Bir sonraki gün tribünlere çökmüş alt sınıfların oynamasını seyrederken Beomgyu sahanın girişinden bu yana arkasından atlı kovalar gibi geçti.
"Ne oldu lan? Bu ne hal?"
"Seokjin hyung," dedi nefes nefese kendini Soobin'in yanına bırakırken. "geri dönmüş. Girişte yakaladı beni allahın cezası." Jin hyung coğrafya öğretmenimizdi ama ailevi bir mesele yüzünden müdürü ikna edip bir süre ara vermeyi başarmıştı. Ve dede şakaları yüzünden Beomgyu'nun en büyük kabusuydu.
"Eyvah. Namu hyung'u çağırın çabuk, yoksa kurtaramayız Beom'u." Sunghoon dalga geçmeye başladığında Jake dirseğini sertçe karnına geçirdi. Çocuk saniyeler içinde iki büklüm olmuştu.
"Ne işe yarayacak? Anca alık alık suratına bakar, Jay'in Jungwon'a baktığı gibi."
"Ayıp oluyor kanka." diyerek sohbete dahil oldum. "Beni niye örnek gösteriyorsun şimdi?"
Soobin anında savunmaya geçmişti. "Kanka benzetmene sokayım. Jay aşık aşık bakıyor alık alık değil."
"Artı bir." Jake'im ya. Seviyorum bu çocuğu.
Taehyun Beom'un dizine vurarak toparlanmasını söyledi. "Geliyor, kalk çabuk." Anında doğruldu.
Sahanın girişine baktım Seokjin hyung elinde siyah çantasıyla estire estire geliyordu.
"Yürüyüşe bak mutant yürüyor sanki."
"Bi sus be Hoon!"
"Kazanmışsınız!" dedi kollarını iki yana açarak, tribünlerin önünde durduğunda. "Her zaman ki gibi şaşırmadım." Ardından merdivenlerden çıkıp sağ tarafıma oturdu.
"Soobin olmasa biraz zordu." dedim kabul ederek.
"Boşver, kazandınız sonuçta." Önceden de böyleydi, kazandığımız sürece o sahada ne yaşandığını önemsemezdi.
"Biliyor musun?" Bilmeme gibi bir ihtimali yokmuş gibi şaşırarak baktı.
"Tabii ki. Namu'yla konuştuk. İlk defa bir maçta geri durduğunu söyledi. Neyden korktun?"
"Daha fazla batırmaktan olabilir." Onunla konuşmaya çalışıyordum ama gözüm sahada antrenman yüzünden koşturan Jungwon'daydı. Terden saçları alnına yapışmıştı. Seokjin neye baktığımı anlamak için gözlerini sahada gezdirdiği esnada Yeonjun "Hyung bu çocuk aşık oldu." dedi. "Ondan her hareketi tedbirli, maça bile yansıyor. Bir şey yapacak kırk kere düşünüyor be!"
"Maçı Jungwon da izliyordu batırırsam gözünden düşerim psikolojisi herhalde." Bakışlarımı zorla Jungwon'dan ayırıp Kai'ye baktım. "Abi tamam affet. Sana da bişey denmiyor!"
"Hangisine tutuldun bakayım?" Mingi'ye sopayı düzgün kavraması için bağıran Jungwon'u işaret ettim ve tepkisi için onu izledim. Yüzünde gurur dolu bir sırıtış vardı. Gerilip sırtıma sertçe vurduğunda sarsılmıştım.
"Hyung ne yapıyorsun ya! Kırıldı tüm omurgam!"
Gülerek "Helal lan sana!" dedi.
"Helal lan bana!"
"Anlat bakayım nasıl oldu?" Tam en başından hevesle anlatmaya başlayacağım sırada Hoseok hyung bize seslenmişti.
"Dingiller! Gelin bi şuraya!"
"Ya hayat hikayemizi anlatacağız şurada be adam! Zamanlamana sıçayım!"
"Ne diyon, duymuyorum?!" Elinde beyzbol eldiveniyle, diğer eli kulağında, sahanın bir ucundan seslenmesi itiraf etmek gerekirse komik bir görüntüydü. Yine de Jin hyung Hoseok'un görüntüsüne değil de benim isyanıma gülmeyi tercih etmişti. Sunghoon ayağı kalkıp sesini duyurmak için benden daha da yüksek bir sesle bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
99 Numara [Jaywon]
FanfictionJay, beyzbol oynamaya yeniden başladığında diğer takımın kaptanına aşık olacağını bilmiyordu.