bakın sırf su bölümü yazmak icin bir saat beyzbolu arastirdim yanlis varsa affola ama helalinden bi vote alırım
"Mal mısın Sunghoon? Niye edebiyat hocasına hocam elimizde ifşanız var diyorsun lan? Adam düşük not girince ayağına kapanmayı biliyorsun ama."
"Bak anlamıyorsunuz siz beni. Geçmişten günümüze haber ajanslarının değişiminin edebiyatla ne ilgisi var?"
"Proje istedin adam da verdi amına koyayım daha ne zorluyon? Yap gitsin işte. Jay sende her an saldırıya hazır jaguar gibi bakma Yeonjun'a, geç önüme." Koridorun başında birileriyle konuşan Yeonjun'a ölüm dolu bakışları fırlatırken Jake kolumdan tutup önüne geçmemi sağladı. Hyungwon'un intikamını çok pis alıcam aslanım.
"Sikecem belasını en sonunda."
"Bakıyor bir de pişkin pişkin."
"Sunghoon fişeklemesene şunu!"
"Bağırma lan bi gün de!"
"Bağırtmayın o zaman!"
"Hoseok vibe aldım." Bahçeye çıkmıştık. Beyzbol sahasının önünde durduğumuzda Jake konuşmaya başladı.
"Biz gelemeyeceğiz, Hoseok hyung çağırdı. Seçmeler için salonu hazırlamaya yardım edecekmişiz, bundan sonrası sende. Çocuğu fazla zorlama, iyi davran. Biraz çekingen ama alışınca hiç susmuyor uyarayım."
"İyi tamam, gidin siz."
"Yaklaşık bir saat sonra görüşürüz aga."
Sunghoon "Bizde mi seçmelerde olacağız?" diye sordu.
"Maalesef. Jay'i alır da bizi almaz mı? Neyse hadi kanka bay bay." Kol kola verip basketbol salonuna gidişlerini izlerken formanın kravatını çıkardım. Sahaya gidip yedeklerin beklediği yere kravatı koyarken biri "Jay Hyung?" diye seslendi. "Ben Nishimura Riki."
"Lan sen benden uzunsun ya! Oğlum bu ne boy daha lise birdesin?" Utangaç bir şekilde gülüp "Genetik herhalde." dediğinde güldüm. Sahanın diğer tarafında çıkışta olacak seçmelere hazırlananların sesi duyuluyordu.
"Niki mi diyeyim Riki mi?
"Niki'yi daha çok seviyorum."
"Ne zamandır oynuyorsun?"
"İki hafta oluyor."
"Sen ciddi misin? Seni nasıl takıma aldılar?" Elindeki sopayı vurur gibi salladı.
"Uzağa atabiliyorum hyung. Oyuncunun olmadığı ve yere düşecek kadar uzağa."
"O zaman en temelden başlamamız lazım. Beni yoracaksın Niki."
"Sahada olmak istiyorum." Herkes bunu istiyor. Şapkasını kafasına geçirdi ve vurucu kısmına geçti.
"Öğrenmen gereken ilk şeyler en basitler. Sopa, top ve eldiven esas malzemelerdir. Emniyet için ise vurucu başlığı ve bir forma lazım. Şuan olduğun sahanın iç kısmı." Seçmelere hazırlanan oyuncuları işaret ettim. "Orası dış saha. Olduğun yerdeyken bir vurucusun, arkanda daima tutucu vardır ve ana kale denir. Sayı kalesi olarak da geçer. Eğer vurmayı başarırsan tek tek kalelere basıp bir turu tamamlaman lazım."
"Diyelim ki topa vurdun ve dış sahaya gönderdin, dış sahada daima karşı takımdan oyuncular vardır ve o oyuncular topu tutana kadar koşma şansın var." Durduğu yerin sağ taraf çaprazını gösterdim. "Orası 1. Kale. Diğeri 2. Kale ve son olarak 3. Kale. Her kalenin yanında karşı takımdan bekçi olur. Bunları söylüyorum çünkü, biri topu tutana kadar o kalelere koşacaksın. Ben rakibinsem, topu tutmaya yakınsam ve sen henüz 1. kaledeysen 2'ye koşma ve olduğun yerde kal. Herhangi bir kaledeyken koşucusundur. Senden sonra yerine diğer oyuncu geçer ve topa vurmaya çalışır. Oyun böyle devam eder."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
99 Numara [Jaywon]
FanfictionJay, beyzbol oynamaya yeniden başladığında diğer takımın kaptanına aşık olacağını bilmiyordu.