"Poor little girl, still waiting for her happy ending."
Gözlerimde biriken yaşları saklama gereği duymadan, "O gün o kapıdan çıktığında," diye devam ettim sesimin titrememesine özen göstererek. İşe yaramadığında da boşvermiştim. "Evin her yanına benzin döküp yaktıktan sonra RJ'i aradım. Evimiz diğer evlere fazlasıyla uzak olduğu için bütün ev kül olduğunda ancak farkedilmiş ve itfaiye araçları iş işten geçtikten sonra gelmiş. Tabii o sırada ben Leon ve diğerlerinin yanında olduğum için bunları onlardan öğrenmiştim."
"Peki kardeşine ne oldu?" diye sorduğunda dikkatlice denizlerine baktım. Aslında hiç de öyle beklediğim gibi gözlerinde yargılama ya da acıma duygusu yoktu. Bu beni rahatlatmıştı.
"RJ'in yardımıyla kasabaya çok uzak olan bir kentte yetimhaneye bırakmak zorunda kaldım. Benden korkuyordu, benim yanımda güvende hissetmeyecekti bu yüzden onu buradan uzakta ve güvende olabileceği bir yere bırakmak istemiştim." dedim hüznü iliklerimde hissederken. O kadar kötü ve yalnız hissettirmişti ki küçük kardeşimi bıraktıktan sonraki hayatıma atılmak. Bir daha rüyalarımı ve kabuslarımı terk etmemişti.
"Sonra hepsine olanları anlatınca bir şekilde cinayetin üzerini kapattılar ve tarikata baş kaldırdılar, benimle birlikte. Gündüzleri saklanıp geceleri tarikati bir bir avlıyorduk. Sonunda Noah'yı yeraltı mekanındayken patlattmanın bir fırsatını bulduğumda bunu kaçırmadım."
"O kadar kötü değilmiş." dediğinde histerik bir kahkaha attım. "Noah'nın tüm adamlarını öldürdüğümde başkan benim için idam cezası talep etti. Leon bağlantılarını kullanıp bir şekilde af almamı sağladığı zaman da başkanın tetikçileri hâline geldik ve winter soldier gibilerinden farkımız kalmadı."
Birden bakışları düşünceli bir hâl aldında pot kırdığımı anlamıştım. Amacım sadece ondan daha iyi birisi olmadığımı belirtmekti aslında. "Sen ve ben aynıyız, çavuş. Hatta ben belki daha kötüyüm çünkü tüm bunları yaparken zihnim hâlâ bana aitti."
Kafasını iki yana salladıktan sonra suratında tuhaf bir gülümsemeyle beni izlemeye başladığında kaşlarımı çattım. Sanki bu söylediklerimin hiçbirini umursamıyormuş gibi hayranlık vardı gözlerinde. "Hiç kötü olduğunu düşünmedim, hâlâ düşünmüyorum."
"Bir önemi yok."
"Evet yok, çünkü kötü olsan da, olmasan da sana olan hislerim asla değişmez."
"Ya değişirse?" diye sordum. Korkularım vardı ve geç olmadan ona tamamen bağlanmak istemiyordum.
Bir anda kolunu masaya kafasını da kolunun üzerine koyup boşta kalan eliyle elimi tutarken, "Her saniye daha da artarken biraz imkânsız." dediğinde gülüp onun yaptığı gibi kafamı yüzlerimiz birbirine bakacak şekilde masaya koydum.
Gözlerimi mavinin en güzel tonuna sahip olan gözlerine diktiğimde tek duam haklı olmasıydı.
***
Yan dönerek sırt üstü uzanan adamın çehresini seyretmeye başladım. O kadar mükemmeldi ki izledikçe izleyesim geliyordu.
Özellikle vücuduna yapışıp tüm hatlarını belli eden tişörtüyle zihnimde ıslak hayaller canlanırken uyuması tüm o hayalleri yıkıyordu...
Uyandırsam kızar mıydı?
Uyandıramazdım, zaten benim yüzümden yeterince uykusuz kalmıştı.
"Neden uyumuyorsun?" diye birden sorduğunda aslında uyumadığını anlamış oldum.
"Çok uyudum." dedim oflayarak. "Artık uykum gelmiyor."
Gözlerini açıp bana baktığında denizleri kalbimde meltemler esmesini sağlarken iç çektim.
Birden, "40'lardan sonra sevdiğin bir şarkıcı oldu mu hiç?" diye sorduğumda muhtemelen beklemediği için kaşları çatılmıştı. Sanırım rock veya metalden başka türde müzik dinlediğimi düşünmemişti.
"Adele."
"Adele?" diye tekrarladım farketmeden.
Favorilerimden biriydi."Dinliyor musun?"
"Çok."
"Öyle mi?" derken şaşırmış gibi görünüyordu gerçekten. "Favori şarkın hangisi?"
"Sözlerini söylersem bilir misin?" diye sordum gözlerimi kısarak ona bakarken.
"Belki." dediğinde gülümseyerek hafifçe doğruldum.
Bir elimi göğsüne koyup yavaşça ona yaklaşırken, "Her bir parçanı istiyorum." dedim. Bir anda yüzlerimiz arasındaki mesafeyi açmadan, bacağımı üzerinden geçirip karnına oturduğumda altımdaki vücudu kaskatı kesilmişti. "Cennetini ve okyanuslarını da istiyorum."
Dudaklarım hafifçe dudaklarına temas ederken gözlerini yumduğunda, "Bana yumuşak davran ama sertçe dokun." diye devam ettim. Elleri belimdeki yerini bulurken yutkunduğunu duyabilmiştim. "Sana hiç bilmediğin şeyler öğretmek istiyorum bebeğim."
Dilimle dudaklarına dokunduğumda bir anda kendimi altında bulmuştum. Heyecanla derin bir nefes alırken gülümsedim.
Dudaklarını dudaklarımla buluşturduğunda bir saniye bile beklemeden karşılık verirken buldum kendimi.
Öpücüğüyle ve vücudumda gezinen elleriyle ısı tüm hücrelerime yayılırken bir anda doğrulmasıyla sıkıntıyla nefes verdim. Ne olmuştu bir anda?
Tişörtümü sıyırıp dikişlerimin olduğu yeri kontrol ettiğinde sorunun ne olduğunu anlamıştım.
"Aptalsın," diye bir de üzerine beni azarlayıp kendini yan tarafıma atan adamla kaşlarımı çattım. "Dikişlerin patlayabilirdi."
"Umurumda değil." diyerek doğruldum ve sırtımı yatak başlığına yaslayarak oturdum. "Seni özledim."
Bana kısa bir bakış attıktan sonra gözlerini yumup bir süre elleriyle yüzünü sıvazladı. Ne yapmaya çalışıyordu?
Sonra birden gözlerini açıp derin bir nefes alarak doğrulduğunda umutlanarak gülümsemiştim ki, "benim soğuk bir duş almam lazım." diyip banyoya yöneldiğinde yine hayallerim yıkılmıştı.
Ne zaman seksi adamı yatağa atabilecektim?
İnadını kırdım Ace'in ᕦ( ͡° ͜ʖ ͡°)ᕤ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chaos And The White Wolf ~Bucky Barnes [Tamamlandı]
FanfictionSmut warning ⚠️ Bucky ve Sam'in biraz ara vermek amacıyla gittiği kasabada işlenen cinayetlerden dolayı Lords Of Chaos çetesinin de bu cinayetleri çözmek için gitmesiyle işler karışır. Cinayetler Chaos ile bağlantılıdır ve bunu çözmez ise dava üzer...