4

44 6 6
                                    

Marketten eve birkaç şey alıp çıktım. Ev zaten 5 dakika uzaklıkta olduğu için yürümeye karar verdim. Eve gidip kapıyı açtığımda Minho'yu görmek bana süpriz olmuştu. "Aaaaaa sevgilim hoşgeldin, hangi rüzgar attı seni buraya." O ise beni hafif itip tek kelime dahi etmeden çıkmıştı. "Bari bi şey söyleseydin be sevgilim, ne bu acele acele çıkış." sorduğum soruyu da duymazdan gelerek yürüyordu. Arkasından bir kez daha seslendim "Sevgilim bak yemek için birşeyler aldım bari onları yiyelim ha, ne dersin?" Birkaç adım daha attıktan sonra durdu ve bana dönerek bağırmaya başladı. "Niye bu kadar düşünüyorsun amna kyayım! Yalnız bırak beni! Artık görüşmek istemiyorum işte anlamıyor musun geri kafalı! Benle muhattap olmayı kes!" gözlerim dolmuştu. Şaka mı yapıyor bu. Yıllardır sevgiliydik ve şimdi resmen benden nefret ettiğini dile getiriyordu. Bakışları yanağımdan düşen gözyaşlarını izledi bi süre. Aynı zamanda derin derin nefes alıyordu. Ben ise ona tek bir kelime bile söyleyemeyecek duruma gelmiştim. Öylece karşısında ağlıyordum. "Güzel şaka sevgilim. Hadi gel şimdi yemek yiyelim. Senin sevdiğin baharatlı krakerden de aldı-"

"SUS ALLAHIN BELASI SUS! YETTİ DİYORUM ANLAMIYOR MUSUN! BUGÜN ANNEMLERİN YANINA DA GİTMİŞSİN! Bİ SAL ARTIK PEŞİMİ!"

"BANA ÖYLECE BAĞIRAMAZSIN LEE MİNHO! Ne oluyor sana? Söyle konuşarak halledelim, lütfen."

"Bak elimden bi kaza çıkacak, ayrılıyorum senden bitti. Bu kadar basit."

"Ama Minh-"

"AMASI MAMASI YOK İŞTE ANLAMIYOR MUSUN!" Yanağıma geçirdiği tokatla başım yana savrulmuştu. Elimle acıyan sol yanağımı tuttuğumda Minho benden tiksiniyormuşçasına bakıyordu. "M-M- Minho lü-"

"Daha fazla konuşma. Ayrıldık dedim bitti."

Tekrar arkasını dönüp yürümeye başlamıştı. Ben ise kapının önünde yığılmış onu izliyordum. Tokat atmasını düşünmüyorum bile. Benim kalbimi altüst etmişti. Ayrılık, bu kelimeyi asla yaşatmayacağımızı söyleyen oydu, ilk sevgili olduğumuz zamanlarda. Şimdi ise bitti diyordu. Hemde basit bi şekilde. Onun bu dediklerine inanmak istemesem de olmuştu işte. Evin kapısını kapatarak kendimi mutfağa attım. Hayır, barışmamız gerekiyordu. Bu kadar basit bi şekilde bitemez. Hayır, onun beni affetmesini sağlamalıydım. Onun sevdiği yemeklerden biri olan etli ramyon yapmaya başladım. Onu sakinleştirmem gerekiyordu. Muhtemelen babasıyla birşey yaşamıştı. Çünkü bugün babası da normal değildi. Babası aslında bana karşı zaten normal değil ama ikisi de bu halde olduğuna göre kavga falan etmişlerdi. Hayır, ondan ayrılamam. Hayır, hayır, hayır, ha- OOOFF. İçimden sayıklarken aynı zamanda etleri parçalıyordum ve orta parmağımı kesmiştim. Hemen peçeteyle tampon yapıp kanamayı durdurmaya çalışsamda derin kestiğim için bu pek te mümkün değildi. Aynı zamanda da zil çalmıştı. Kapıyı açtığımda Yongbok karşımda duruyordu. "Merhaba Jisung-ie sana brownie yaptı- Eline ne oldu!"

"Ya yemek yapıyordum elimi kestim. Tam zamanında da sen geldin."

"Dur bi bakayım." Elimi çekip yarılan parmağımı inceledi.

"Kanka sen galiba yemeğe parmağını da katmak istemişsin. Bu kadar derin kesmeyi nasıl başardın."

"Valla etleri parçalarken dalmışım."

"Valla o leziz etlerin yanına bi parmak ta gidermiş."

"Şaka maka ne yapabilirim."

"Gel bi pansuman yapalım. İlk yardım çantan nerde."

"Şu dolapta olması lazım." Başımla gösterdiğim dolaba gitti ve elinde küçük bi çantayla geri geldi.

"AAAAAAAH. Biraz yavaş mı olsan diyorum. Hayvan gibi bastırma pamuğu."

"Asıl sana AAAAAAAH. İki saatir cebeleşip duruyon işimi düzgün yapamıyom."

"Sen bunları yapmayı nerden öğrendiğini sorabilir miyim."

"Chan'dan öğrenmiştim."

"Doktor bi arkadaşın yararları."

"Harbi bu arada Chan'la uzun bi süredir görüşmüyoz." Bunu dememle aynı zamanda pansuman işi de bitmişti.

"Bi zincirleme kaza olmuştu hala yaralılarla ilgileniyormuş. Hem psikolojik olarak hem de tedavi sürecinde."

"Chan gibi birisi zor bulunur be."

"Hakkaten."

"Ya ben bişey dicem. Ben çok açım. Yemek yapıyordum, o da yarım kaldı."

"İstersen yemeğin devamını ben yapayım sen otur. Etli ramyon yapıyordun galiba malzemelerden anladığım kadarıyla."

"Evet."

"Tamam ben yaparım sen dinlen."

15 dakika sonra

"Peter! Yemek hazır!"

"Tamam anne!"

Gülerek mutfağa girdiğimde Felix bana tip tip bakıyordu." Ne oldu. Nasıl bi bakış o öyle."

"Anne ne alaka aq."

"Anneler böyle çağırırlar ya ondan öyle dedim."

"Neyse daha fazla konuşmadan yiyelim."

"Bence de."

İkimiz de tencereden birer kase ramyon aldıktan sonra tencereyi dolaba koydum. "Niye dolaba koyuyorsun?"

"Bu yemeği Minho'ya özel yapıcaktım aslında, eve gelince yer diye."

"Oh, anladım."

Yemeğimizi bitirince ikimiz de oturma odasına geçtik.

"Minho ne zaman gelicek."

"Geç gelir o boşver sen."

"Birşey sorabilir miyim?"

"Tabi."

"Minho'yla aranızda ne oldu?"

...

Arama | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin