Kara Yakazan:
Bir şehrin kimliği gece çökünce belli olur , derdi Khor. Belki ayazından belki ışığından...ama en çok da insanından. Ve ben Yhota için kibirli diyebilirdim. Hatta biraz da hantal.
Yhota...
Bu şehre dair hatırladığım en eski anım sadece bir kast sisteminden ibaretti. Eli ceplerinde bir oraya bir buraya emir sallayan alfaları, bir de onlara karşı çıkamayanları hala dün gibi hatırlıyordum. Her ağacın gölgesinde insanların kendine biçtiği korkular yatardı. O ağaçlar sulandıkça korkuların da büyüdüğünü hissederdim.
Daha çocukken buradan gönderildiğim için üzgün değildim. Yhota yaşanmaya değer bir yer değildi ve benim tek üzgün olduğum ailemden uzak büyümekti. Bir beta ya da bir omega için Yhota zor bir yerdi fakat bir asil için kıyamet diyebilirdim.
Ben güçlüydüm ve bunu Khor'un her sokağında sonu kadar kullanmıştım. Buraya döndüğümde bir çok şeye sıfırdan başlamak zorunda olduğumu biliyordum. Seneler boyunca geri gelmememin en büyük sebeplerinden biri buydu fakat son zamanlarda beni buraya çeken gücün varlığını inkar etmek zor olmuştu. Bir süre sonra bunu başaramamıştım ki kendimi Yhota'da bulmuştum. Üstelik dönüşümün sebebini öğrenmemde uzun sürmemişti.
Omzumun kenarında yer edinmiş iki hilale mahsur kaldığım gece, dün gibiydi. İki gümüş gözün beni esir aldığı o his hâĺâ dipdiri hala alev alevdi.
Ayza Edra'nın varlığı benim buradan gönderilme sebebimdi. Yıllar sonra yeniden burada, doğduğum şehirdeydim ve bunun tek sebebi de onun varlığıydı. Kader zorla benden alınanı bir şekilde bana geri veriyordu ve tercih ettiği yol için şikayet edemeyecektim. Gözlerinde bütün şehri yakacak gücü gördüğüm o kadını inkar edemeyeceğim bir şekilde merak etmiştim. Onu görmeden, gördüğümde ve gördükten sonra... zaman geçtikçe daha çok.
Gözlerindeki buğuyu, önüne set çektiği duvarı, sevdiği şeyleri, sevmediği şeyleri; ince, biçimli parmaklarının her birinde yer edinen gümüş yüzükleri ve her canı sıkıldığında neden onlarla oynamaya başladığını...hepsini, çok daha fazlasını, her şeyi merak ediyordum. Bu kıyamet şehirle nasıl başa çıktı öğrenmek istiyordum.
Burası benim hatırladığım şehir değildi.
Yhota acımasızdı ve Ayza'nın içinde kimsede görmediğim bir merhamet vardı.
Yhota kuralcıydı ve Ayza kuralsızlığın ta kendisiydi.
Yhota nankördü ve Ayza sadakatle harmanlanmış bir ruha sahipti.
Yhota bencildi ve Ayza'nın düşünmediği tek kişi kendisiydi.
Sözde alfaların değimiyle 22 yaşında küçük bir kadın hepsinin hakkından gelmişti. Bütün bunların yanında o küçük kadının kalbindeki, ruhundaki kırığı görüyordum ben. Bir an olsun eğmediği omuzlarındaki zorluğu, buz gibi gözlerin altında yatan yangını, içindeki can çekişleri görüyordum.
Gökteki dolunay şahidim olsun ki daha onu gördüğüm ilk andan hepsini teker teker sarmak istedim. Sahip olduğu mutlak güce biraz mutluluk eklensin istedim fakat bunu yapmanın bu kadar çetrefilli olacağını düşünmemiştim.
Yhota, ona ne yapmıştı, elinden neleri almıştı bilmiyordum fakat çok katıydı. Kabullenmiyordu, istemiyordu, reddediyordu ve bunun böyle olması gerektiğinde gerçekten inanıyordu. Kendine bir şans verme hakkı yokmuş gibi, böyle bir lükse sahip değilmiş gibi davranıyordu ve benim emin olduğum tek şey bu lanetli şehir, Ayza'yı insanlara vererek bir çok hayatı dünyaya sunmuştu fakat Ayza'nın hayatını ondan almıştı. Bense ondan alınan bu hayatı ona geri vermek için, bunu hak ettiğini göstermek için elimden geleni yapacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ KARA'SI (+18)
WerewolfBir 'Korkacaksın...' fısıldayışıyla başlar benim saniyelerim. 'Yaşamdan çok fakat ölümden az.' 'Korkacaksın...' 'En az gözlerimdeki gölgen kadar." ----------------------- "Bu gece ay, bizi mühürledi Ayza." Aramızdaki mesafeyi kısaltması sesinin üz...