13

27 5 2
                                    

"Neden geldin. Yetmedi mi yaptıkların."

"Ba-"

"Hayır. Defol git. Seni görmek istemiyorum."

"Gerçekt-"

"SUS VE DEFOL! HALA SURATIMA NASIL BAKABİLİYORSUN!"

"Jisung?" Arkamdan Felix'in sesini duymuştum. O da yanıma geldiği gibi gördüğü kişi ile şoka girmişti. "Minho?! Senin ne işin var burda."

"Bakın, çok durmayacağım."

"Çok değil, hiç durma zaten. Dediğin laflara ek attığın tokat aklımdan hiç çıkmayacak. Git, gözüm görmesin seni."

"Ooooo Minho, hoşgeldin." Chan arkamızdan gelip kapının önünde duran Minho'ya sarılmıştı. "Ya niye hepiniz dikiliyonuz. Sende gir içeri Minho." Chan Minho'yu çekiştirip içeri soktuğunda içimdeki öfke de yavaş yavaş artıyordu. "Hadi ama. Bu sefer siz ikiniz dikiliyonuz. Bi sorun mu var?" Chan Felix'le bana sorunca Felix beni bileğimden yakaladı ve odasına götürdü. "Felix? Hayırdır?"

"Yok bişey! Sadece bişey sorucam Hyunjin. İki dakikaya döneriz biz." Odasının kapısını kitlediğinde ben gözlerimi dolduran yaşları daha fazla tutamamıştım. "Hey. Sakin ol Jisung. Niye geldi bilmiyorum ama şimdi onu gönderirim. Sen geç içeriye bizimkilerle takıl, onu takma. Lütfen, doğum gününde ağlamanı istemiyorum Jisungie. Hadi! Neşelen biraz." Ben onun yatağında oturup ağlarken o da beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Onun sözleri o kadar yumuşak ve ikna ediciydi ki ağlamamı durdurmuştum. "Bak gel seni lavaboya götüreyim. Suratına bi su çarp kendine gel." Kolumdan tutup doğrulmamı sağladığında beni yavaş adımlarla odaya bağlı olan lavaboya doğru götürdü. "Sağol Yongbok. Sen içeriye gir, ben bir dakikaya geliyorum."

"İyi olduğundan emin misin?"

"Evet evet, sağol."

"Peki, ama lütfen hızlı gel."
Yavaş adımlarla odadan çıktıktan sonra banyoda yansımamla birlikte kalmıştım. Gerçekten onca şeyden sonra hiçbişey olmamış gibi gelmişti. Hem de mahcup bir ifadeyle. Akıl almaz gerçekten. Derin bir nefes alıp musluktan gelen soğuk suyu suratıma birkaç kez çarptıktan sonra sinirim biraz da olsa dinmişti. Yüzümü kurladıktan sonra odaya geçerek çıktım ve bizim eğlendiğimiz mutfağa doğru ilerledim. Tam içeriye adımımı atıcaktım ki kapının önünde duran Minho içeri girmemi engellemişti. Onunla muhattap olmak istemediğim için omzunu iterek geçmeye çalıştığımda o yerinden bir milim bile kımıldamamıştı. "Çekil."

"Bak, gel şu yan odaya konuşalı-"

"Senle hiçbir bk konuşmıcam. Çık şimdi."

"Bak sinirlisin am-"

"Aması maması yok! Çekil diyorsam çekil! Kıt mısın!"

"Ya kanka, siz ikiniz iyi misiniz yaa."

"Eve-"

"Hayır, değiliz amk." Changbin'in sorusuna yanıt verecek olan Minho'yu terslediğimde mutfaktaki bütün suratlar bize dönmüştü. "Ya küçücük bi kavgaydı Jisungi-"

"Bana sakın JiSuNgİe falan deme!"

"Noluyor noluyor! Yavaş olun arkadaşlar." Chan yanımıza yetişip ikimizi ayırdıktan sonra herkes başımıza üşüşmüştü. "Neler oldu? Jisung? Anlatır mısın lütfen."

"Yok bişey, sadece gitsin yeter. Onu görmek istemiyorum." Mutfaktaki herkes meraklı gözlerle bana ve karşımda duran Minho'ya bakıyordu. "Bana bak Jisung. Ne varsa söyle, hep birlikte çözelim. Ama önce sakin olman gerek."

"Chan, teşekkürler. Biz yan odaya geçip hallederiz, değil mi Jisung." Minho bana yalvarırcasına bakınca her ne kadar istemesemde başımı sallayıp onayladım. Kolunu bana sarınca eğilerek ondan ayrıldım ve sert adımlarla yandaki oturma odasına doğru yürüdüm. Minho'da arkamdan odaya girince kapıyı sert bi şekilde kapattım. "Ne istiyorsun Allah'ın cezası, ne!"

"Bak, şimdi işler şöy-"

"Bana işini falan anlatma. Nasıl gelebiliyorsun yaa. Nasıl bu kadar cesaretin var senin."

"Dinlemiyorsun Jisung."

"Dinlemek te istemiyorum. Şimdi lütfen git!"

Eğdiğim başımı kaldırıp sert bi şekilde yüzüne baktım oğlanın. O ise dolu gözleriyle birlikte bana bakıyordu. Bi anda yüzüne yerleştirdiği tebessüm ile yanıma yaklaştı ve bi elimi alıp içine küçük bir kutu koydu. Elimi parmaklarıyla kapattıktan sonra ise yavaş adımlarla kapıya yöneldi ve çıktı.

...

Arama | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin