7. Evet Hocam, Hayatsızız

560 88 34
                                    

Yeonjun'un yüzündeki 'ne oluyoruz amk?' ifadesiyle gidişini büyük bir zevkle seyrettim. Çok heveslenmemeliydim, takımdan ayrılıp da yedeğe geçecek kişi asla o olmayacaktı. Hoseok hyung'u sırtından ittirerek Hyungwon'un olduğu tribünlere götürdüm. Kaş göz yaparak ona yerinde kalmasını söylemeye çalışsam da suratıma anlamayarak bakmaya devam ediyordu.

Hoseok hyung "Sen git ben hallederim." dediğinde gerginlikten tırnaklarını kemiren Jake'in yanına gittim. Kemirgen gibi görünüyordu.

"Oldu bu iş abi!" Heyecanımın yüzüme de yansıdığına yüzde yüz emindim. Hyungwon'un yanına oturup -ona hiç yakışmayan- ciddiyetle konuşmasını uzaktan dinlemeye çalıştım. Az boz bir şeyler duyuluyordu. Takım arkama dizilip görünmeyeceğimizi sanarak daha da açık şekilde ikisini dikizlerken Hoseok hyung on dakika kadar sonra yanımızdan ışık hızında geçip gitti. Koşarak Hyungwon'un yanına gidip önünde durdum.

"Döndün sayıyorum." Yüzüme içli bir ifadeyle baktığında "Döndün değil mi?" diye yineledim. Hala bu konudan ölesiye korkuyordum.

"Hoseok'u reddetmek mümkün mü? Üzgünüm sahalar boyu kovalanmak istemiyorum."

"İlk kez yamuk attın lan! Sabah olmaz diyordun, şimdi?"

"Sözümde durayım istersen?" Kemiklerini kıracak kadar sıkı sarıldım.

"Yok yok, kalsın. Takımda kal da tüm sözlerini boz hiç bir şey olmaz." Ondan ayrıldım. "Şimdi bir takımla konuşma işi kaldı." Konuşacağı esnada elimi kaldırarak onu durdurdum. "Şşşt, Jake'le ben halledeceğiz. Olmadı başka birini devreye sokarız."

"Hoseok takıma döndüğümü dedikten sonra zaten itiraz edemezler-"

"Konu o değil lan! Konu kaptanlık! Nasıl Jungwon'u kaptan yaptıysam seni de yapacağım!"

"Sadece Jake'in konuştuğunu sanıyordum."

"Konuşmayı ben hazırladım, kağıtları bile duruyor." 

Biri arkamdan sinsice yaklaşarak "Hyungwon hyung inan, Jake'in konuşmasına kalmadan halledecek." dedi. Niki'ydi. Hyungwon sorgular bakışlarını Niki'ye fırlattığında "Takım üyesi." diye açıkladım. "Bir istisna gibi düşün." Arkamda anlam veremediğim bir hayranlıkla Hyungwon'a bakan Niki'ye döndüm. "Ben sana formayı vermeyi unutmuşum. gel de vereyim." Gözleri sevinçle parlarken "Beton yetmez beton!" diye bağırdı.

Çantamdan formayı çıkartıp ona uzattım. Sanki kutsal bir şeymiş gibi gözlerini büyüterek bakıyordu. "Lan alsana." Formayı alıp hızlıca üzerine geçirdi.

"Bu günleri de mi görecektim ben?" Duygusallaşmasına güldüm. Hyungwon'un da arkamda onun sevincine güldüğünü işittim. Bu gidişle takımın yeni neşesi Niki olacaktı.

"Ooo, tayfa toplanıyor diyoruz biz dışlanıyoruz!" Sunghoon artistik bir yürüyüşten sonra yanımızda durdu. Bilmem kaç yıllık kankam diye demiyorum, duruşu bile artistiktir. "Hoşgeldin kaptan-"

"KAPTANIMMMM." Jake, Sunghoon'u omzundan itekleyerek neredeyse düşmesine sebep olduktan sonra beni de itip Hyungwon'a sarıldı. Bu ne özlemdi böyle ya?

"CANIMM." 

Oğlum öyle gelmeee.

"Ne hayatsızsınız be." Namjoon hyung sırıtarak bizi izliyordu.

"Evet hocam," dedim. "baya hayatsızız harbi." Elimle Jake'i işaret ediyordum.

"Ooo hyung, hani yarın işbaşıydı. Dayanamadın dimi hasretimize? Hadi hadi anlat dinliyoruz." Jake kendinden emin bir tavırla Namjoon hyung'un omzuna elini atmıştı.

"Saygınlığımı korumaya çalışıyordum diyelim. Turnuvalara az kaldı bir düzen oluşturmamız lazım."

"Hallederiz yarın. Herkes dağıldı."

"Bir bakayım diye geldim. Salmak yok ha, ayarından itibaren ananız ağlayacak." Sunghoon "Anam!" diye bağırdı. "Ben onu unuttum ya! Kaptan iyi ki geldin eve almıyor senin yüzünden!"

Cidden bu nerede kalıyordu?

"Şimdi dağılın evlere. Yarın erken geliyorsunuz haberiniz olsun. Derslere girmeyeceksiniz." Niki mutluluktan neredeyse iki metre zıpladı. Ve evlere dağıldık. Jake'i benimle gelmeye ikna ettiğime sevinerek eve doğru yürüdüm.


Yatağıma yayılarak oturan Jake' seslendim. "Jake konuşmamız lazım." Geleli neredeyse iki saat oluyordu. Yemek yedikten sonra odama geçip telefonuyla yatağımı işgal etmişti.

"Söyle aslanım. Dinliyorum." Kulaklığını yeniden taktığında yerdeki yastığı suratına tam isabet fırlattım.

"Orospu çocuğu musun Jake? Dinliyorum deyip kulaklık takmak ne?"

"Dalgınlığıma gelmiş ne yastık atıyon be!"

"Bağırma bana!"

"Bağırttırma o zaman!" Dehşet içinde yüzüne bakmaya devam ettim.

"Gitgide Hoseok'a benziyoruz biz. Çok kritik."

"Uzak da kalamıyoruz ki heriften!" Haklı bulduğumdan başımı salladım. "Çıkar uğruna götünden bile ayrılamıyoruz. Neyse sen ne diyecektin?"

"Hyungwon'un kaptan olayını söyleyecektim. Sen gene Jungwon'da ki gibi konuşma yapacaksın." Ellerini bıkkınlıkla iki yana bıraktığında güldüm.

"Sen kendin bi halt edemeyince hemen Jake koş, Jake yetiş oluyor tabii." Abartılı söyleyişini kendimce taklit ettim.

"Jake, koş yetiş, uç koçum!" Hıh diyerek duvar tarafına döndüğünde çoktan saldırı moduna geçmiştim.

"Yapmayacağım demen bile götünü dönmenden iyiydi lan. Ne demek bu, nasıl anlayayım ben? Götünü dönüyorsun, beden dili mi oluyor bu?"

"Aynısından. Beden dilinde afkur da dur demek."

"Çok edebiyatçıl bir söylem." Ama bana yardım etmesi gerekiyordu. Sırf eziyet vermek için yatağa gidip ayaklarının üstüne oturdum."

"Kalksana amına koduğum! Kağıt oldum!"

"Tamam mı devam mı?" Acı içinde olmasına rağmen "Devam ulan!" dedi. Bu sefer elimi sertçe karnına bastırdım.

"Jake, tekrar soruyorum bak. Tamam mı devam mı?"

"Bir kere de Sunghoon'a git, ne bileyim Niki'ye git, şu kedi surata git! Niye hep ben?" Zorla konuşuyordu.

"Seviyom seni ondan."

"Ölüyorum! İmdat! Help!" Başını kapıya çevirip anneme bağırdı. "Abla! Abla Jay cinayet işliyor! Abla kurtar beni! Kendim için demiyorum Jay için!" Biraz daha sert bastırdım karnına. "Orospu. Tamam lan tamam!" Zafer edasıyla elimi çektim ve üzerinden kalktım. Pestili çıkmış gibi uzanıyordu.

"Canım agam ya! Şampiyon edecem seni turnuvada! Hadi kalk şimdi ne yapacağımızı planlayalım."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
99 Numara [Jaywon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin