan bedenin elini tutmuş, bir baş selamıyla korumanın yanında geçip merdivenleri çıkmaya başlamıştı. Seungmin merdivenler bitine kadar ellerine bakmış, gittikçe kızarmıştı. Sona geldiklerinde kıpkırmızı olmuş yanaklarıyla Hyunjin'e bakmış ve teşekkür amacıyla ufak bir sarılma vermişti ona. Sonra da arkasına bakmadan kafenin içine koştu.

Hyunjin yüzünden asla silinmeyen gülümsemeyle tekrardan cehenneme inmiş korumanın ona attığı muzip bakışlarla keyfi daha da yerine gelmişti.

Arkadaşlarının yanına gittiğinde Jisung'un yanına oturmuş, içkisini tek dikişte bitirmişti. Onun bu keyifli, oldukça keyifli, halini gören arkadaşları da sırıtmış ve ne olduğunu sormuştu.

"Huri yakaladım bir tane. Cennetten düşmüş bir huri."


🧸

Selaaam, yeni bölüme hoşgeldiniz. Nasıldı bakalım bölüm, beğendiniz mi? Yorumlarınızı bekliyorum ona göre <3

Mariposa | hyunmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin