12. Hepsi Patlamış Mısıra Şeker Attık Diye Oluyo

510 72 40
                                    

Kapı art arda, Viyana'yı zorlayan Osmanlı ordusu misali çalıyordu. "Geldim ulan!" Koltukta ters dönmüş, başını yere uzatmış Niki'nin üzerinden atlarken mutfaktan bir ses yükseldi. "LAN BEN MISIRA ŞEKER ATMIŞIM YA AMK." İki saattır mısır patlatmaya çalışıyorlardı güya.

"Asıl ben senin amına koyayım. Hoon allah belanı versin bu ne ya? Birde masterchef'e katılacam diyordu." İçten bir şekilde "Yiyin birbirinizi." deyip kapıyı açtım. Soobin ve Heeseung gelmişti.

"Selam şafak sezer'im." Daha selamına karşılık vermeden içeri girdi. Soobin ne görgüsüz adamsın.

"SELAM DİĞER ŞAFAK SEZER'LER!" Jake mutfakta can çekişirken "Aynısından aga, selam!" diye bağırdı. Hoon'dan ses yoktu, ki Jake onu boğmuş olabilirdi. İkisi oturup Niki'yle oyun da fight atmaya başladıklarında ne olduğuna bakmak için mutfağa gittim.

Biri beni o an öldürselerdi de gitmeseydim.

Her yer komple şekerdi. Hadi toz şekeri anladım, küp şekerin yerlerde ne işi vardı? İkisini de masaya oturmuş at gibi küp şeker kıtlatırken buldum.

"Ne yaşadınız burada?"

"Kan şekerim düştü lan." Jake tepkimi ölçmek için bayılmış numarası yaparak kendini Hoon'un kollarına bıraktığında kafasına vurdum.

"Ne döndü oğlum burada? Anama ne hesap vereceğim ben?"

"Bir tane abla dolanıyordu burada rica ederiz halleder ya! Biz de yardım ederiz."

"Gerizekalı o bir tek hafta sonu geliyor."

"Bekleriz kanka şunun şurasında iki gün var."

Hoon bir şeker daha alıp kıtlatırken ciddiyetle "Karıncalar fink atar iki güne burada." dedi.

"Mısırı boş verin cips falan alın daha iyi olacak."

Jake hemen "Param yok." diye zırlamaya başlamıştı.

"Kartı al gerizekalı cüzdanımdan! Her şeyi ben mi söyleyeyim ya!"

"Adamın dibisin."

"Kanka beton yetmez."

"Şafak sezer seni görse şafak sezer'liği bırakır." Jake yerini ezbere bildiği kartı kolunda Hoon'la almaya giderken kapıyı kapadım. Bu gece kimse buraya giremezdi. Hoon kartı gözüme soka soka önümden geçerken kafasını kaldırıma sürtüp ateş çıkarmamak için zor duruyordum. İkisi gittiğinde salona geçip Heeseung'un yanına oturdum.

"Kanka Hong gelemiycekmiş mesaj atmış."

"Annesiyle sarma saracakmış." Soobin telefonda Niki'yle her ne oynuyorsa sinirden parmakları kitlenmişti. "KODUMUN OĞLU KALEYİ YIKSANA BANA NİYE MAL MAL ATEŞ EDİYON."

"CANIN GİTMİYO Kİ HYUNG NİYE BAĞIRIYORSUN?"

"LAN KALE- aha geldiler. Sıçtık."

"Cafer bez getir."

"Papatya çayı isteyen var mı?"

"Bunlara papatya tarlası ver gene fayda etmez." Heeseung bu kadar haklı olma be koçum. Kapı açıldı ve içeri Beom girdi.

"Maraba arkadaşlar. Klimayı açmaya ne dersiniz?"

"Beom sen nası girdin lan içeri?"

"Sence Soobin? Bak kanka kapıyı böyle açıyorsun," Heeseung Beom'a güldü ve "Bir de uygulamalı gösteriyor." dedi.

"Kanka onu demiyom ki amk, sende niye anahtar var?"

"Bi ara bu mal hasta olduydu ya," dedi beni işaret ederek. "o zaman buna çorba taşıyodum her akşam. Yedek anahtarı ayağa kalkamıyom kendin gir deyip bana vermişti, odur budur bende."

99 Numara [Jaywon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin