16

33 5 6
                                    

Hepimiz salonda sohbet ederken Chan çalan telefonuyla içeriye geçmişti bi süre. Hyunjin tam Changbin'in taklidini yapacaktı ki Chan içeriye asık suratıyla içeriye geldi. "Chan? Herşey yolunda mı?" Seungmin'in sorusuyla herkes Chan'a odaklanmıştı.

"Minho."

"Onun adını ağzına alma. Onu duymaya bile tahammü-"

"Minho, ülkeden ayrılmış."

Herkes şaşkın bir ifadeyle bakakalmıştı.

"Ne demek ayrılmış. Chan, açıkla." Olduğum yerden kalkarak Chan'ın karşısına geçtim. Herkes ayaklanmıştı. "Aradı beni, gidiyorum dedi kapattı. Neler dönüyor bende bilmiyorum."

"Bişey yapmalıyız." Bu dediğiyle Felix'e dönmüştüm.

"Sence konuşmak ister mi. Son yaptıklarından sonra. Yediği haltlardan dolayı gitmiştir."

"Jisung öfkelisin ona anlıyorum, ama işler büyüyor."

"Umrumda bile değil." Direk içeriye kaldığım odaya geçip çantamı aldım. "Jisung nereye?!" Jeongin arkamdan gelmişti. "Eve uğrucam iki dakika. Gelirim geri."

Kapıdan fırladığım gibi bizim evin yolunu tutmuştum. Öfkeyle cebimden çıkardığım telefonumdan o malın numarasını çaldırdım. Bi süre çaldıktan sonra açıldı. "Jisung?!"

"Ne işler çeviriyorsun sen!"

"Beni arayarak şaşırttın."

"Nasıl bu kadar sakinsin ya."

"Sana aldığım hediyeyi beğendin mi?"

"Açmadım bile. Fırlattım, bi kenarda duruyor."

"Umarım açınca beğenirsin."

"Rüyanda görürsün."

"Seni tanıyorum, eninde sonunda açacaksın onu."

"Sikik."

"Bende seni seviyorum."

"O yüzden mi tokat attın."

"Sana açıklayabilirim."

"Açıklamanı falan istemiyorum. Ne işler çeviriyorsan bırak."

"Herşeyi bir gün anlayacaksın sevgilim."

"Bla bla. Ben uyarımı yaptım. Şimdi ne halin varsa gör."

"Seni seviyorum demeyi unuttun galib-"

Sinirimi kontrol altına almaya çalışıp telefonu kapattım. Açıklayacakmış, yok efendim anlayacakmışım. At kafalı yaa.

İçimden ona söve söve giderken bizim eve ulaşmıştım bile. Kapımızın önüne geldiğimde kapıda duran bir adam vardı. "Beyfendi? Yanlış evdesiniz galiba."

"Lee Minho?"

"Ben Han Jisung. Beraber bu evde yaşıyoruz, en azından yaşıyorduk."

"Sizden evin anahtarını almam lazım."

"Beyfendi yanlış anladınız. O ayrıldı ama ben hala burda yaşıyorum."

"Bay Lee'nin emri üzerine bu ev artık sahiplikten çıktı. İade almam gerekiyor."

"Ama beyfendi ben burda yaşıyorum."

"Üzgünüm efendim belgeler imzalandı. Yapabileceğim birşey yok. Gerekli eşyalarınızı alın lütfen. Geri kalanları kaldıracaklar."

İnanamıyorum. Evi satmış. Gerçekten bu kadar acımasız olabilirmiydi bir insan. Oluyormuş demekki.

Bir süre sonra

"Alo Felix?"

"Jisung? İyi misin."

"Değilim Felix. Lütfen senden bişey rica edicem."

"Jisung endişelendiriyorsun."

"Sende kalabilir miyim, temelli?"

"Tabi ki ama açıklar mısın?"

"Minho evi satmış. Eşyalarımı toparlamamı söylediler."

Felix'in bakış açısı

"Minho evi satmış. Eşyalarımı toparlamamı söylediler."

"NE?!"

Salonun ortasında attığım çığlıkla herkes bana dönmüştü.

"Bişey mi oldu Felix?!" Hyunjin hemen ayaklanıp yanıma gelmişti. Ona telefonda Jisung'u işaret ettim.

"Ne demek satmış."

"Basbaya attılar beni evden. Changbin'e söylesene alsın beni, bavullarım var."

"Tamam hemen söylüyorum. Görüşürüz."

Telefonum bittiğinde bana dönük olan suratları gördüm. "Felix, dökül."

Hyunjin'in konuşmasıyla yutkundum.

"Minho evi satmış. Jisung'u kovmuşlar. Şimdi Changbin'e onu almasını söylememi istedi."

"Gerçekten nasıl satmış evi, Jisung'u bile bile."

"Bende bilmiyorum Chan Hyung."

"Ben alıp geleyim şunu."

Changbin Jisung'u almak için evden çıkmıştı.

Arama | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin