Minho'nun bakış açısı
Çalan telefonumla kalktım. Babam arıyordu. Her ne kadar açmak istemesem de daha sonrasında başıma bela olacağı için açmak zorunda kaldım. "Ne var."
"Babanla böyle konuşamazsın."
"Şu saatten sonra şeni babam gibi görmek zor. Ne oldu dökül yoksa telefonu parçalarım."
"Cuma günü ilk uçakla Berlin'e gidiyoruz. Cuma saat 9'da havalimanına gel."
"Pılını pırtını topla defol. Ben niye gelmek zorundayım ki."
"Çünkü seni orda ortağımın kızıyla tanıştırıcam. Umarım iyi anlaşırsınız."
"Kimseyle tanışmak istemiyorum."
"Tanışacaksın yoksa olacaklardan ben zorunlu değilim."
"İyi be pislik herif! Defol!"
Telefonu hızlı bi şekilde kapatıp yatağa fırlattım. Bugün çarşambaydı. Bugün de dahil iki günüm vardı. En azından gitmeden önce Jisung'la barışmam gerekti. Onun kalbini kırmıştım, doğru. Ona hakaretler etmiştim. Yetmezmiş gibi el kaldırmıştım, hemde yapacağım en son kişiye. Bunların hepsini ayrıldığım zaman beni özlememesi için yapsam da şimdi ikimiz de perişan haldeydik. Hızlı bi şekilde kalktım ve bi kot bi tişört giyip üstüme de ceketimi alıp evden çıktım ve yine Felix'in evinin yolunu tuttum. Evin önündeki parkın bi kenarına oturup bizimkilerin olduğu kata baktım. Tam Jisung pencerenin önüne gelmişti ki Felix ve Jisung dışındakilerin apartmanın kapısından çıktıklarını gördüm. Beni görmemelerini umup kafamı eğdim. Görmemiştiler zaten. Bizim beşli pencereden bakan Jisung ve yanına gelen Felix'e el sallayıp gitmişlerdi. Jislix ikilisi de onlara el sallayıp mutfağın camından ayrılmış ve terasa geçmişti. İkisi de terasta bulunan karşılıklı sandalyelere oturunca bende onlara görünmeden terasın altına geçtim. Felix üç katlı bi evin üçüncü katında kalıyordu ve üçüncü katın fazladan bi terası vardı. Terasın altında sırtımı duvara vererek yaslandım ve onların konuşmalarını dinledim. "Jisungie, daha iyi misin?"
"Bilmiyorum Felix. Aklımdan çıkmıyor ama aynı zamanda çıkmasını istiyorum. Bi tarafım onu isterken diğer tarafım ondan nefret ediyor. Ne yapacağımı şaşırdım." Sesi sona doğru titremişti Jisung'un. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Bak Jisung, neden böyle oldu bende bilmiyorum ama hemen yıkılamazsın. O senden ayrıldı diye her günün üzülerek mi geçecek. Neşelen biraz. Unut o malı. Hem sen dün bizimkilere anlattın mı?"
"Hayır."
"Neden anlatmadın ki. Konuşurduk hep beraber."
"Ortamın modunu bozmak istemedim."
"Aynı şekilde kendi modunu da bozmamalısın Jisungie. Şimdi gül bakayım. Aaaa, bak aklıma ne geldi. Yarın senin doğum günündü değil mi."
"Valla mı lan!"
"Kendi doğum gününü mü bilmiyorsun Jisung."
"Unutmuşum kanka, eeeeee?"
"Yarın için yine bizimkileri arayalım da evde parti verelim. Hem yarın için birlikte bişeyler yapabiliriz. Örneğin pasta."
"Valla iyi olur."
"O zaman listeyi hazırladım. Kurabiye, brownie, pasta ve limonata yapılacak. Hadi hadi kalk, çok işimiz var."
Sktir. Jisung'un doğum gününü unutmuştum. Hızlı adımlarla en yakın alışveriş mağazasına doğru yürümeye başladım.
Jisung'un bakış açısı
Birkaç saat sonra
Felix'le bütün gün yarınki doğum günüm için birşeyler hazırlamakla uğraşmıştık. Ama en sonunda ortaya çok güzel şeyler çıkmıştı. "Felix hiç bir pastane gibi bişey açmayı düşünmüşmüydün."
"Aslında düşünmedim değil. Hyunjin'de bu konuda beni baya destekliyor. Bi ara demişti ki eğer bir pastane açarsam logosunu o tasarlayacakmış. Bide iç tasarımını."
"O konuda Hyunjin'e güvenebilirsin. Çizimi güzel onun."
"Ama henüz karar vermedim. Aslında denenebilir, değil mi?"
"Denenir denemmesine de biz iki saatir pasta börek falan herşeyi yaptık tamam. Peki şimdi yiyebileceğimiz bişey niye yapmadık."
"Bence şimdi onunla uğraşmayalım. Bak mutfağın üst kapağında birkaç tane kapta hazır ramen olması gerekiyor. Onlardan alır pişiririz."
"Tamam işin çoğunu sen yapmıştın zaten ben hazırlayım onları da."
"Süpersin."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arama | Minsung
Fiksi PenggemarH: Alo, sevgilim seni çok özledim. Hep telefonu açıyorsun ama telefonun karşısında yoksun değil mi? M: Seni çok özledim Jisung... ...