İki seçenek vardı. Bir elimde o uğursuz silah vardı diğer elimde ise bir bıçak. Ya karşımdaki kişiyi bu silahla vuracaktım ya da kendimi kalbimden bıçaklayacaktım. Hangisini seçersiniz? Kafamı kaldırdım , karşımda bana bakan o mavi gözleri gördüm. Karşımdaki kişiye göre tercihim değişebilirdi ama senin kanının akacağını görmektense son göreceğim şeyin sen olmasını tercih ederim yıldızlı adam. Sağ elimi kaldırdım , bıçağı tam kalbime getirdim hiç düşünmeden içinde bir kalp olduğuna şüpheli derime sapladım. Gözlerimin kapanmasına 10 saniye kala karşımda o gözleri gördüm. Ve o ses.. "Senin sevgin bize ölüm Davina." Keşke en son duyduğum ses ona ait kalsaydı ama konuşmama engel olamadım. "Bu aşk değil yıldızlı adam , bu minnet borcu."
🍷🍷Aniden gelen korna sesiyle uyandım. Ha siktir cidden sahilde mi uyumuştum?
Telefonumu kumların arasında ararken yandan bir el telefonumu uzattı. Turuncu saçlı beyaz tenli bir adam. Burnu hokka gibiydi ve gözleri "onun" gözlerinin rengindeydi.
Telefonumu elinden aldım ve aslına bakarsan asla konuşmak istemiyordum Belki de hiç bir şey demesem ve sessizce gitsem konuşmazdı. Ayağa kalktığımda beni izlediğinin farkındaydım.
Telefonumu , sigara paketimi ve araba anahtarlarını alıp sakin adımlarla arabaya yöneldim. Arabaya bindiğimde kumlarda oturmuş hafif gülümser şekilde beni izliyordu. Belki de öylesine bir yabancıydı. Hızlıca eve gitmek için yola çıktım.
Yolda biraz da olsa ayılmak için camları ve müziğin sesini sonuna kadar açtım. Sevdiğim şarkılardan birisiydi. "Paramore- All I Wanted"..
🍷
Ne yapacağımı bilmez şekilde eve geldim. Belki de biraz uyumalıyım , bilemiyorum. Eve girdikten sonra ilk iş banyoya girdim. Soğuk su beni biraz da olsa rahatlatmıştı. Siyah pijamalarımı giydikten sonra telefonumu kapatıp yatağa girdim. Tanrım bu kafamdaki sesler ne zaman susacaklar?
Beni bir başkasının öldürmesi gerekmiyordu aslında , beni öldüren şey kesinlikle bu kafamdaki susmayan seslerdi.
Yine baş ağrılarımla yatakta doğruldum. Yatağa yattığımdan beri kaç saat geçmişti? Ben buraya geldiğimde hava aydınlıktı ama şuan odanın içi kapkaranlıktı.
Sadece 3 saatlik uykuyla yataktan kalktım. Belki bir kaç kadeh bir şey içersem geçer ümidi ile hazırlanmaya başladım ve dışarı çıkmaya karar verdim. Gideceğim yer klasik bir bar olacaktı ama bir yandan da aç olduğum için ilk bir şeyler yemeğe gidecektim.
Arabaya bindiğimde cebimde bir şeyin titrediğini hissettim. Telefonumu cebimden çıkarttığımda ekranda Anthony'den bir mesaj olduğunu gördüm.
" Davina! Hey tavşan n'aber?"
Tavşan mı? Cidden mi Anthony? 8 yaşında değiliz ya.. Bu sırada görüldü attığımı yeni attığı mesajla fark ettim."Tamam cevap verme direkt konuya geçeceğim. Hemen binaya gel bugün Natasha'nın doğum günü ve seni de burada görmek istiyor."
Tanrım neredeyse daha düzgünce tanışmadık bile beni neden partisinde istiyor ki?
Sakin şekilde cevap yazmaya başladım.Dışarıdayım. Üzerimde partiye uygun kıyafet yok. Sonra.
Tamam bu bir bahaneydi belki ama gerçekten gitmek istemiyordum. Mesaj sesiyle telefona geri baktım.
"Lütfen 10 dakika içinde burada ol Tavşan. LÜTFEN"
Büyük harflerle yazılan o son kelime eğer gelmezsem uzun süreli bir trip atacağının göstergesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
221
FanfictionAşk bütün felaketlerin başlangıcı derdi annem. Ölmeden önce. Babam , aşkın tüm herşeyi iyileştirdiğini söylerdi. Ölmeden önce. Ablam , sevdiği adamın kokusuna cennet kokusu derdi. Ölmeden önce. Biz bir araya gelmemeliydik Atlantis. Biz yok e...