6.)İstek-Arzu-Kayıp

456 48 89
                                    

   Hayatınızın herhangi bir bölümde gerçekten artık geri dönüş yok dediğiniz oldu mu? Benim oldu. Tam şuan da bana şaşkınlıkla bakan 10 kişiye ne diyeceğimi bilemiyordum.

Aralarında en çok şaşkın olan kişi ise Anthony'di çünkü yıllardır kendime bile itiraf etmekte zorlandığım kimliğimi az önce bağırarak açıklamıştım. Ama bunu yaparken aralarından sadece tek bir kişinin tepkisini önemsemiştim.

James Buchanan Barnes'ın gözlerindeki bakış artık bazı şeyleri yerine oturttuğunun en büyük kanıtıydı.   "Davina.. Anlamadığın şey şu en azından size sahibiz en azından onlar geri gelirse savunabiliriz."

Anthony'nin sesiyle bakışlarımı Barnes'tan çektim. Anthony'nin asıl anlamadığı şey ise eğer H.Y.D.R.A bir gün geri gelirse biz artık onların askerleri olurduk , olmak zorundaydık.
 
Sakince ama alaycı sekilde güldüm ve kendime bir sigara yaktım. "Size bir şey diyeyim mi , belki de bu vereceğim örnekten rahatsız olursunuz ama kusura bakmayın. Ben , İkizler ve Barnes bir araya gelsek tek gecede ülkeyi yıkarız ve  ruhunuz bile duymaz Anthony. Biz buyuz , biz böyle yetiştirildik, aksini iddia edemezsin."

Eski hallerimizde olsak yüksek ihtimalle dünyayı ele geçirebilirdik.
Steve sakince ayağa kalktı ve yanıma geldi. Bana sarıldığında en az ben kadar Barnes'da ne olduğunu anlamaz şekilde bakıyordu.
"Üzgünüm yaşadığın şeyler için. Ama emin ol tekrar gelirlerse sizi asla bırakmayız Davina." Samimi gülümsemesi beni de gülümsetmişti.

"Kaptan Amerika yine Yüzbaşı'lığını yapıyor anladığım kadarıyla. Sağol büyük baba ama kardesimi bende koruyabilirim." Kardeşim.. Tamam beni kıskanması olağan bir durumdu ama beni Rogers'tan kıskanması ayrıca komik bir durumdu.

Ayrıca Rogers'a büyük baba demesi beni daha çok gülümsetmişti.

   "Anlaşmayı kabul etmiyorum Anthony. Ve eminim benim gibi düşünenlerde vardır. Eğer tek başıma kalırsam da sorun değil."

Aniden ciddileşmem herkesi germişti.
"Saçmalık. Bu yaptığın tamamen gereksiz bir şey Davina. En azından bizim fikirlerimize yaşımıza saygı duy ve kabul et" Natasha Romanoff bana karşı ilk kez sert konuşuyordu ama bilmediği şey benim manipülasyon oyunlarına kanmayacağımdı.

  Ona doğru adım atarken bir yandan da sigaramı içiyordum.
"Eğer kendini bu kadar yaşlı görüyorsan hemen seni işinden edebilirim Romanoff.  Sakın bana diklenme. Hayatında yapacağın en kötü ve en son hata olur." Sinirli halimde kendimi asla kontrol edemiyordum ve bu gerçekten de büyük bir sorundu.

Alayci bir gülüş eşliğinde konuşmaya başladı. "Sen kiminle konuştuğunun farkında mısın? Karşında Rus ajanı Natasha Romanoff duruyor senin. Kendine gel."   Sakin ol  Davina. Sakin ol Davina.

"Benim emrim olmadan bir hiçsin Romanoff. Bir hiç.  Ne zannediyordun Kırmızı Odanın dünyadaki en iyi Ajan yetiştiren yeri olduğunu mu? Hayal dünyasından çık Natalie. Canın çok yanar." Ona kendi adıyla seslenmem onun hakkında fazlasıyla bilgim olduğunu gösteriyordu.

Natasha ile şuan yaşadığım bu sürtüşme sadece ortamın gerginliğinden kaynaklıydı.
   Yüksek ihtimalle sakinleşmek adına terasa çıkmak için adım atıyordu ama Anthony'nin sert sesi onu durdurdu.

"Yeter! Konudan sapıyoruz artık. Yüksek Kurul benden bir haber bekliyor. Suan vereceğiniz kararlar hayatınızı şekillendirir beyler bayanlar. Ona göre karar verin. Artık biraz mantıkla değil duygularınızla hareket edin. Tamam mı Davina?"

Herkese sert konuşan Anthony Edward STARK hayatında ilk kez bana karşı da sert konuşuyordu.  Kaşlarım çatıldı çünkü bu beklemediğim bir şeydi.

"Kendine gel benimle nasıl konuştuğunun farkına var Tony!"
Bana böyle konuşması tamamen bir saygısızlıktı. Sakinleşmek için arka terasa doğru ilerledim. Cebimdeki pakete baktığımda içinin boş olduğunu görmek beni daha da germişti.

