"Duydunuz mu? Şu beyzbol takımındaki çocukla, diğer takımın kaptanı sevgiliymiş."
"Belliydi zaten. Boşuna Joshua'ya yumruğu geçirmedi bugün."
"Onların kaptanı köşede kriz geçirdi basbaya niye yumruğu ben atmadım diye."
Jake sabredemeyip kızlara seslendiğinde utançtan başımı diğer tarafa çevirdim.
"YANLIZ JOSHUA DEĞİL PİÇHUA!"
Rezil ettin bizi be adam.
Kızlar anlamayarak bakmaya devam ettiğinde "Boşverin be." dedi. Yeniden yanımıza gelirken kızlar ben ve Jungwon'un burada olduğunu yeni görmüştü. İkisinin de birbirlerine bir bakış atıp hızlı adımlarla kaçmalarını izledim.
"Ne dedikoducu okul ya." dedi Yeonjun. Sağımda oturmuş Soobin'in kantinden gelmesini bekliyordu. "Neyse Soobin sakız almıştır di mi?" Jungwon'un bilekliğiyle oynarken bana sorduğunu fark edip başımı kaldırdım.
"Almıştır herhalde."
O sırada Soobin sınıfa girmişti. Elinde kocaman bir poşet vardı. Sıraya bıraktığında -bırakmadı, al zıkkımlan der gibi fırlattı- "Poşet ne alaka oğlum?" diye sordum.
"İstediği çikolata kantinde yoktu," dedi başıyla Yeonjun'u işaret ederken. Sonra da gururla ekledi: "bende kaçtım, markete gittim."
Jungwon poşeti kurcalıyordu. "Laviva için miydi onca aksiyon?"
"Sen daha aksiyon görmemişsin kaptan!" Ellerini cebine koyup Yeon'un yanına oturdu. "Heheyt be! Neler yapardık neler!"
"Çakı satmışlığımız vardır be!" Hong bu anı bekliyormuş gibi başını sıradan kaldırdı. Jungwon kulağıma doğru eğilip "Bu ikisini çözemiyorum." diye fısıldadı. "Bir bakıyorum kanlı bıçaklı kavga ediyorlar, sonra kırk yıllık ortak gibi konuşuyorlar."
Bizim takımdan herhangi biri sorgulanamazdı. Biraz garip bir takımdık.
Yaklaşması için elimle işaret ettim. Yeniden dibime girdiğinde "Bu ikisi kardeş aslında." dedim. "Tüm takım biliyor da iş olsun diye saklıyoruz. Mezuniyet günü söylemeye yeminliyiz."
"Eminim öyledir."
"Bizimkiler nerde ya?" diye sordum.
Niki ve Sunoo en arka sıradaydı, bir onları biliyordum. Niki, Sunoo'nun dizine yatmış uyukluyordu gerçi.
Hala benim formamla olup olmadığına bakmak için baktığımda "Yuh!" dedim.
Çocuk artık ne kadar sahiplendiyse okul formasının üstüne giyiyordu.
Herkes tepkime gülerken Hyungwon hayalet gibi kapıda belirdi. Başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi bir hali vardı. Mecazi anlamda değil bu arada, harbi saçları falan ıslaktı.
"Abi-"
"Abine sokayım."
"Neye sinirlisin kaptanım? Bir derdin varsa söyle, bilelim dalga geçelim yani."
"O son yumruğu sen değil ben vuracaktım Jake. Olmadı böyle." Heeseung da peşine gelmişti.
O günden sonra kimse Hee'nin takımdan ayrılması hakkında konuşmamıştı. Hatırlatmamaya ve eskisi gibiymiş gibi devam etmeye yemin etmiştik sanki.
"Onla alakası yok be!" dedi öğretmen sandalyesini ters çevirip otururken. "Sıcaktan hal değiştirdi diye."
"Eridim amına koyayım ne diyorsun sen? Yeni bir hal biçimi yarattım, katı, sıvı, gaz ve Hyungwon."
Kalan herkes gülerken Hoseok hyung'un yanımıza geldiğini gördüm.
"Jay gene naptın?" diye sorduğunda başımı Jungwon'un boynuna sakladım. Kıkırdaması duyuluyordu. "Zorunuz ne olum sizin bu çocukla? Perti çıkmış garibanın."
"Acıma be şuna abi! Puştun teki!"
"Sende mi Hyungwon? Seni de mi aralarına kattılar?" Hyungwon saçlarının ıslaklığını almak için yedek tişörtünü kullanıyordu. Başını kaldırıp "Ben hep onlardandım be abi." dedi.
"Beyler haftasonu ulusallara gidiyorsunuz. Cumartesi günü sizi resmi olarak bırakıyorum bundan sonra Hoseok yok. Kalanlara da söyledim sizin de haberiniz olsun." Bir anda söylediği sözler bende tokat etkisi yaratmıştı. Ulusallar gibi bir hayalim gerçek oluyordu ve takımımla gidecektim. Bütün bu süreç boyunca Jungwon da yanımda olacaktı ama ilk geldiğim günden beri her yaptığımın üzerini örten kişi artık yoktu. Jake'in ağlayarak ona sarılmasını izledim. Ardından Yeonjun sarıldı ve "Sende az etmedin ha." diyerek onunla dalga geçti. Yeonjun gülmeye çalışsa da gözlerindeki pişmanlık okunuyordu.
Sarılma sırası bana geldiğinde Jungwon omzumdan cesaret vermek adına yavaşça ittirdi.
"Hyung-"
"Kim arkanı toplayacak?" Sıkıca sarıldım.
"Maçlara geleceksin değil mi?"
"Gelmeyen şerefsiz." Bu durumda bile beni güldürebiliyordu.
Yanımızdan hızlı adımlarla ayrıldığında en az bizim kadar kötü olduğuna emindim. Jungwon'a döndüğümde sarılmak için kollarını iki yana açtığını gördüm.
"Jungwon-" Ne diyeceğimi bilmiyordum. Susup sadece sarıldım ve kokusunu içime çektim.
"Daha iyi misin?" Başımı salladım. Ayrıldığımda gülümsediği için kısılan gözlerine baktım. "Hadi çikolata müzesine gidelim. O günkü gibi."
Zor zamanımda şimdi nasıl yanımdaysa ileride de aynı olacağına emin olduğum bu çocuğa çok aşıktım.
Arkadaslar salya sümük agliyorum
bitti ulan daha dün busra'ya konudan bahsediyodum
ama hic merak etmeyin en yakin zamanda yenileri gelcek cok seviyorum sizi saglicakla kalin 👋😭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
99 Numara [Jaywon]
FanfictionJay, beyzbol oynamaya yeniden başladığında diğer takımın kaptanına aşık olacağını bilmiyordu.