6

47 9 8
                                    

"Niye hala beni önemsiyorsun Jisung."

Oğlan ellerini arkadan omzuma koymuş ve biraz eğilmişti. "Sevgilim? Günaydın!"

"SANA BİTTİ DEDİM NEYİNİ ANLAMIYORSUN HALA!"

"BAĞIRMA MİNHO! Jisungie hayatta kalman için sana yemek yapmış o kadar. Artık ne dediyden de çocuk parmağından oldu, sus artık."

"Anlamıyorsun Felix, bu varlık ona bitti dememe rağmen umursamıyor. Sinirimi bozan şey de o."

"Ne yapmamı bekliyorsun Minho? Bende mi sana bağırayım? Bende mi sana tokat atayım?"

"Bi dakika, tokatmı? MİNHO SEN BU ÇOCUĞA TOKAT MI ATTIN!"

"ATTIM İŞTE NE OLACAK!"

"Felix lütfen sakin ol ve beni kapıda bekle tamam mı? İki dakikaya geliyorum."

"Tamam Jisung."

Gözyaşlarımı tutarak odama girdim. Dolabımdan çıkardığım kıyanfetleri küçük bavuluma tıkmaya başladım. Kişisel eşyalarımı da koyduktan sonra dış kapıda beni bekleyen Felix'in yanına gittim. Ayakkabı dolabından da bi iki ayakkabıyı poşetledikten sonra Felix'in beni vazgeçirme çabalarını dinlerken aynı zamanda ayakkabımın bağcıklarını bağlıyordum, içerden Minho gelmişti.

"Jisung, yapma be kardeşim. Abart-"

"Nedir bu bavul?"

"Neye benziyor?"

"Bana düzgün cevap ver!"

"Vermezsen ne olucak, tokat mı atıcan. Sktir olup gidiyorum evinden işte."

"Gidersen git, umrumda değil."

"Minho ve Jisung ikinize de yeter."

"Umarım gelmezsin."

"Kapa o çeneni."

"Tokat yetmedi galiba sana."

"İKİNİZE DE YETER DEDİM. Minho sen içeri git, lütfen. Niye bu kadar agresifsin bilmiyorum ama sinirini Jisung'dan çıkaramazsın."

"Ne haliniz varsa görün."

Minho kıçını dönerek içeriye gitmişti. Bende ayakkabılarımı bağlamayı bitirip bavulumu aldım. "Madem evden gidiyorsun, o zaman benim evime davetlisin."

"Olmaz kanka otelde fala-"

"Red yok, bende kalıyorsun. Akşam bizimkileri de çağırıyoruz, parti var."

"Gerçekten teşekkür ederim Yongbokie. Sen olmazsan ne yapardım."

"Hop hop hop, moral bozmak yok. Hadi taksi çağırmıştım bak gelmiş bile."

Felix kolumu tutup beni taksiye kadar sürüklemişti. "Merhaba beyfendi, bavulunuzu ben bagaja koyayım siz geçin lütfen."

"Yok teşekkür ederim ben koyabilirim."

Bavulumu bagaja koydum. Tam arka koltuğa oturacaktım ki pencereden bana bakan Minho'yu gördüm. Kollarını bağdaştırmış beni izliyordu. Bakışlarımı ondan çekip arka koltuğa oturdum ve o evden ayrıldım.

Minho'nun bakış açısı

Jisung, Jisung gitmişti. Pencereyi kapatıp öfkeli bi şekilde rehberden babamı buldum ve aradım.

"İSTEDİĞİN OLDU MU BE ADAM. GİTTİ İŞTE ŞİMDİ NE YAPACAKSIN!"

"O evi satıcam tabiki de. Sen ne de olsa bizimle taşınıyorsun, o evde bize aitti. O çocuk ta gittiğine göre artık satıcam."

"NE SATMASI! EVE GERİ GELİRSE NE OLUCAK!"

"Ondan ayrılmadın mı zaten, istese de gelemez. O çocuğu haketmemiştin. Seni daha iyileriyle tanıştırıcam oğlum."

"BANA SAKIN OĞLUM DEME. SAÇMA Bİ TAŞINMA MESELESİ İÇİN O ÇOCUKTAN AYRILMAMI İSTİYORSUN BİDE YETMEZMİŞ GİBİ ONA ZARAR VERMEKLE TEHTİT EDİYORSUN. ALLAH BELAMI VERSİN Kİ ONA ZARAR VERDİM, HEPSİ SENİN YÜZÜNDEN."

"Seni başkalarıyla tanıştırınca bana teşekkür edeceksin."

Telefonu yüzüne kapatıp koltuğa oturdum. Başımı ellerimin arasına alıp kendimi Jisung'a nasıl affettireceğimi düşünüyordum. Babam işi için başka bi ülkeye taşınacağımızı söylemişti ve buradaki Jisung'la benim kaldığım evle villalarını satmak istediğini söylemişti. Ben babama ne kadar karşı çıksam da bu evi satmak konusunda kararlıydı. Babama Jisung'u bırakamayacağımı defalarca söylemiştim. O da ya Jisung'u öldüreceğini ya da benim onlarla gelmemi istediğini söylemişti. Bu yüzden son zamanlar ona zarar gelmemesi için onu benden ayırmaya çalışıyordum. Ama asıl aklıma takılan şey ona attığım tokattı. O tokatı ona atacağıma elim kırılsaydı keşke, keşke. Ağlamaya başladım. Sevgilim gitti, herşeyim gitti, hayatım gitti.

...

Arama | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin