"Kanka sıçtık." Jake'e hiç bu kadar hak verdiğimi hatırlamıyordum. Sunghoon, -o an nasıl düşündü bilmiyorum ama- Yeonjun çıkıpta birine yetiştirmesin diye kapıyı hızlıca kapadı ve kilidi çevirdi.
"Cafer bize bez taşımaktan yoruldu oğlum. Bu ne bahtsızlık?"
"Jake sus iki dakika."
Yeosang ikilinin arkasından "Yeonjun'la zorunuz ne?" diye sorduğunda "Boşver onu, kimse sesini çıkarmasın. Biz şimdiden anlaşalım." dedim. Yeonjun arkasından at sürüsü kovalıyormuşçasına kapıyı yumruklamakla meşguldü.
"Nedenmiş o?" Jungwon yüzüne hiç yakışmayan ukala bir tavırla konuştu. Gözlerimi devirdim ve ona doğru iki adım attım. Benden kısa olmasına rağmen gözlerimin içine dik dik bakıyordu "Namu hyung!" diye bağırmaya başladığında gitmeye çalıştığını anlayıp kolundan tuttum. Aklınca ispiyonlayıp maçın hırsını alacaktı.
"Söylemesen ölür müsün be kedi!"
"Ölürüm. Bırak söyleyeceğim vallahi ölürüm."
"Gebereceksin fitne fesatlığından!" Banane der gibi omuz silkti.
"Namu hyung, bak burada neler dönüyor!" Tek elimle eğzını kapamaya çalışıyordum ki o an dişlerini elime geçirdi.
"Kuduz musun lan sen?! Isırmasana!" Sunoo ve Jake gülmekten kendini yerlere atarken Yeosang mazlum mazlum köşede bizi izliyordu. "Sunghoon yardım et! Ne dikiliyorsun çöpçüler kralı gibi ya!" Ben elimi kurtarmanın derdindeyken Sunghoon onu belinden tutup uzaklaştırdı.
"Lan susun bi!" Hepimiz sustuk. "Hay ben böyle işin içine tüküreyim."
"Ne oldu lan?" Yeosang koridoru işaret etti. Hoseok hyung koridorun başından estire estire geliyordu.
"Merdivenlere koşun, çabuk!" Jungwon sırıtarak bana baktığında onun durup Hoseok hyung'a ispikleyeceğini anladım.
"Yemezler Jungwon." Elini tutup diğerlerinin peşine koşturdum.
"Kim var lan orada?!" Bu koridorun pek kullanılmadığını varsayarsak Hoseok hyung adım sesi duyunca garipsemekte haklıydı.
Merdivenlerde durduğumuzda nefes nefeseydik. Hala Jungwon'un elini tuttuğumu fark ettiğimde hızla bıraktım.
"Kodumun koridoru niye bu kadar uzun?" Bir basamağa oturup nefesimi düzenlemeye çalıştım.
"Tamam şimdi bize de ne olduğunu anlatır mısınız? Ne bu Yeonjun nefretiniz?" Yeosang da yorgun düşüp merdivene oturdu.
"Neyini anlatalım ya!"
"Centilmen görünümlü zorba olmanızın nedeniyle başlayın mesela?"
"Zorba değiliz yalnız, ayıp oluyor." Jake oturmak yerine boylu boyunca uzanmayı tercih etmişti. "Ufak bir ayar verdik diyelim."
"Sulu buzla mı ayar verdiniz?" Sunghoon kafasını elleri arasına alıp "Onu da mı duydunuz?" diye sorarken güldüm. "Rezil olduk."
"O kısım Jake'in suçu."
"Ne münasebet?" Kafasına sertçe vurduğumda acıyla inledi.
"Sus, soğuktan ölürse ne bok yiyeceğiz?"
"Ölmez. Canı çok onun, boşa harcamaya bayılıyor. Yoksa niye seninle uğraşsın?"
"Çok haklısın bu arada."
"Genelde haklıyımdır."
"Anlatır mısınız?" Yeosang sınırına yaklaşıyor gibiydi.
"Yeonjun, takım kaptanımız Hyungwon'u tüm takıma kötüleyip ayrılmasını sağladı ve elimden kaptanlığı aldı. Hakkında okula saçma sapan dedikodular yaydı." İyi ki mezun oldu, hâlâ son sınıf olsaydı nasıl kaldıracaktı?
"Vay şerefsiz." Sunoo, tıpkı Sunghoon'un arada yaptığı gibi ciddiyetle konuşuyordu. "Demek bu yüzden ona bakarken üzerine atlayacak gibisin hyung?" Başımla onayladım. Aslında fark etmemesine şaşırmıştım.
"Mezun olduysa nasıl turnuvaya katılacak?"
"Yeosang, sanırım henüz Hoseok hyung'u tanımıyorsun. İstediği sürece her şey olur."
"Sorgulama." dedi Jungwon. Bir kaç basamak yukarıda oturuyordu. "Ona bakılırsa, Niki'nin bizim takımda olması gerekiyordu."
"Peki neden zorbaladınız?"
"Bu ikisinin kafasından aşağı köpüklü su döktü de ondan."
"Yeonjun da az değilmiş."
"Sen daha dur Sunoo, ilk senen bu. Ben bu malı iki seneden fazladır çekiyorum!"
Jake, Sunoo'ya bakarak "İçi seni dışı beni yakar valla." dedi. Benden bahsediyordu. Ardından bana döndü. " Hadi sen Yeonjun'la başa çıkabiliyorsun, biz? Senle uğraşıyoruz birde!'
"Ne alaka ben ya? Ne yaptım size?"
"Açtırma ağzımı Jay."
"Bence bundan daha önemli bir konu var." Sunghoon dayanamayıp çatışmamızı böldüğünde ona baktım. Başıyla Jungwon'u işaret ediyordu.
"Söylemeyin lütfen. Hak etmese niye yapalım? Bir kaç haftaya siz de anlarsınız ne mal olduğunu!" Jake üçü arasında en çok Sunoo'yu hedef almıştı ve bu işe yaramıştı.
"Haklısınız." dediğinde zaferle gülümsedim. Kaldı iki kişi.
"Yeosang, şu geçen aradığın oyun bende var. Çıkışta benimle gel, vereyim."
"Cidden mi? Adamın dibisin Sunghoon hyung!"
"Hyung demeyin ya vallahi garipsiyorum."
Jungwon bana bakıyordu. Sanki yiyecekmiş gibi.
"Söylemezsin değil mi? Anlattık işte nedenini de." Kollarını birleştirdi ve geriye yaslandı.
"Bir şey vaat etmeyecek misin?"
"Ne istiyorsun Jungwon?"
"Sana beni çalıştırmanı söylemiştim hatırlıyor musun?" Yapma şunu işte. Ben daha Niki'yle başa çıkamıyorum.
"Hatırlıyorum." Maalesef ki.
"O zaman kabul etmemiştin, ama bence şimdi edersin. Değil mi?"
"Lan ben Niki'yi zor kabul ettirdim, Jungwon sen ne anlatıyon? Geberse kabul etmez-"
"Tamam. Çalıştıracağım." Jake ihanete uğramış bir hâle bürünmüştü bile.
"Lan Yeonjun hâlâ kilitli ya!"
Arkadaşlar bizim mazlum yeo hemen de okey dedi oyuna
Jay jungwon'u calistirmayi kabul etti diye zorundan gülerkene
ŞİMDİ OKUDUĞUN
99 Numara [Jaywon]
FanfictionJay, beyzbol oynamaya yeniden başladığında diğer takımın kaptanına aşık olacağını bilmiyordu.