"Maç sonrası ne yapacaksınız? Boşsanız Joshua'ları pataklamaya gidelim."
"Şunu dediğin andan itibaren işim varsa da artık yok. Kim kim gidiyoruz?" Hyungwon onay vermediğini belli ederek başını iki yana sallıyordu. Beomgyu'ya dönüp "En önce Hyungwon geliyor." dedim. "Çok hevesli görmüyor musun kanka?" Beom şaşırarak "Valla mı?" diye sordu. "Kaptan sen sevmezsin böyle şeyleri-"
"Kim dedi? Çok severim. Özellikle de oyuncumun canını sıkıyorsa daha çok severim."
"Konu biz olunca bir tek böyle ha. Başka zaman birini köşeye sıkıştırsalar tabanları yağlayıp topuklar."
"Kaptanlık böyle bir şey demek ki aslanım. Yeonjun iyi bilir." Bu sefer Yeonjun oyun dışı kalmayı istemişti. Oynamayacak olsa da bizimle duruyordu. Soobin bir saniyeliğine arkasını döndüğünde bana dil çıkartıp orta parmak çekmişti.
"Piçoza bak sen."
"Jay çözdük işte sorunu ne abarttın ya! Yaptı, özür diledi, bitti, gitti!"
"Jake nasıl hiç olmamış gibi-"
"Davranırım ben." Sunghoon'a yandan yandan bakarken ekledi; "Daha neler olmamış gibi davranıyorum." Hoon'un içtiği su boğazında kalmıştı. Kendine gelmesi için sırtına iki kez vurdum.
Yaklaşık on dakika sonra çıkacağımız maçta, karşı takım aşırı zorlu değildi. Yarı finale kalacağını düşündüğümüz takımı şans eseri yenmişlerdi. Kısacası, rahattık. Sahada da böyle olmalıydık.
"Beyler çıkıyorsunuz birazdan." Namjoon hyung kapıda hazırlanmamızı beklerken "Çıkışta Joshua'yı döveceğinizi düşünün. Hızlı bir maç olsun." dedi. Beomgyu koşarak yanına gitti.
"Hoseok hyung'a söylemek yok ha? Anlaştık mı hyung?" Sanki karşısında yaşıtı biri varmış gibi elini uzattığında Namjoon hyung gülerek sıktı.
"Anlaştık. Bu arada Taehyun seni arıyordu. Bir şey verecekmiş." Odadan 'oooo kankaaa' nidaları yükselirken koşarak çıktı.
"Maça geç kalmasa bari."
"Olsun adam mı yok oynayacak?"
Maç yine aynı okul, aynı sahada oynanacaktı. Alt sınıfların maçı ise bizimkinden sonraydı. Namjoon hyung'un arkasından sahaya çıkarken Sunoo ve Jungwon'u gördüm. İki adım önümüzdeydiler. Sunoo telefondaki bir şeyi ona gösteriyordu ama her neyse ilgisini çekmemiş olmalıydı. Beni görünce gülümseyip "İyi şanslar." dedi. Tüm takıma mı yoksa bana mı?
Tam cevaplayacakken Jake benden de önce davranarak "Yüce sahalar kralının şansa mı ihtiyacı var kedicik?" dedi.
Rezil herifin tekisin Jake.
Kedicik ne ya?
"Kedicik mi?" Sunoo gülmemek için başını diğer tarafa çevirdiğinde Niki'nin ona bahsettiğini anladım. Yanımda ki sırık boylu sarışına baktığımda başını hızlıca iki yana salladı. "Ben bir şey demedim!"
"Evet, hem de Jay'in-" Hong arkasında durduğundan dizine sertçe vurdu. "Lan şerefsiz!"
"Gel şöyle, köşede söyle allahın cezası." Jake'i yerden kaldırıp Sunghoon'un yanına fırlattı.
"Adnan oktarı bilir misin Jungwon-"
"LAN KESSENE AMIK!"
"İnsanlara benden bahsederken kedicik mi diyorsun Jay?"
"Yo, hayır. Ne alaka?"
"Sağdıçın bana kedicik demeyi tercih ediyor?"
"Sağdıç? Jake mi?" Başıyla onayladı. "Kediye benziyorsun diye lakap takmış işte. Benle alakası yok." Aklıma takımın yaptığı iğrenç ama komik espriler geliyordu. "Ha bu arada, maçtan sonra mola olacak. Arka bahçeye gelir misin?" Sorgular gözlerle baktığında "Seni tenhada kıstırmaya çalışmıyorum Jungwon." dedim. "Joshua ve diğer iki zengin bebesini biraz hırpalayacağız. İzlemek istersin diye düşündüm." Reddetmesi beklerken büyük bir hevesle "Tabii ki geliyorum. dedi.
"O zaman maçtan sonra görüşürüz."
"Görüşürüz."
Bu Jungwon benim tanıdığım Jungwon değil, ondan eminim.
"Kanka saygılar."
"Bi sus Jake ya."
"Gözlerinle yedin çocuğu be adam!" Hong sinirle cebinden bir çakı çıkarıp Jake'e doğru tuttu.
"Doğrarım bak seni sus bi." Soobin Hong'un elindeki çakıya isyan ve sitem dolu bakışlar atıyordu.
"Ben şüpheleniyorum artık," dedi. "Hong her çıkışta uyuşturucu falan satıyor herhalde." Sonra elindeki çakıyı aldı. "Baksana şuna, tam adam tehdit etmelik."
"Yok, testere tercih ediyorum onun için."
"Korkuyorum."
"Sahaya çıkın artık. Diğer takım gelmiş bile."
Son inning bittikten sonra sayı tablosunda önde olmamıza karşın sevinçle soyunma odasına gittik. Bu sene ki takımların tüm oyuncuları değişse de potansiyel olarak artan tek takım finale kaldığımızdı. Formayı çıkarıp tişörtümü üzerime geçirdim. Çantamı alıp Namjoon hyung'un yanına doğru ilerledim.
"Final maçı yarın mı?"
"Kurum iki gün sonraya ertelemiş. Ne güzel, iki gün daha çalışabilceksiniz." Beomgyu bunu duyunca kendini Heeseung'un kollarına bırakmıştı. Yanımızdan ayrıldıktan sonra Beomgyu daha rahat söylenmeye başladı.
"Seni antrenör diye başımıza attıkları günün şafağını sikeyim ya. Keşke anam sen anlamazsın beyzbol'dan falan dediğinde dizimi kırıp otursaymışım. Hakettim ben, rahatımı kendi kendime bozdum ne aksiyon aradıysam artık. Daha ilk günden güler yüzlü bir herif gelince eğleniriz ya demiştim bir de. Hee, eğlendik. Çok eğlendik hatta. Üçüncü senem! Diğer sınıflar okuldan sonra orda burda sürterken ben Namjoon'la Hoseok'un azıcık enerjik ol Beom'larını çekiyorum!"
"Çekti gene isyan bayraklarını. Vatana millete hayırlı olsun." Yeonjun'un sözü üzerine odaya Taehyun girdi. Beomgyu onu gördüğü anda sanki az önce hiç bir şey olmamış gibi toparlanıp Heeseung'un kollarından ayrıldı.
Taehyun'un onun için değil de, Soobin'e ödünç aldığı bir şeyi geri vermek için geldiği anlayınca tüm dünya başına yıkılmıştı. Yeonjun gülüşünü saklamak için arkama geçti. Kulağıma doğru "Suratına bak." dediğinde Beomgyu'ya baktım. Taehyun çıktığı anda tüm takım kahkahalarını bırakmıştı.
"Başımdan aşağı," dedi Beom. "kaynar sular akıyor."
"Yazık, bir de ona geldi sanıp toparlanmıştı garibim."
"Sunghoon kes, dökerim foyanı ortaya!" Jake'in bakışları anında onu buldu.
Arka bahçeye geçtiğimizde Hyungwon Joshua'ya mesaj atmıştı. Geleceğini biliyorduk, böyle bir şeyi asla kaçırmazdı. Gözüm Jungwon'u ararken Joshua, Vernon ve Dino çoktan gelmişti. Jungwon'u beklemeden "Vay! Kimler gelmiş?" diye başladım. "Kanka, çok pis pataklamışım valla sekerek yürüyorsun." İtici bir şekilde gülüyordu.
"Bunları keşke Hoseok'un karşısında da diyebilseydin. Jungwon'a sığınmayı tercih ettin. Hem de seni ispiyonlamışken?"
"Bakıyorum da senaryo yazmakta üstüne yok. Basketbol'u bırak da tiyatro kulübüne yazıl sen. Jungwon hiç bir şey yapmadı, götünün keyfine benimle uğraştın Joshu'cuk."
"Hemen mi döküldü?"
"Birazdan dişleri dökülecek, ne diyor hala?" Jungwon arkalarında olduğunu gördüm. Eliyle susmamı işaret edip Vernon'un cebinden telefonunu aldı.
"Bir de ses kaydına alıyor." Vernon neye uğradığını şaşırmış halde Jungwon'a bakarken, o kaydı kapadı. "Sen kendini akıllı mı sanıyorsun?"
"Kedicik pençelerini çıkarınca çok korkunç oluyor ha." Hong'un eli cebindeki çakıya giderken Jake eline vurdu. "Bi dur amk keyif çatıyoruz şurda ya!"
"O gün hanginiz dövdü bunu?"
Dinozor Dino "Ben." dedi. "Ne yapacaksın, birbirimizi mi dövdürttüreceksin?"
"Yok, özel hizmet veriyoruz." dedi Sunghoon. "Öyle herkese de vermiyoruz şanslı piçler sizi."
"Çok konuştunuz, dalsak mı artık?" Heeseung Joshua'ya doğru yürürken biri ondan önce davranıp suratına sertçe bir yumruk atmıştı. Joshua acıyla bağırıp yere düşerken vuranın Hyungwon olduğunu gördüm.
Ondan sonra olan oldu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
99 Numara [Jaywon]
FanfictionJay, beyzbol oynamaya yeniden başladığında diğer takımın kaptanına aşık olacağını bilmiyordu.