Bölüm 37

115 26 0
                                    


Ke Jin'in durumu aniden alevlendi. Stajyerler ilk defa böyle bir şeyle karşılaştıkları için hepsi şaşkınlık içinde, ne yapacaklarını ve nasıl hareket edeceklerini bilemeden oldukları yerde donup kaldılar.

Ama arkadaşları hemen karşılık verdi. Belli ki böyle bir durum ilk kez başlarına gelmiyordu.

Birkaçı onu tutmaya gitti, birkaçı çekti ve hatta biri Ke Jin'in başını siper ederek onu mezar taşından sıkıca ayırdı. Ancak Ke Jin bunların hiçbirinin farkında değildi. Hâlâ tamamen kendi dünyasına dalmış, başını o kişinin eline vurmaya devam ediyordu. Ağzından dökülen mantra bir an bile durmadı.

"Hey, sorun yok. Geçti artık." Laura Ke Jin'in sırtını sıvazlamaya devam ederken, "Hepsi geçmişte kaldı. Artık her şey yolunda, seninle hiçbir ilgisi yok."

Luke ve diğerleri ne yapacaklarını şaşırmışlardı. "Durum nedir? Bir şey mi oldu?"

"Ah," diye mırıldandı Freida sessizce. "Şimdi aklıma geldi. Bizimkinden önceki gruptan bir kıdemlinin bir davayı üstlendikten sonra akıl sağlığının bozulduğunu duymuştum..."

Olayın yaşandığı dönemde, meslekteki hemen herkes Ke Jin'in durumunu duymuştu. Ne de olsa o davadan önce, azımsanmayacak bir üne sahip, seçkin bir genç avukattı.

Çevresindeki insanlar bu konuda farklı görüşlere sahipti. Bazıları onun işine olan bağlılığının övgüye değer olduğunu düşünüyordu. Nazik bir mizacı vardı, iyi bir arkadaştı ve saygıyı hak eden bir rakipti.

Diğerleri ise tam tersine onun 'anlatının çok derinlerine indiğini' düşünmekteydi. Davadaki hem sanık hem de mağdur için aynı derin sempatiyi taşıyan çok duygusal biriydi ve aslında bu iş için uygun değildi.

Doğrusunu söylemek gerekirse, daha okul günlerinde bu eleştiriyi yapanlar olmuştu. O zamanlar Ke Jin okula yeni kaydolmuştu ve hâlâ deneyimsizliğin acemiliğini ve öğrencilere özgü yönsüzlüğü taşıyordu.

Bir keresinde bu konuda sohbet etmek için Yan Suizhi'ye yaklaşmıştı.

O zaman Yan Suizhi'nin bakışları sessizce onun üzerinde durmuştu. "Bu aslında paha biçilmez bir nitelik..." dedi.

"Çok naziksin. Eğer bir gün gelir de bu iyi kalpliliğin yüzünden biriyle anlaşmazlığa düşersen ya da başına bir bela gelirse, bu asla senin iyi kalpliliğinin suçu olmayacaktır."

"Ama profesör..." Ke Jin o sırada dekanın ofisindeki yumuşak koltuğa oturmuştu. Yan Suizhi'nin kendisi için doldurduğu siyah çaydan bir yudum aldıktan sonra "Bu cümleyi daha önce görmüştünüz, değil mi? 'Beyond the Law'  (Hukukun ötesinde) kitabının başlık sayfasında yazılı olan. Bu çizgide olanların çoğu zaman cehennemdeki şeytanlarla anlaşma yaptığını söylüyordu."

"Tabii ki gördüm. Ama bu kendinizi bir şeytana dönüştürmeniz gerektiği anlamına gelmiyor." Yan Suizhi kaşlarını kaldırarak çay kaşığını tabağın üzerine koydu. "Onların düşünce tarzlarına aşina olman gerekir ama onlara dönüşmek zorunda değilsin. Uzun bir süre sonra o kadar da iyi bir insan gibi görünmeyebilirsin. Ama biliyorsun. Asla onlar gibi olmayacaksın."

Genç erkekler için hayal kırıklığına uğramak kolaydı, ama kendilerini toparlamaları da kolaydı.

Ve o anda Ke Jin ağır bir yükten kurtulmuş görünüyordu. Sessizce siyah çayını yudumladı ve sonunda sordu: "Peki sizce ben bu meslek için uygun muyum?"

Yan Suizhi doğrudan bir cevap vermedi. Bunun yerine, "Bu meslekte çalışmak istiyor musun?" diye sordu.

Ke Jin, "Evet."

First Class Lawyer ( BL) NovelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin