Bilmiyorum. Hiç bir şey bilmiyorum. Ne hissetmem gerektiğini, ne düşünmem gerektiğini, ne yapmam gerektiğini, nasıl davranmam gerektiğini hiç bir şekilde bilmiyorum lanet olsun! Biraz daha erken gelebilirdim! Ensemdeki el ile arkama döndüm. Ege ve Berk'in durumu da kötüydü. Benimkisi kadar olmasada. Ben bu kızdan nefret ederken, şimdi ne diye ölme diye yalvarıyordum? Kalbim zorluyordu sanki. Bunu yaparsam daha iyi olucakmış gibi. Sanki herşey yoluna giricekmiş gibi...
***
Zeynep'in anlatımı ile..
Başımın ağrısı, vücudumda ki halsizlik, etrafımda ki bağrışlar, bulanan midem ve bana ölme die yalvaran Çağrı'nın sesi...
Zor da olsa birkaç cümle duyuyordum. Gözlerimi hiçbir şekilde açamasamda yanımda olduklarını hissedebiliyordum. Daha önce de dediğim gibi, korkmuyordum. Sadece alışmıştım. Tabii ki alıştım derken, şu saçma oyunlara değil. Hayatın acımasız olmasına. Belki de hayat değil, insanlar zordu. Ya da öyleyldi.
Ah ölümle burun burunayken düşündüğün şeylere bak Zeynep!!
Sahi, ben nie hala ölmemiştim? Ne güzel kurtulup gidicektim işte! Hayır, acı çektirmek daha da mı hoşlarına gidiyordu? Ve hala neden benim yaramı iyileştirebilecek birşeyler bulmayıp başımda zırlıyordlardı? Akıllarına gelicek mi acaba? Ölüyorum oğlum burada! İnsaf insaf!
Ege, "Ona yardım edecek birşeyler bulalım oğlum! Kız ölmediyse bile biz öldürücez."diyerek Çağrı'yı yanımdan kaldırmıştı.
Şükür! Allah senden razı olsun Ege. Yoksa gerçekten öleceğim!
"Ben Zeynonun yanında kalmak istiyorum. Siz gidin ve hemen getirin."
Yaw karşim başımda bekleyip napacaksın? Çattık ya. Aslında iyi bir fikir olabilirdi. Ölürsem felan yalnız olmazdı. Of aptal mısın Zeyno ya?
Acı çekiyoruz oğlum burada!
"Tamam bro birşey olursa bir bağırman ile yanındayız."
Bende saatlerce bağırmıştım. Niye kimse beni duymamıştı? Azizim bunların hepsi bana inat ya!
"Julietim?.."
Keşke sana efendim diyebilsem.. Ama hiç halim yok Romeom..
"Beni duyuyor musun?.."
Acaba duyduğumu bilse ne yapar?
"Sen bana ne yaptın böyle?"
Hay gene ne yaptım ben? Her gün birşey yapıyorum da benim mi haberim yok? Çocuk bana neler diyor ben hala onu içimden tersliyorum! Napıyım bende böyle birisiyim işte..
Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti.
"Sesinden mi? Gülüşünden mi? Yoksa o güzel bakışından mı? Hangisinden?" hafif ve tatlı bir gülüş ekleyerek konuşmasına devam etti.
"Hangisi ile çaldın kalbimi?"
Yutkundum. Bunu anlamış olmalıki hemen konuşmaya başladı.
"Juliet?.. Beni duyuyor musun? Sen.. Sen yaşıyorsun.."
Yok öldüm ruhum burada desem acaba tepkisi ne olurdu?
Arkadan Ege ve Berk'in gelişi ile ayaklandı. Elinde vir şişe su olmalı ki hemen geri yanıma oturdu. Başımı kaldırıp suyu içmemde yardımcı oldu. Sonunda kuruyan boğazıma su değdiği için rahat nefes almaya başladım. Gözlerimi zorlukla açtığımda hepsinin o üzgün, yorgun bir o kadar da bir daha sakın ölme dien sözlerini bakışlarından anlamam zor olmadı. Ya hayır ben öldüm felan da benim mi haberim yok?
İlk söz Berk'ten geldi.
