IV. acınacak hâldesin

567 59 683
                                    

ya şimdi nasıl desem

neyse merhabaaa

- - - - -

Jeongin ayaklarının götürdüğü yere gidiyordu, gittiğinde ne yapacağı hakkında bir fikri bile yoktu, bir şey bulurum diye düşünüyordu giderken.

Saçmaydı her şeye rağmen ama nedenini bilmiyordu, sadece gitmek istiyordu.

Jeongin yürüyerek geldiği binanın önünde kendini binaya girip girmemek arasında kalmış bir şekilde, kapının önünde sağa sola yürüyordu.

Kararına henüz karar bile verememişken binanın kapısı açıldı, dış kapıdan tanıdık yüzü görmesiyle siniri tepeye çıkmıştı.

"Ne işin var burda senin?" onu fark eden yüz bir anda güler şekilde önünde bitmişti.

"Asıl senin ne işin var burda?" garipser bir şekilde kaşlarını çatmıştı San.

"Ben önce sordum San. Felix'in binasında ne işin var?"

"Neden sana cevap vermem gerekiyor, sen kimsin ki Jeongin?"

San sorgulanmaktan fazlasıyla rahatsızdı ve yüzü bunu açıkça belli ediyordu.

"San düzgünce soru sordum, Felix'ten başka tanıdığın yoktur heralde değil mi?"

"Hayır yok, Felix'leydim. İki arkadaş karşılıklı içtik. Peki sen, eski sevgiline gece yarısı uğrar mısın? ha bu arada şu an gitmesen daha iyi olur, Felix uyuyor."

Jeongin San'ın laflarına fazlasıyla sinir olmuş bir şekilde gülümsedi ve sertçe konuştu.

"Yolumun üstüydü uğradım bu seni ilgilendirmiyor. Ve San o sikik beynine her bokun seni ilgilendirmedigi bilgisini ver yoksa ben vermesini çok iyi bilirim. İmaların arkasına saklanmayı bırak çünkü hiçbir zaman edindiğim seviyede olamayacaksın."

Durumdan sıkılan ve Jeongin'in tavrından fazlasıyla rahatsız olan San'ın da artık Jeongin'den pek bir farkı yoktu.

"Gereksiz yükseliyorsun Jeongin, Felix yorgun ve sarhoştu ben de uyumasını söyledim. Ben saçma bir algı yaratmaya falan çalışmıyorum, farklı anlayan sensin." sinirle soluklanan San ardı ardına sinirle konuşuyordu.

"Tanrı aşkına kendini ne sanıyorsun sen? sen Felix'in hiçbir şeyisin, sana yanıt vermek gibi bir zorunluluğum yok... Jeongin biliyor musun? Felix'le ne yaşarsak yaşayalım seni inan alakadar etmiyor, ister arkadaş oluruz ister se-"

San'ın lafı Jeongin'in ona yumruk atmasıyla kesilmişti.

"Onun saçının telini bile hak etmiyorsun sen, sevgililik ha. Benim yerime ne yaparsan yap geçemezsin San, asıl sen kendini ne sanıyorsun?"

Kendini toparlamış San sinirle Jeongin'i itelerken bağırarak konuşuyordu.

"Sen mi hak ediyorsun, ben değilde sen mi? Komiksin Jeongin onun gözünden baktığında kim daha değerlidir sence? Haklısın bu biraz basit bir soru oldu." son cümlesiyle Jeongin'in burnuna kafa atan San gülmeye başlamıştı.

"Koca bir boşluksun sen, hiçbir değerin yok senin. Baksana Jeongin kim kaldı etrafında?" Jeongin yerde otururken burnundan akan sıvıyı hissederek elinin tersiyle silmişti.

"Ben sana söyleyeyim, sadece o aptal arkadaşın kaldı. Zaten o yarım akıllı dışında kim seninle arkadaş olmaya devam ederdi ki... İğrenç katil, ne bekliyorsun Felix'le tekrar olmayı falan mı?" 

Jeongin San'ın dedikleriyle ayağa kalkıp San'ın çenesine vurmuştu.
"Jisung hakkında böyle konuşma hakkına sahip değilsin sen." 

San hiç istifini bozmadan sakin bir tonda konuşmuştu.
"Biliyorum musun? acıyorum sana. Bu kadar nefrete sahip olmak ağır geliyordur sana."

a little death-jeonglix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin