"Jisungie? Uyanır mısın lütfen. Kahvaltı hazır, herkes sofrada."
Felix'in yumuşak sözlerine karşı gözlerimi açarken o da beni yavaş bi şekilde sarsıyordu. Yataktan yavaşça doğrulunca o da bana sarılmıştı. "Sen bi yüzüne su çarp gel. Yumurtan soğuyacak."
"Tamam Yongbokkie gelirim ben."
"Bekliyorum seni."
Ben yavaşça kalkınca Felix'te odadan çıkmıştı. Lavaboya girip yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçtim. Dünkü tayfa duruyordu yine. "Herkes burda mı! Vayy. Afiyet olsun hepinize."
"Hadi gel sende ye Jisung."
"Üzgünüm Jeongin ama çok aç değilim, yiyin siz."
"Olur mu öyle. Otur bakayım sen şuraya, al şu tostu da eline." Changbin Hyung beni sofraya otutturup elime de tostu sıkıştırınca Hyunjin kıkırdamıştı. "Nesi komik amk. Tamam yicem be." Elimdeki tosttan bi ısırık alınca Changbin'de yüzüne bi gülümseme yerleştirerek yerine oturdu.
Hepimiz şişmiş karınlarımızla tekrardan salona gömülmüştük.
Minho'nun bakış açısı
Saat 8:48. Ülkeden ayrılıyorum. Üstelik kimsenin de haberi yok. Nasıl bırakacaktım Jisung'u hala onu düşünüyordum. "Bi sorun çıkmış yarım saate gelecekmiş uçak. Seni tanıştıracağım kızı bi görsen var ya, fıstık gibi kız."
"Baba sen sapık mısın. İki dakika sal beni."
Babamın yanından ayrıldığımda direk olarak telefonumu çıkardım. En azından ülkeden gittiğimi haber vermeliydim değil mi. "Alo Minho?"
"Chan Hyung."
"Minho dün olanlar neydi. Neler oluyor."
"Şuan açıklayamam."
"Ama zorundasın."
"Kısa kesicem, yurtdışına çıkıyorum. Belki de birdaha görüşemeyeceğiz. Görüşürüz."
"Dur n-"
Arama sonlandırıldı
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arama | Minsung
FanfictionH: Alo, sevgilim seni çok özledim. Hep telefonu açıyorsun ama telefonun karşısında yoksun değil mi? M: Seni çok özledim Jisung... ...