UFALANMIŞ KELİMELER

194 15 0
                                    

Evin kapısını açıp içeri adım attığımda beni ölüm sessizliği karşıladı. Işıkların hiçbiri yanmıyordu, odalardan fısıltı dolu sesler yükselmiyor ve her zaman varlığını sürdüren adım seslerinin yerinde yeller esiyordu. Salona doğru ilerlediğimde sadece bir mum ışığı gördüm. Sonra da duvara gölgesi yansıyan Tardu'yu. Elinde bir viski şişesiyle öylece karanlığa bakıyordu ve beni beklediği her halinden belliydi. Onu umursamadan geçip gitmek isterdim ama önünde sonunda aynı soruların beni bulacağını biliyordum. Beklemeden karşısına geçip oturduğumda bilediği gözleri beni buldu ama o gözlerin keskinliğine alıştığımı bilmiyordu.

"Döndüğüm gün yapılan önemli bir davette, ortadan kaybolmanın geçerli bir sebebi vardır umarım."

Umursamaz bir şekilde sorduğu sorunun aslında çok umurunda olduğunu, sallayıp durduğu viski bardağından anlayabiliyordum. Yokluğunda değiştiğimin farkındaydı ve amacı her yaptığımı öğrenerek beni avucunun içine alacak bir şeyler bulmaktı.  Fakat ona bu fırsatı vereceğimi düşünüyorsa yanılıyordu.

"Bir yere gitmem gerekiyordu, ben de gittim. Yokluğumda bir şey olmadı ya?"

Cevap vermeye yeltenmedi. Uzatmanın bir anlamı olmadığını biliyordu. Tardu akıllı bir adamdı ve oyunu kuralına göre oynuyormuş gibi görünmeye çalışıyordu ama onu tanıdığımı unutmuş olmalıydı.

"Bir şey olmadı. Sadece senin yapacağın türden bir şey değildi, ben de sordum."

Beni tanıyormuş gibi konuşması vücudumun gerilmesine yol açarken ayaklandım. Geldiğim yoldan geri giderken kapının pervazından geçmeden önce yeniden konuştu.

"Yarın alfaların bir araya geleceği bir toplantı olduğunu biliyorum. Benim de geleceğimi unutma."

Sağ elim yumruk şeklini aldığında parmak boğumlarımın beyazladığına emindim. Her kelimesi bedenime iğneler batırıp çıkarıyordu ve bu işkenceye katlanması gerçekten zordu. Pençelerimi boğazına geçirmemek tahminimden zahmetliydi. Bu yüzden sessiz kalarak odama çıkmaya devam ettim.

Odamın kapısını kapatıp içeri girdiğimde ne kadar duşa girmeyi planlasam da karşımda Eflah'ı görmek buna engel oldu. Yatağıma oturmuş elinde küçük bir kar küresi tutuyordu. Annemin kar küresini...

"Burada ne işin var?"

İçeri girmemle bana dönmeyen bakışları, konuşmamla kar küresinden ayrılırken "Odan değişmiş." dedi. "Artık seni daha çok yansıtıyor."

"Neden buradasın Eflah?"

Sorumu yinelediğimde elindeki kar küresini yatağımın başındaki komodine koydu. Ayaklanırken konuşmaya başladı.

"Sakinleşip sakinleşmediğini görmeye geldim. Birkaç saat önce ilginç bir şekilde ne yapacağını bilmeyen, endişeli bir hâlin vardı. Hâlâ aynı durumda mısın, bilmek istedim. Bir de belki nedenini söylersin diye umuyordum. "

"Tardu öğrenemeyeceğini göz önünde bulundurarak sorgulayasın diye, seni de buraya mı yolladı?"

Sözlerimin canını yaktığını gördüm. Gözlerindeki ifadesizlik şefkate yenildiğinde bana özlem dolu baktı. Boynuna sarılan kalın ve uzun halatı fark etmemi ister gibi bakıyordu fakat o halatı boynuna kendi dolamıştı, kendi de çıkarmalıydı.

"Bilmediğin şeyler var, Ayza. Beni bunlarla yargılama."

"Bilmediğim çok şey var, Eflah. Senin de öyle. Son beş yılın nasıl geçtiği gibi, nelerin değişti gibi, nelerin kaldığı gibi... "

Canı yanıyordu, benim de yanmıştı. Fakat aradaki fark benim canımı onlar yakmıştı. Onlar ise kendi yaptıklarının bedelini ödüyordu. Ödemeye de devam etmeleri gerekiyordu. Benim taviz verecek hislerim, düşüncelerim ya da kalbim kalmamıştı.

GÜMÜŞ KARA'SI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin