Uzun bir masada, karşımda altı alfa ve bir asil varken kimseden ses çıkmıyordu. Hepimiz oturmuş bekliyorduk. Tardu'yu ya da egosunu, emin değildim. Gözlerim duvardaki saate kaydığında akrep ve yelkovan dokuza vurur vurmaz hareketlendim.
"Evet, başlayabiliriz. Bafun, ekranı açabilir misin?"
Aniden söze girmemi beklemedikleri bana bakan şaşkın suratlardan belliydi. Hepimiz odada toplanalı yaklaşık on dakika olmuştu ve selamlaşmak dışında tek kelime konuşmamıştık. Yarkın Yakazan ile olan konuşmadan sonra toplantı odasına girdiğimde karşılaştığım ilk yüz Kara olmuştu ve ikimizde sadece susmakla yetinmiştik. Gerçi hemen ardımızdan gelmeye başlayan alfaları sayarsak konuşmaya pek vaktimiz olmamıştı.
"Tardu'yu beklemeyecek miyiz? Toplantının başlaması için onun da burada olması gerek."
Konuşanın Usbay Hirasan'ın olduğunu gördüğümde gözlerimin öfkeyle dolduğuna emindim. Önceden yanında bile bulunmaktan çekindiği Tardu'nun, beni oğluyla evlendirmek istemesi fikirlerini değiştirmiş olmalıydı.
"Toplantı saatinden herkesin haberi vardı. Zamanında geç kalanları nasıl beklemediysek aynı şey onun için de geçerli. Ya haber verecekti ya da zamanında gelecekti."
İtiraz istemeyen ses tonum masada yankılandığında üzerime dönen bakışları umursamadım. Biri hariç. Kara Yakazan'ın bakışları göz ardı edilemeyecek türdendi. Her bakışı yakıp kül eden duvarlarım, onun için özellikle yol açıyor gibiydi ve bu rahatsız ediyordu.
Ben bu rahatsızlığın içinde cebelleşirken Bafun, dediğimi yapıp karşımda duran büyük ekranı açtı ve Yhota'nın şehir planını duvara yansıttı. Sözlerime bir daha karşı çıkılmaması işleri kolaylaştırırken aniden açılan kapı herkesin odak noktası oldu. Tardu sanki geç kalan kendisi değilmiş gibi omuzlarını dikleştirerek içeri girdiğinde herkes ayağa kalktı. Ben ve Kara dışında. Bir çoğu suyuna gitmek istediği, nadir bir iki tanesi de duydukları saygıdan dolayı kalkmıştı. Yarkın Yakazan'nın da saygı duyanlardan bir tanesi olduğuna emindim ama bunu sadece kurallardan dolayı yaptığını herkes biliyordu.
Tardu'nun keskin gözleri, oturana kadar bende gezinirken Kara'ya döndüğünde öfkeyle dolduğunu gördüm. Herkes saniyeler içinde yerine oturduğunda Tardu'nun kulak tırmalayan sesi duyuldu.
"Bakıyorum da Yhota'nın kaçak kurdu geri dönmüş."
Kara'yı hedef alan çirkin sözleri, benim bile sinirlenmeme sebep olurken gözlerim, daha dün ilk defa gördüğüm adama döndü. Kara oldukça sakin bir şekilde olduğu yerde duruyordu ve bu tehlike çanları çalıyor demekti. Bir asil böyle bir durumda sakin kalıyorsa bu iyiye işaret değildi.
"Senin için de aynısı geçerli diyebilirim o zaman, Tardu Edra."
Kara'nın kendinden emin ilettiği sözler, yüzümde küçük bir gülümsemeye sebep oldu. Gözlerinin üzerime çevrildiğini fark ettiğimde bende ona döndüm. Bakışları gülümsememe takılı kalırken kaşının biri keyifle havalandı. Bu küçücük iletişim bütün dikkatleri üzerimizde topladığında yüzümdeki gülümsemeyi silmek fazla zamanımı almadı. Çok geçmeden ortamı toparlamak için Bafun'a döndüğümde başlaması için işaret verdim.
Bafun, daha önce defalarca bana yaptığı sunumu diğerlerine anlatmaya başlarken gözlerimi Kara'nın üzerinden çekemedim. Dünün aksine saçlarında hoş bir dağınıklık vardı. Üstünde onun için yapılmış gibi siyah bir gömlek, kolunda obsidyenden yapıldığı belli bir saat... Eminim buraya gelmesiyle kadın, erkek fark etmez bütün dikkatleri üzerine çekmişti. Açıkçası ilgi dolu gözleri paylaşmak ve biraz olsun dikkatlerin üzerimden çekildiğini görmek güzeldi. Sanırım Kara da ben de fark etmesek bile buraya dönmesi omuzlarımdan yük alıyordu. Tek dileğim mührün omuzlarıma daha ağırını koymamasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ KARA'SI (+18)
WilkołakiBir 'Korkacaksın...' fısıldayışıyla başlar benim saniyelerim. 'Yaşamdan çok fakat ölümden az.' 'Korkacaksın...' 'En az gözlerimdeki gölgen kadar." ----------------------- "Bu gece ay, bizi mühürledi Ayza." Aramızdaki mesafeyi kısaltması sesinin üz...