twenty one

370 41 4
                                    

Chanyeol bakışlarını önündeki raporlarda gezdirirken ensesinden aşağıya yayılan ağrıyı hissediyordu. O kadar gergindi ki, yıllardır bu kadar gerildiğini hatırlamıyordu.

Üç gün geçmişti. Ve hala hiç bir şey bulamamıştı.

Ne kimin gönderdiğini, ne de kimin getirdiğini.

Hiç bir şey bulamıyordu. Eli kolu bağlı, hiç kimseye korkularını söylemeden oturuyordu.

Onu rahatlatan tek şey Eun'un bu ara ilgisinin çok üzerinde olmamasıydı. Bu sabah amcasıyla kahvaltı ederken söz tarihinin belirlenmesi için iki ailenin bir araya gelmesi gerektiğini söylemişti amcası.

Chanyeol yalnızca onaylamış, yakında halledeceğini söylemişti.

Baekhyun'un karşısına geçip ben ablanla resmi olarak sözleneceğim seni de davetime beklerim diyemezdi.

Arkasına yaslandı ve titrek bir nefes verdi. Sıkışıyordu. Bunu bile bile çıkmıştı bu yola.

Yolun sonunu görüyordu. Başından görüyordu ama yine de çıkmıştı işte.

Yanında yürüyen kişi Baekhyun olduktan sonra, tüm yollara çıkarmış gibi geliyordu.

Kapısı çalındığında "gel." Diye seslendi Chanyeol. Ji eun içeri girdiğinde hemen arkasından giren beden ile gözleri kısıldı. Tanımıyordu.

"Sevgilim seni biriyle tanıştırmak istiyorum. Byun groups ile anlaşma sağladı. Ben sizinde görüşmeniz istedim."

Adam Chanyeol'un karşısına geldiğinde Chanyeol ayaklandı ve elini uzattı. "Park Chanyeol." Adam hızla sıktı elini. "Park Sung hoon."

Eun gülümsedi. "İki Park'ın tanışması." Koltuklardan birine oturdu hızla. "Hoon, otur lütfen."

Chanyeol yerine yeniden otururken istemsizce inceledi adamın ifadesiz yüzünü. "Yeni bir anlaşma sağlandığınızı bilmiyordum." Dedi genç kadına dönerken. Eun boğazını temizledi. Tam konuşacakken Sung hoon atıldı. "Ben istedim. Anlaşma tamamen sağlanana kadar gizli tutulmasını. Hanımefendi de bunu kabul etti yalnızca."

Chanyeol Eun'a döndü. "Öyle bir şey yapabildiğimizi bilmiyordum." Alayla gülümsedi istemsizce. "Ben tüm şirket raporlarını gönderiyordum. Baban bu konuda oldukça sıkı."

Ardından boğazını temizledi ve oturduğu yerde dikleşti. "Oldukça gizli bir anlaşma sanırım." "Sevgilim gerilmene gerek yok. Hoon bey yalnızca dikkatli adımlar atmaya çalışıyordu. Rica edince kıramadım bende. Zaten imza atılır atılmaz buraya geldik."

Hoon gülümsedi. "Ah hemen gelmedik, kahve içtik. Öyle geldik." Chanyeol çatılan kaşlarına engel olamazken adamın alayla gülümseyen yüzüne baktı. Amacı neydi?

Ji Eun'la mı ilgileniyordu? Umurunda olduğunu mu sanıyordu?

"Afiyet olsun." Diye mırıldandı soğuk bir gülümseme verirken. "Umarım güzel gelişen bir ortaklık olur." Eun'a döndü. "Beyfendinin benimle ortak iş yapmak istediğini sanmıyorum. Birlikte çalıştığımızdan haberdardı. İsteseydi zaten bana da gelirdi."

"Sevgilim neden öyle düşünüyorsun ki?" Dediği sırada Hoon başını hafifçe salladı. "Haklısınız. Sizin şirket politikalarınız bana uygun değil. Bayan Byun ısrar ettiği için gelmiştim."

Ayaklandı hızla. "Yine de sizinle tanıştığıma memnun oldum. İyi bir gözlemcisiniz." Chanyeol ona uzatılan ele baktı bir kaç saniye. Yavaşça uzandı ve sıktı elini. "İyi günler." Dedi geri yerine otururken.

Eun da ayaklanırken "ben onu geçireyim." Diyerek adamın arkasından ilerlemişti. İkisi de odadan çıktığında Chanyeol derin bir nefes verdi.

Şuan en son umursaması gereken şey Eun'la ilgilenen sıradan bir adamdı. O yüzden bu olayı hızla zihninin gereksizler kısmına yolladı ve önündeki raporlara odaklandı yeniden.

Japan/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin