Yüzümde hissettiğim dokunuşlarla gözlerimi açtığımda gördüğüm gözlerle kalakalmıştım. Denizlerindeki büyüleyici ifadeyle beni izliyordu.
Dudakları keyifle kıvrılırken, "Gülümsüyorsun." diyene kadar gülümsediğimin farkında değildim.
Anında düz bir yüz ifadesine bürünüp, "Gülümsemiyorum." dedim ama onu değil de kendimi inandırmaya çalışıyor gibiydim.
"Gülümsüyordun." diyip alayla güldü. "Bana karşı yoğun hisler besliyorsun, değil mi?"
Oflayıp, "Beslemiyorum." dedim kalkmaya yeltendim. Benimle alay ediyordu işte.
Omuzlarımdan tutup yatağa bastırarak kaçmamı engellemişti. Sonra beklemediğim bir şekilde başını göğsüme koyduğunda duraksadım. Ne yapmaya çalışıyordu?
"Kalbin öyle demiyor ama?"
"Ritim bozukluğum var benim." diyerek kafasını itmeye çalıştığımda bir anda kahkaha atarak kafasını kaldırdı. Gözlerim istemsizce gülüşüne takılmıştı.
"İşte bu bakıştan bahsediyorum." dediğinde kendime gelip gözlerimi devirerek kalkmaya çalıştım ancak yine engel olmuştu ve bir anda kendimi altında bulmuş, yutkunmuştum.
"Ne yapıyorsun?"
"Ya doğruyu söylersin ya da seni öperim." dediğinde dudaklarıma bakıyordu.
Kesinlikle yalan söyleyecektim.
Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmediğim aklıma gelince bu fikirden vazgeçtim.
"Doğruyu söylüyorum." dediğimde yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudakları dudaklarıma hafifçe değerken gözlerimi yumdum.
Sonra flaş patlama sesi duyunca hızla gözlerimi açtım. Telefonunu bana gösterirken gördüğüm şeyle gözlerimi kocaman açtım. Fotoğrafımızı çekmişti!
"Hadi şunu biraz zorlayalım. Ya doğruyu söylersin ya da seni hem öperim hem de Skull bu fotoğrafı görür."
Gözlerimde yakıcı öfkeyle ona bakarken, "Tamam." dedim homurdanırcasına. "Sana karşı bir takım hisler beslediğim doğru." söylediklerimle sırıtarak bana doğru eğildiğinde onu iterek, "Ama emin değilim bu yüzden benden uzak dur." dedim ve yataktan kalktım. "Yakınlığın kafamı karıştırıyor."
Alaycı sırıtışına gözlerimi devirip hırkamı aldım ve odadan çıktım. Koridorda ilerlerken bir anda karşıma Sarah'nın çıkmasıyla bir küfür savurdum.
"Ace? Gece burada mı kaldın? Ne zaman geldin, ben neden görmedim?"
"Uyuyordun." dedim soru yağmurundan kurtulmayı ümit ederek. Ben daha Leon'a böyle hesap vermemiştim.
"Gidiyor musun?"
"Evet?"
"Hayatta bırakmam!"
"Neden?"
"Kahvaltıyı atlatamazsın."
Bu beklemediğim samimiyet karşısında ne yapacağımı bilemezken, Bucky'nin en yakın arkadaşının kardeşi olduğu için şimdilik kendini şanslı sayabilirdi.
"Sarah, gerçekten gitmem lazım." dediğimde Sam yanımıza gelmişti.
"O haklı, kahvaltıya kalmalısın." dediği zaman iç çekerek kabul etmek zorunda kaldım.
Sarah bir anda koluma asılıp mutfağa çekiştirmeye başladığında neye uğradığımı şaşırmıştım. Derdi neydi bu kadının?
Mutfakta kurulu olan donatılmış masayı gördüğümde, "Çoktan hazırlamışsınız." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chaos And The White Wolf ~Bucky Barnes [Tamamlandı]
FanfictionSmut warning ⚠️ Bucky ve Sam'in biraz ara vermek amacıyla gittiği kasabada işlenen cinayetlerden dolayı Lords Of Chaos çetesinin de bu cinayetleri çözmek için gitmesiyle işler karışır. Cinayetler Chaos ile bağlantılıdır ve bunu çözmez ise dava üzer...