Yan tarafımdan uzatılan tek dal sigaraya baktım. Bu elin sahibi az önce hararetli bir şekilde benimle  tartışan Natasha'ydı.
"Teşekkür ederim" buna karşılık rica ederim tarzı bir kafa selamı verdi. Cebimden binaya tanışmak için geldiğimde bar masasında bulduğum mavi çakmağı çıkarttım.

Hep sigaramı yaktığım gri çakmağım hala Barnes'ta olduğu için bu kıytırık çakmakla yakmaya çalışıyordum. Bir kaç deneme sonucu çakmak alev aldı ve ödünç aldığım tek dal sigaramı yakmayı başarım. Dışarısı soğuktu aslında en sevdiğim havalardan birisiydi.

Soğuk havaları, soğuk duş almayı, kışın denize girmeyi yani genel olarak soğuk olan herşeyi severdim. Sıcak hayatım boyunca sevmediğim bir şey olmuştu. Aslında beni soğuğa alıştıran bir diğer şey ise Rusya olmuştu.

14 yaşımda kontrolden kurulduktan sonra 2 sene saklanmak zorunda kaldığım Rusya.

  Düşünceler kafamda uçuşmaya devam ederken teras kapısının açılmasıyla oraya doğru döndüm. İkizler'den kızıl olan içeriye gelmemi Anthony'nin artık bir karar vermeliyiz dediğini söyledi. Tanrım şuradan aşağı atlayıp bu saçma konudan kurtulamaz mıyım? Saat gecenin 01.32'si ve biz oturup Avenger's devlet himayesi altına girmeli mi girmemeli mi diye tartışıyorduk.

   İceri geçtiğimde herkesin beni beklediğini fark ettim. Koltuklardan masaya en yakın olana oturdum ve bacaklarımı masaya uzattım. Aklıma bitmiş sigara paketimi gelince biraz üzülmüş olsam da eğer konu 5 dakika daha uzarsa buradan çekip gideceğimi biliyordum. O yüzden biraz rahattım.

"Aynı fikirde olmazsak geleceğiniz yanar. Bana bakın bizim yüzümüzden hayatını kaybeden kişilerin vebalini kaldırabilecek misiniz?" Soruyu ne kadar Rogers'a sormuş olsa da bana bakarak konuşmuştu. Tavrım netti.

"Ne dersen de fikrim değişmeyecek Anthony. Bana anlatmayı bırak."
Kurduğum her cümle onu biraz daha geriyordu ama buradaki herkese bağırsa bile bana asla yanlış bir şey demeyeceğini biliyordum. Çünkü o benim kardeşimdi. Onun için ölür ve öldürürüm. Bu konu çok net ve sabitti.

Kapalı gözlerini araladı ve bir umut dilenir gibi Rogers'a baktı. Onun da gözlerinde benimki kadar net sabit ve sert bakışlar vardı. Ne düşündüğü hakkında tek kelime bile etmesine gerek yoktu. Bakışları,  sağ eliyle koltuk kenarina vurarak rıhtım tutması, bir yandan sürekli bacağını titretmesi herseyi açıklıyordu.

Steve Rogers benimle aynı fikirdeydi ve fikrini değiştirmeyi hiç düşünmüyordu.

"Tanrım ne kadar da kalın kafalı insanlar olduğunuzun farkında mısınız? Steve? Sam? Clint? Wanda? Pietro? Hadi herkesi anlarım da sen nasıl olurda bu kadar robot gibi düşünmeye devam ediyorsun Tavşan?  Lütfen bir kereliğine kalbinle düşünmeye çalış."

Kalbimle düşündüğüm bir anıya sahiptim ve o anının sonu hiç bir zaman iyi bitmemişti. O anı benim duygusallığımı rafa kaldirmamin sebebiydi.

  "Anthony anlamıyorsun ben-" Sözümü bağırmasıyla kesti ve elindeki viski bardağını yere fırlattı.

"Neyi anlamıyorum Davina? Anlıyorum senin gibi canavarların tehtit oluşturmasından korkuyorsun! Anlıyorum çünkü sende aynı şeyi yaptın. TANRI AŞKINA SEN KENDİ AİLENİ ÖLDÜRDÜN SENDEN BAŞKA KİM BU KADAR CANAVAR OLABİLİR"

Hayatımda ilk kez duygularım canımı acıttı. Ve ilk kez her zaman yanımda olan o adama canavar gibi baktım. Evet eskiden bir canavardım.

Ama anlamadığı şey bana söylediği şeyin benden kat kat daha canavarca olduğuydu.

Ellerimin titremesini gizlemeye çalışırken bana ne dediğinin farkında varmış olacak ki gözlerine pişmanlık yerleşmişti.

Binadan çıkmak için geriye doğru bir adım attım. Tam o sırada kolumdan tutmasıyla benim onu tek hamlede yere sermem bir oldu.

Nefes alamıyordum,  ciğerlerim yanıyordu, ellerimin titriyordu ama bunların hiç birisi yerdeki adama baktığım kadar midemi bulandırmıyor, canımı acıtmıyordu.
  Nefes almaya çalışırken ağızımdan çıkan o cümle artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağının kanıtıydı.

"Benim için artık bir ölüsün STARK"

      🍷🍷

221Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin