"Hadi gidelim." dediğinde kucağından kalkıp toplanan tişörtümü düzelttim. O da kalktığı sırada ayak sesleriyle, Bucky hızla sırtımı duvara yapıştırıp kendini de üzerime kapatınca, "Ne yapıyorsun?" diye fısıldadım.
İşaret parmağını dudaklarına yaslayarak susmamı istediğinde çenemi kapatmıştım.
"Hâlâ bizi arıyorlar."
"Gündüz vakti de adam kaçırmazsın yani."
Bucky bir an düşünüp sonra imayla güldüğünde ben de gülecektim ki elini ağzıma yaslayarak beni durdurunca somurttum. Ben neden gülemiyordum?
Hâlâ adım sesleri gelirken orospu çocuklarının kaç kişi olduklarını sorguladım. Bir bitmemişlerdi.
Yok bu böyle olmayacak diyerek etrafıma baktığımda gördüğüm kamyonetle gözlerim parladı ve Bucky'yi kolundan çekiştirerek kamyonete doğru ilerledim.
Kamyonetin arkasına bindiğim sırada, "Ne yapacağız burada?" diye sormasıyla gözlerimi devirdim.
"Halvete gireceğiz, çavuş."
Anında sırıtıp, "Bana uyar," diyerek yanıma gelmişti. Geldiği an acele ederek arkayı kapatan naylonları çektim ve birisinin bizi görme ihtimalini sıfıra indirdim. Artık müneccim değillerse buraya bakmayı akıl edemezlerdi.
Sonra yere oturup boylu boyunca uzandığımda, "Ne zaman çıkacağız buradan?" diye sordu bana hayretle bakarak.
"Seni bilmem ama ben iki buçuk saat daha buradayım."
Beni taşıyan oydu ama nedense ben daha çok yorulmuştum.
Birden onun da yanıma uzanmasıyla kafamı çevirip ona baktım ve denizleriyle göz göze geldim. kolunu kafamın arkasına doğru uzatıp, "Gelsene." dediğinde neden bilmiyorum ama sanki bu teklifi bekliyormuşum gibi ona yanaşıp kafamı göğsüne koydum.
"Halvet konusunda ciddi miydin?"
"Seninle bir kamyonette sevişmeyeceğim, Barnes."
Titreyen göğsünden güldüğünü anlayınca ben de güldüm. Ne kadar inkâr etmek istesem de, onunla olmak eğlenceliydi. Hiçbir şey yapmayarak bile beni gülümsetebiliyordu ve her seferinde hayret ediyordum buna.
"Bucky?"
"Hm?"
"Yirmi dakika sonra beni uyandırır mısın?"
Bir şey söylemesini beklemeden gözlerimi kapattım ama keşke yapmasaydım. Çünkü sabah başka bir yerde uyandığımda buna pişman olacağımı bilmiyordum.
"Bucky, uyansana! Tanrı aşkına bileğimi bırakır mısın yine tuttun bırakmadın."
Gözlerini kırpıştırarak açıp çok gülünesi duran adamın üzerine eğilmek durumundaydım bileğimi tuttuğu için.
Gözlerini açıp yüzünün yakınında duran yüzümü görünce gülüp tekrar kapattı, "Tanrım öldüm de cehennemde huri mi gönderdin yanıma?" dedi.
"Alay etmenin sırası mı şimdi?" diye çıkıştım. Ne kadar zamandır burada olduğumuzu bilmiyordum umarım zaman yolculuğu gibi bir şey yapmamışızdır.
"Çıkalım artık buradan." diyip kolundan tutup kaldırmaya çalıştım, ama ne fayda? Camış kıpırdar mı yerinden!
Sonunda beyefendi kalktığında kamyonetten atladık ve ara sokaktan çok farklı bir yerle karşılaştık.
Tanımadığımız bir yerde, insanların bulunduğu işlek bir meydandaydık. Al işte, zamanda yolculuk yapmıştık kesin yanlışlıkla.
Hemen bir kadını durdurup, "Afedersiniz," dedim. "Hangi yıldayız?"
Yaşlı kadın bana delirmişim gibi bakarken Bucky bıkkınlıkla derin bir nefes verip, "Bugün günlerden ne?" diye sorunca kadın beyaz saçlarından utanmadan resmen ağzının suyunu akıtarak yanımdaki pisliğe baktı.
"Çarşamba, tatlım."
Sabır dilercesine yukarı baktım. Şu an kadının kafasını kesmek istemem normal mi?
Tam bir gündür ortalıkta görünmüyorduk. Her neyse, zaman yolculuğu yapmadığımızı bilmek beni rahatlatmıştı. Ama yine de bu kadar zaman sırra kadem basmamız Skull'ı çok endişelendirmiş olmalıydı.
Bucky bana doğru eğilip, "Bu teyze bana asılıyor galiba," diye kadına çaktırmadan konuştu. "Kurtul şundan."
"Yüz dokuz yaşında adamsın, ne teyzesi?"
Bucky bana öldürecekmiş gibi bakarken, benim bir şey yapmama gerek kalmadan kadın benim deli olduğumu düşünerek kendisi yol almıştı zaten. Tabii, kim yanımdaki afetin yüz dokuz yaşında olduğuna inanırdı ki?
"Keşke cazibeni kullanarak nerede olduğumuzu da sorsaydın." dedim tersçe. Tanrım, neredeydik biz?
Tam gideceğim esnada elini belimden geçirerek kendine çevirdiğinde refleks olarak ellerimi göğsüne koydum. "Sen beni az önce o yaşlı kadından mı kıskandın?"
"Uzun ömür sana yaramamış, bunamışsın sen." diyip ondan uzaklaştım ve sinir bozucu sırıtmasını görmezden gelmeye çalışarak yürüdüm.
Bu olaydan sonra insanlarla muhattap olmak istemediğim için tabelalara bakarak nerede olduğumuzu anlamaya çalıştım.
Bir eczanenin üzerinde denk geldiğim yazıyla gözlerim kocaman açıldı. Wood Hills mı? Burası Charmingden çok uzaktı.
Bucky'ye dönüp, "Tam sekiz saattir yoldaymışız." dedim. "Şimdi nasıl geri döneceğiz?"
"Otobüse binerek elbette."
"Sinirle çıkarken yanıma para almayı unutmuşum," dedim. "Senin var mı?"
Ellerini cebine atıp tahminimce cüzdanını aradı ama oluşan yüz ifadesinden onun da unuttuğunu anlamıştım.
"Harika!" dedim histerik bir şekilde gülerek. "Şimdi şoförü tahrik etmek zorundayız."
"Ya da yürürüz."
"Delirdin mi?" diye sordum. "Buraya arabayla gelmek sekiz saat sürdüyse yürüyerek anca bir günde geri dönebiliriz."
Elimden tutup yürümeye başladığında isteksizce ona ayak uydurdum. "Yorulduğun zaman ben seni taşırım."
Bu söylediğiyle güldüm, evet taşırdı.
Yirmi dakika sonra, "Bucky ben acıktım." dedim yirminci kere. Resmen burnundan duman çıkarırken, neden bu kadar sinirlendiğini anlayamamıştım.
"Kızım daha on dakika önce sosisli gömdün."
Paramız yoktu ve ben esnaf adamın çocuğuyla flört etmek zorunda kalmıştım...
"O küçücük şeyle nasıl doyayım? Ayrıca daha çok yolumuz var."
"Senin doyduğunu hiç görmedim ki zaten. Az ye biraz, iki yüz elli kilo oldun."
Ben iki yüz elli kiloysam, o da altı yüz on kiloydu o zaman.
Ayı işte, bir kadınla nasıl konuşulur hiç bilmiyordu.
Ona dönerek, "İki gün önce ne kadar beğendiğini unuttun herhalde?" dediğimde tahminimce aklına gelen sahnelerle dudağını ısırarak bana baktı.
"Sen unutulmazsın."
Bu söylediğiyle istemsizce otuz iki diş sırıttığımı görmesin diye hızla yüzümü çevirip önden yürümeye başladım. Ancak bir işe yaramamış olmalı ki arkamdan güldüğünü duymuştum.
Gerzekler arabanın sesini de mi duymamış ŞDMGLMGŞDMSŞMSŞSM
Bak bu wattpad sinirimi bozdu tam yayınladım aq on altıncı bölümü bir baktım bölümün yarısı yok geri silmek zorunda kaldım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chaos And The White Wolf ~Bucky Barnes [Tamamlandı]
FanfictionSmut warning ⚠️ Bucky ve Sam'in biraz ara vermek amacıyla gittiği kasabada işlenen cinayetlerden dolayı Lords Of Chaos çetesinin de bu cinayetleri çözmek için gitmesiyle işler karışır. Cinayetler Chaos ile bağlantılıdır ve bunu çözmez ise dava üzer...