Minho'nun dediklerinden sonra ortamdaki sessizlik birkaç dakika daha sürmüştü. Kimse ne yapması, ne demesi gerektiğini bilemiyordu. Changbin ve Felix odaya dalıp Seungmin'e sarılmayı ve iyi olduğundan iyice emin olmayı isterken Jeongin yaşanan gerginlik yüzünden kendini suçluyordu. Hyunjin ise karmakarışıktı. Seungmin'i ayakta görmüş olması ne endişelerini ne de korkularını azaltmıştı. Üstüne dediklerini yanlış anlamış olma ihtimali iyice korkutuyordu onu.
Minho ne derse desin içindeki korkuyu gidermek, peri çocuğuna dediklerini açıklamak için odasına doğru birkaç adım atmıştı ki Jisung onu durdurdu. Kimsenin kendisinden beklemediği bir olgunlukla konuşan beden herkesi şaşırtmıştı.
"Seungmin'in seni yanlış anladığını düşünmüyorum Hyunjin. Ama şuan Minho hyung haklı, yalnız kalsın biraz. Herkes için zor bir gündü. Hadi gidelim."
Hyunjin, tereddütle bir odaya bir arkadaşına bakmış, ne yapacağına karar verememişti. Onun bu tereddütünü anlayan Chan yavaşça omzunu sıvazladı.
"Seungmin iyi Hyunjin. Hastalığı yüzünden kan kaybı yaşadı, Jeongin de bilmediğinden paniklemiş. Ciddi bir durum yok. Hadi sizi eve bırakayım, Jeongin de yorgun zaten." Hyunjin, hyungunun gözlerine bir süre bakmış sonra da yavaşça onaylamıştı. Konuşmaya gücü yokmuş gibi hissediyordu.
Chan, dörtlüyü bıraktıktan sonra eve geri dönmüş ve tamamen sessizliğe bürünmüş evle karşılaşmıştı. Kendisi de sessiz adımlarla içeri girmiş ve Seungmin'in odasına yönelmişti. Kapıyı araladığında gördüğü görüntü günün tüm yorgunluğunu alıp götürmüştü. Seungmin'in bir kenarına Minho yatmış, diğer kenarında da araya biraz mesafe koyup yatan Changbin vardı. Changbin gece uyurken sürekli bir yerleri tekmelediğinden Chan, sevgilisiyle bebeğinin arasına yatıp kendini feda ediyordu. Arada bırakılan mesafeye ve o mesafeye rağmen el ele tutuşan bedenlere bakmış ve aynı sakinlikle kendisine ait yere yatmıştı. Seungmin, hyungunun geldiğini hisseder gibi boynuna sığındığı Minho hyungundan biraz uzaklaşmış ve Chan'ın sıcaklığına sığınmıştı. Chan da önce Minho'nun saçlarını okşamış, Seungmin'in alnını öpmüş, en son da sevgilisinin dudağına bıraktığı minik öpücükle uykuya dalmıştı.
Onların sahip olduğu huzurlu uykuya zıt Hyunjin'lerde durum fazlasıyla rahatsız ediciydi. Dördü de salonda oturmuş sessizce oturuyorlardı. Hyunjin, gözlerini Jeongin'e dikmiş, hiç kıpırdamadan izliyordu küçüğünü. Jeongin ise bu sinirin kendine mi yaşananlara mı olduğunu bilmeden suçlulukla oturuyordu.
"İyi misin?" Jeongin, aniden duyduğu sesle irkilmiş ve Hyunjin'e bakmıştı.
"İyiyim hyung, bana bir şey olmadı pek zaten."
"Ağrın var mı?" Jeongin, hiçbir mimik olmadan kendisiyle konuşmaya devam eden hyunguna bakmış ve minik minik hareket etmişti oturduğu yerde.
"Hayır hyung, yok."
"O zaman anlat."
Felix geçirdiği zor gün yetmez gibi evde de devam eden bu gerici ortamdan uzaklaşmak istemiş ve Jeongin'in de dinlenmesi gerektiğini düşünerek hareket etmişti.
"İkisi de iyi şuan Hyunjin. Hadi izin verelim de Jeongin biraz dinlensin. Yarın konuşuruz." Felix kendi ayaklanmış Jeongin'e yönelmişken Hyunjin'in sesiyle durdu.
"Jeongin, anlat."
Jeongin önce derin bir nefes almış sonra da başlarına gelenleri tüm detaylarıyla anlatmıştı hyunglarına. Yaşananları duyan Felix ve Jisung, Daehyun ve arkadaşlarına bol bol söverken Hyunjin hareketsiz dinliyordu küçüğünü. Jeongin anlatmayı bitirdiğinde hyungunun yüzüne bakmış ve ne düşündüğünü anlamaya çalışmıştı. Fakat Hyunjin öylesine duygusuz duruyordu ki hiçbir şey anlayamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mariposa | hyunmin ✔️
Fanfiction*Hemofili hastalığı yüzünden pamuklara sarılarak büyütülmüş şapşal Seungmin ile belaya bulaşmaktan ekstra keyif alan bela mıknatısı Hyunjin*