XVIII. çiçeğim

228 34 178
                                    

merhaba

bölümü dün ve bugün yazdım👽

nasılsınız?

- - - - -

Dakikalarca yatakta dönüp durmuştum, kafam çok doluydu hem de hiçbir şey düşünemeyecek kadar ama aynı zamanda bomboş hissediyordum.

O kadar mayışmıştım ki hiçbir şey umrumda değildi tepki veremeyecek kadar yorgun hissediyordum. Tek isteğim uyuyarak zaman öldürmekti, öyle de yaptım.

Birkaç takırtı duyuyordum ama gözlerimi açamıyordum, kopuk kopuk anlar vardı, sanırım tekrar dalıp tekrar ses duymuştum.

Yatağın yanındaki çöküntüyü hissediyordum, aynı zamanda yüzüme vuran nefesi de hatta o kadar iyi hissediyordum ki uyumadığını ve iç çektiğini bile.

Yine kopuk kopuk hisler, dalıyor ve ardından kendime geri geliyordum ama o kadar yorgun ve bitkindim ki gözlerimi açmak bile istemiyordum.

Bu sefer nefesi sadece başımda hissediyordum ama bunun bu kadarla sınırlı olmadığını fark ettim, aynı zamanda belime atılmış sıkı olmayan kolu ve nefesimin bana geri çarpmasını sağlayan boynu da vardı.

Başıma tarif edilmez bir ağrı girmişti tekrar ve kaşlarımı istemeden çatıp dudağımı buruşturmuştum.

Hafifçe geri çekilerek loş odadaki yüzüne bakmıştım, uyanık olduğunu anlamak zor olmamıştı.

Kafam ona göre daha aşağıda olduğu için çenem önde bir şekilde hafif araladığım gözlerimle ona bakıyordum, baş ağrım gözümü açmama bile engel oluyordu.

Kolunu biraz kendine çekip elini belime koymuştu, sonra da hafifçe kendine doğru yaklaştırdı. Bu sayede yüzlerimiz arasında çok bir mesafe kalmamış, yüzüme çarpan nefesler daha da mayışmamı sağlayarak zorla tuttuğum gözlerimi kapamaya zorluyordu.

Dayanamayarak gözlerimi kapadıktan birkaç saniye sonra Jeongin dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı.

Öylece duruyordu ne bir öpüşme başlatıyordu ne de geri çekiliyordu, ben omzunun üstünden ne zaman attığımı bilmediğim kolumu yavaşça yukarı taşıyıp elimi ensesine atmıştım.

Sanırım beklediği şey benden adım olduğunu yeni anlayabildiğim Jeongin yavaşça üst dudağımı dudakları arasına alıp emmeye başlamış yüzünü daha da yakınlaştırmıştı.

Ben de onun gibi öpüşmeye karşılık verirken vücudumu yakınlaştırdığımda daha kolay öpüşmeye başlamıştık.

Kafamı delecek şekilde ağrıyan baş ağrımı artık hissetmiyor olmuştum ama bu kafamı düşünmeye devam ettirmemişti.

Dudaklarımız ayrıldığında belimdeki elini yüzüme yaslamıştı, parmak uçlarını görünmediğine emin olduğum çillerimin üstünde gezdiriyordu.

Yüzündeki ifadeyi pek anlayamıyordum ama yorgun gözüküyordu, benim gibi, benimki gibi bir yorgunluk. Fiilen kendini yormaktan değil de yaşananlardan dolayı olan yorgunluk gibiydi.

Ensesinde duram elimi saçlarına götürdüğümde kafasını göğsüme yaslamış kolunu sırtıma sarmıştı.

Ben çenemi saçlarına yasladığımda bir kolumu boynunun altından geçirip saçları okşarken diğeriyle de sıkıca sarılıp sırtını sıvazlamıştım, eskisi gibi.

Birlikteyken çoğu zaman birlikte uyurduk ve her defasında Jeongin kafasını göğsüme yaslayıp günün yüzüncü defası olan güzel kokumdan bahsederek uyumadan da boynuma bir öpücük bırakırdı.

a little death-jeonglix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin