XI. çilli

306 46 518
                                    

merhaba merhaba

medyadaki şarkıyı dinlerken bölümü düzenliyordum sizinle de paylaşmak istedim😿😿😿😿

oha çok mükemmel bir yazar değil miyim?😽
(övülmek için bin takla atıyorum🙂☝🏻)

emoji kullanma hastalığımı(eminim) mazur görün 🧡

iyi okumalar

- - - - -

Jeongin... Annemi öldürmüştü, buna alışmıştım. Ne kadar acı olsa da yokluğu o kadar zorlamıyordu artık beni.

Sevgilimle aşmıştım her şeyi; ağlamalarımı o dinlemiş, yaslanacak bir omuz vermişti bana... Ne kadar da şanslı hissederdim o zamanlar, her şeye rağmen yaşadığımı hissediyordum.

Peki Tanrı daim olmasına izin vermiş miydi? hayır.

Aslında Tanrı'yı suçlamamak gerek, biricik sevgilim geçmişimle, geleceğimle, bugünümle hatta hayallerimle bile oynamıştı.

Çok büyük bi' çöküş yaşamıştım. Elimde kalan tek şey mesleğim olmuştu, mesleğime sarılmıştım ki tekrar karşıma çıktı.

Bu sefer beni batırmaya yemin etmiş gibiydi, her anlaşmamı para yoluyla kendine çekiyor ve elimde olan tek şeyi de benden almaya çalışıyordu.

Çünkü o Yang Jeongin'di, ünlü iş adamı Yang Youngwoo'nun oğlu Yang Jeongin, ayrıcalıklıydı hem de her zaman.

Babası için istediklerini almak zor olmuyordu, o parası ve ünüyle her şeyi istediği gibi yapabilirdi.

Varlığı yokluğu belli olmayan babasının oğluna destek olası gelmişti gerçi bu da kendi çıkarı içindi, oğlunun hapiste olması onun işlerini fazlasıyla etkilerdi hele ki bu suç bir de katillikse.

Jeongin'in suçu baba parasıyla yok olmuştu, tabii bu ona eskisi gibi bir hayatta sunmamıştı.

Çevresi çok olan Jeongin'in etrafında artık kimse yoktu, ağzının içine bakan insanlar yüzüne bile bakmıyordu artık.

Ama bu katil olan birine göre olabildiğince güzel bir hayat değil miydi?

Benimde kimsem yoktu, çünkü kimseye gram güvenemiyordum. Kimsenin yanında ağlayamıyordum, başımı omuzlarına yaslamıyordum.

Desteklerini istemiyordum, en kötü durumdayken bile iyi görünüyordum. Çünkü ben o tesellinin sonsuzluğuna inanıyordum, bağlanıyordum.

Bana iyi gelen o insanı en tepeye çıkarıp kaybetmemek için elimden geleni yapardım, biliyordum. Daha önce bunu yapmıştım ve hayat bana çok güzel bir uyarı yapmıştı.

Ve şimdi buradaydım, kalan üç beş askerimle bir ordu yenmeyi deniyordum içimde ama yalnızca deniyordum.

Evet içim savaş alanıydı, dışım ise Yeonjun'un kafesinde kuzeni yani yeni tanıştığım Changbin'le birlikte limonata içiyordu.

Çok garip değil mi? aynı beden içinde birbirinden farklı ruh ve beyin... Tanrı'nın bize verdiği en büyük sınavdır belki de, en farklıyı yan yana tutabilmek.

"Siz birliktesiniz ve yaptığınız en ufak şey ikinizi de etkileyecek" demesi ve bizim bunu kabullenmemiz.

"Hey! beni duyuyor musun?"

Changbin'in sesiyle gözlerimi ne zamandır kitlendiğimi bilmediğim, kafenin dekoru olan tablodan çekerek onun yüzüne baktığımda.

"Dalmışım kusura bakma." dediğimle gülümsemişti.

a little death-jeonglix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin