İlk maç günü çoktan gelmişti. Jungwon'nun ne kadar gergin olduğunu her halinden anlayabiliyordum. Yanına gidip maç öncesi sakinleşmesi için bir kaç söz etmeyi belki de her şeyden çok isterdim ama yapmadım. Ona doğru iki adım, sonrası ise kendimce boşver deyip geri dönmeyi meslek edinmiştim.
Boşveremediğim kesindi gerçi.
Son iki haftam o kadar boş ve sıkıcı geçmişti ki, Yeonjun'la bile uğraşamıyordum. Hoseok hyung her an ensemin dibinde bitiyordu. Takımdan atılma konusunda dediklerini, biri sorduğunda şimdiye kadar hep şakayla karışık geçiştirmiştim ama ciddiyetini başta Hyungwon olmak üzere tüm takım anlamıştı. Kimse bunun hakkında konuşamıyordu.
"Küçükler için bir kez daha anlatayım," Başımı Namu hyung'a çevirdim. "toplam üç maç oynayacaksınız. Üçüne de yenen takım bölge şampiyonudur. Kupa iki senedir bizim okulda, ama bu senenin garantisini veremeyeceğim." Bu da ne demekti? "İki gün önce birimler açıklandı. Bizim birime düşen takımlar çok sağlam. Kesinlikle eşit davranılmamış."
"İtiraz etsek?" dedim ama umutsuzca bir soruydu.
"Maç üzeri kesinlikle yapılmayacak şey. Tüm takımların onayı olmadan da değişemez. Sanki bizim yenilmemize oynuyorlar."
"Diğer birim?" Alt sınıfların oynayacakları takımları kastediyordum.
"Finale kalacaklarına emin olduğumuz takım zorlu sadece." Hoseok hyung hala tatmin olmadığımı anlamış olacak ki birimlerin yazdığı dosyayı uzattı.
"Başlarım ben böyle işe."
Geçen sene finale kaldığımız takım bu sene ilk maçta karşımızdaydı.
"Tüm takımların kadroları değişmiş."
"Hepsi de iyi." En az üç dört maçını izlemiştim her takımın.
"Değişmeyen tek takım biz miyiz?"
"Niki dışında öyle görünüyor."
"Kimle finale kalırız?"
"Ondan önce bakalım finale kalacak mıyız?"
Tüm takımın ruh hali yerlerdeydi.
"Beyler toparlanın artık." Hyungwon ayağı kalktı. "İki beyin çalıştırmanıza izin verdik diye karalar bağladınız hemen. Bu yüzden düşünme işini size bırakamıyorum, kendim üstleniyorum. Kupa bizdeydi ve yine bizde kalacak, bunu istiyoruz değil mi? O zaman karşı takımın ne kadar zorlu olduğunu değil de bizim takımca ne kadar güçlü olduğumuzu düşünün. Bugün sahada tek bir umutsuz adam istemiyorum anlaştık mı?"
"Anlaşıldı kaptan!"
"Eski kaptandan da bir konuşma gelir mi?" Yeonjun'a laf atmadığım her an bana haramdı. Herkes sinirleneceğini, ya da kaptanlık elinden alındığı için üzüleceğini düşünse de o ayağı kalktı ve "Özür dilerim." dedi. "Hızlıca konuşacağım, şerefsizlik yaptım. Hyungwon'u çok kıskandım, o başarılı bir kaptandı, iyi bir oyuncuydu, seçmenleri gözüne giriyordu ve ben kıskandım. Özrüm yaşattıklarımı silmeyecek ya da unutturmayacak ama görüyorum, siz her şeye rağmen beni yanınızda tutuyorsunuz. Jake, takımdan çıkmak istediğimde Hoseok hyung'a zorla ikna etmesi için baskı uyguladığını biliyorum." Jake'e baktım. Bunu cidden yapmış mıydı? Yeonjun bu sefer de Hyungwon'a döndü. "Özür dilerim kaptan. Ulusalları en çok sen hak ediyorsun."
"Vay be."
"Oğlum gözlerim doldu."
"Ekran bi bulanıklaştı sanki."
"Abi maç öncesi yapılır mı be adama!"
Hyungwon takıma "Beyler affettiniz mi?" diye sorduğunda herkes affettik lan, affetmeyen ölsün, Yeonjun büyümüş de adam olmuş gibi cevaplar veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
99 Numara [Jaywon]
FanfictionJay, beyzbol oynamaya yeniden başladığında diğer takımın kaptanına aşık olacağını bilmiyordu.