"Çağrı'nın kediciği bir ses verde hepimiz nefes alalım." bu söylediğine kızamadım. Aksine yüzüme gülümseme oluşmuştu.
"Valla sizi görmesem daha iyi olabilirdim." demem ile hepsi bana kızmak yerine bir oh çekti.
"Senin şu bencilliğini bile özlemişim Juliet."
Sadece gülümsedim. Vericek bin tane cevabım olsa bile, hala kollarım ve bacaklarım fazlası ile ağrıyordu. Üzerimde ki kanlar midemi bulandırıyordu. O pis adamların da Allah belasını versin! Beni bu hale getirdiklerinin bedelini çok kötü ödeyecekler! Şu fanatik, korku dolu zamanımı size anlatmamıştım öyle değil mi?
Ege, "Seni bu hale kim getirdi? Hatırlıyor musun?" başımı evet anlamında sallayınca hepsi yanıma gelip bana ne olduğunu sordu.
"Biraz uzun konu."
"Sikerim uzun olmasını! Seni bu haşe kim getirdi söyle!" yüzümü Çağrı'ya buruşturduğumda söze Ege atıldı.
"Oğlum, sakin ol bir. Kız daha yeni yeni ayaklanıyor dur bir sakin ol!" Ege'ye gülümsediğimde bana göz kırptı.
"Ne sakini oğlum! Ne sakini? Kız ölüyordu lan! Ölüyordu biz biraz gecikseydik ölüyordu! Neyin sakinliğinden bahsediyorsun. Ben Zeynep olmadan napıcaktım lan? Söyle bir ne yapıcaktım? Bunuda düşündün mü?"
Yutkundum. Bu çocuk beni ne zamandan beri önemser düşünür oldu Allah aşkına? Sanki ölsem çok umrundaymış gibi..
"Bro, anlıyorum seni. Ama bağırmanın hiç kimseye bir faydası yok bunu sende çok iyi biliyorsun. Evet, Zeynep için hepimiz korktuk. Ama sakin olmalıyız."
Hepiniz mi? Bir kahkaha atmam ile hepsi bana ne oldu die baktı.
"Hepiniz desinya. Onun için."
"Evet, hepimiz? Ne var bunda komik olan?"
"Oğlum, ben ölsem başımda ağlamazsınız bile? Neyib endişesi bu?" dediğimde hepsi bana haksızmışım gibi baktı.
Ne var sanki? Yalan mı?
Berk, "Biz o zaman sana Çağrı'nın nasıl kız gibi başında ağladığını anlatmayalım." diyerek güldü.
Ben olayın şaşkınlığındaydım. Bu dağ ayısı benim için mi ağlayacaktı? Ölsem bile inanamam!
"Berk, eğer yaşamaya devam etmek istiyorsan kapa çeneni!"
Çağrı'nın bu sözüne Berk, "Tamam be size bişi denmiyor." diyip öğretmenler masasının yanına gitti.
"Zeynep sana ikinci ve son defa soruyorum sana bunu kim yaptı? Ne olduğunu anlat!"
Yutkunarak ağzımdan sadece bir kaç kelime çıktı. O kelime ile bile 2 saat öncesine rahatlıkla dönmüştüm. Başımdan kaynar sular dökülmüş gibi Çağrı'nın gözlerinin içine bakarken gözümden süzülen birkaç damla gözyaşını hissettim.
"E.. Enes.." diyerek ağlamaya başladım.
_________________________________________
Zeynep'in başına gelen olay ne sizce? Tahmini olan var mı?
Bu bölümü en iyi anlatan emojiyi buraya bırakabilirsini birtanelerim. 💞
Yeni bölümde görüşmek üzere.
Kendinize dikkat edin. Allah'a emanet olun canlarım. 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silinmez Leke
ParanormalSadece değiştirdiğim bir okulda, bir cesed ile hayatımın şekkilleneceğine rüyamda bile görsem inanmazdım. Taki o manzara ile karşılaşacağım vakite kadar.. Sadece dizilerde, filmlerde felan olur sanardım... "Çağrı bu bu ölmüş!!" "Şşt sakin ol güzelim...