"HAN JİSUNG! KALK YOKSA SENDEN AYRILICAM!" (Do you get dejavu huh. Bi anda aklıma spor salonu ficim geldi de öyle bi başlangıç yapayım dedim. Jisung hiçbir zaman normal bi şekilde uyandırılamıyacak rörşdşflfldş.)
Hyunjin yatağımın başında dikilmiş bana bağırıyordu. İkizim yaaa, drama queenim. "Asıl bağırmaya devam edersen ben senden ayrılıcam Hyunjiniee!"
"Hayır önce ben."
"Hayır, ben."
"Ben dedim işte uzatma."
"Arkadaşlar bölüyorum ama kahvaltı hazır. Zıbaracaksanız gelin." Felix kapıdan kafasını uzatıp bize seslendikten sonra mutfağa geri döndü. Bende yavaş yavaş yatağımdan doğruldum. "Look at me dude. Ben Lover'ımın yanına gidiyom. Sende oyalanmadan gel ok?"
"Yeah." Onu mıymıy bi şekilde cevaplayınca yüzüne takındığı suratla odadan ayrıldı. Bende hemen yandaki lavaboya girdim. Bugün doğum günümdü, ve yanımda o yoktu. Belki de geçirdiğim en zevksiz doğum günü olacaktı bugün. Yüzüme çarptığım suyla düşüncelerimden kurtuldum. Odaya geri gidip siyah eşofman ve beyaz tişörtümü giyip mutfağa girdim. Ben girer gitmez Hyunjin bana baktı ve anlamamaz bi şekilde kafasını yana eğdi. "Naber bilader?"
"Ne diyon."
"Gel sana adam akıllı bişeyler giydiriyim."
"Ya kanka rahatım bırak b-"
"Sus ve beni dinle bi dakika."
Beni kolumdan sürükleye sürükleye sürükleye odaya soktu. Bavulumu açıp incelemeye başladı. Bende dikilmiş onu izliyordum. "Yav burdakiler idare eder ama aklımda başka bişey var. Gel bakayım bi." Beni yine sürükleyerek kendi odasına soktu. Bi süre dolabını karıştırdıktan sonra üstüme keten bir pantolonla dekolteli bi gömlek fırlattı. "Al giyin bunları. Uzun süre önce almıştım bana olmuyorlardı. Sana olur bunlar anca. Hatta sana veriyorum bunları. Ha bak bide şu siyah kolyem var. Hadi giyin."
"Kanka ne gerek var. Normal bi gün alt-"
"Normaline skayım senin. Giyin şunları."
Daha fazla uğraşmak istemediğim için bana verdiklerini giyindim. Aslında fena da olmamıştı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Koşa koşa mutfağa girdim. Ben girince ikisi de ağzını açmış bana bakıyorlardı. "Jisung, bu sen misin."
"Ben demiştim sana yakışır diye."
"Valla çok güzel oldu. Sağol kanka."
"Hadi şimdi otur da yemeğini ye."
"Tamam Yongbok."
Bende sandalyeyi çektim ve kahvaltımızı birlikte yapmaya başladık. Sohbetimiz baya iyi gidiyordu hatta. Bi süre sohbet ettikten sonra çalan telefonumla irkildim. Masanın üstünden alıp kimin aradığına bakınca "Foxy" yazdığını gördüm. "Alo Jeong?"
"Naber?"
"İyi sen?"
"Bende iyiyim. Gelsene dışarda takılalım."
"Ha olur, dur Felix'lere de sorayım." Ben ona bakınca Felix'te ona sorduğumu anlamış ve bana olmaz anlamıyla kafasını sallamıştı. "Şey Jisung bizim küçük bi işimiz vardı da. Biz katılamayabiliriz." Hyunjin'de bana kafasını sallayınca telefona geri döndüm. "Şey Jeong, onların işi varmış."
"Tamam ben 10 dakikaya orda olurum. Sende hazırlan kapıya çık."
"Tamamdır kanka. Kapatıyorum."
Telefonu kapatıp lavaboya koştum. Saçımı aynaya bakarak tarayıp düzelttikten sonra küçük bel çantamı alarak bizimkilerin yanına geri gittim. "Ben çıkıyorum haberiniz olsun."
"İyi eğlenceler size."
"Sağol Felix."
Ayakkabılarımı giyip merdivenleri indim ve Jeongin'i beklemeye başladım.
(Kısa oldu özür dilerim halim yoktu. Bi sonraki bölümü uzatıcamm.)