BIRAKIRSAM SAVRULURUM

115 6 0
                                    

Multi yalnızca temsilidir!!!
----------------------------

Işıkların altında birbiriyle konuşan insanlar, bitmeyen politikalar, gerilim dolu çekişmeler ve sessiz gözler. Hayatım yaklaşık iki saattir bunlardan ibaretti. Daha önce hiç bir etkinlik, bana bu kadar uzun  gelmemişti. Geçen iki saat içinde bizim için ayrılan masaya oturmamak için uğraşsam da önünde sonunda buna mecbur kalmıştım. Kimsenin dikkatini çekmek istemiyordum ve beni yanlarına çağırdıkları için fazla bir seçeneğim kalmamıştı. 

Bulunmak istemediğin yerde odak noktası olmak zordu. Tek dayanağım ise bu gecenin bitmesine dakikaların kalmış olmasıydı. İnsanlar, artık meydanı terk etmeye başlamıştı. Sürüler de bundan istifade biraz daha durur, daha sonra gitmek için ayaklanmaya başlardı. Bu düşünce beni hareketlendirdi. 

Dakikalardır kalkmak için kendime bir bahane aradığım masadan açıklama yapma gereği duymadan ayrıldım. Ahvas ve Meyra'nın oynadığını bildiğim tarafa, kimseye takılmamayı umarak ilerledim. Nitekim öyle de oldu.

Sık ağaçların arasından geçip suyun kenarında deli gibi oynayan ikilinin yanına gelene kadar kimseyle karşılaşmadım. İkisinden de çıkan mutlu ve kahkaha dolu sesler bütün gecedir yaşadığım en huzurlu ana sebep oldu. Yüzümde samimi bir gülümseme belirirken onlara daha çok yaklaştım. 

Ahvas'ı hiç bu kadar eğlenirken görmemenin verdiği özlemle bir süre onları izledim. Koştular, durdular, taş topladılar sonra topladıkları taşları göle atma yarışı yaptılar, sonra yeniden koşturdular ve bunları yaparken yüzlerindeki gülümseme bir an olsun solmadı.

Başımı ve omzumu ağaçlardan birine yaslamış onları seyrederken burnuma gelen tanıdık ve güçlü koku tüylerimin diken diken olmasına  sebep oldu. Göreceğim yüzü bilsem de arkamı döndüm. Bir gölge gibi ormanın arasında belirdi. Yanıma gelirken sağ tarafımda durdu ve oynayan kardeşlerimize döndü. Dudağının varla yok arasında kıvrıldığını gördüm. Bu görüntü hızlanmak için an kollayan kalbime bir fırsat verdiğinde gözlerimi ondan çekmem uzun sürmedi. Odağımı çocuklara geri çevirmek için çabaladım. Gerçekten denedim fakat  yanıma geldikçe üzerime sinen aurası ve karakteristik sesi buna engel oldu.

"Bazı şeyler normal olmaya ne kadar yatkın."

Gözlerini kardeşlerimizden çekmeden söyledikleri, içimde yıllardır eksikliğini hissettiğim bir özlemi bana yeniden hatırlattı. Baş parmağım, sol elimdeki yüzüğe uzanırken konuşma gereği duymadım. 

Kara'nın bakışları parmaklarıma dönerken dudakları aralandı fakat o daha bir şey diyemeden bizi fark eden Meyra ve Ahvas ondan önce davrandı. Biri 'Abi!', biri de 'Abla!' diye bağırırken birlikte bize doğru koşmaya başladılar.

İkimizde gülen yüzlerle bize gelmelerini beklerken dizlerimizin üzerine çöktük. Hoplaya zıplaya kollarımıza atladıklarında onları geri çevirmedik ve neşeli sesleri etrafımızı çevrelerken hevesle onları dinlemeye başladık. İlk başta Kara'nın hepsine uzak oluğunu düşünmüştüm fakat en az ben ve Ahvas kadar yakın ilişkilerini gördüğümde yanıldığımı anladım. Onu o kadar büyük bir ilgi ve merakla dinliyordu ki Meyra susmak bir seçenek değilmiş gibi durmadan bir şeyler anlatıyordu. Konuşması biten Ahvas ve ben onları seyrederken gözlerimi Kara'nın üzerinden çekemedim. Hatta bu aklıma bile gelmedi. 

Bir elini Meyra'nın koyu kahverengi saçlarına geçirirken ona duyduğu sevgiyi en derinimde hissettim ve bu içimi ısıttı. Üstelik eksikliğini hala kalbimin birçok yerinde hissettiğim şeylere rağmen.  

Çok tezat duygular bedenimde barınıyordu ve bunun için suçladığım tek kişi Kara'ydı. Haksızlık ediyor olabilirdim. Sonuçta o da mühürleneceğimizi bilemezdi ama onun bunu rahatça kabul edebilecek özgürlüğünün ve rahatlığının bende olmaması benim suçum değildi.

GÜMÜŞ KARA'SI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin