21. Bölüm

65 12 0
                                    

Sadece birbirimize bakıyorduk. Sadece düşümüyorduk. Sadece anlamaya çalışıyorduk. Soruyoruk kendimize sürekli. 'Neden?' die. Belki de bizim bu hayat boyunca söyleyeceğimiz tek kelimeydi bu. Ya da o kadar imkansız ve uzaktı ki diğer kelimeler, dilimiz yetişmiyordu..

Ve yine aynı kelime ile soruyordum kendime.

Neden ben? Bu hayatı yaşamak zorunda olan kişi neden ben? Neden biz? Neden?..

Sürekli dudaklarımı konuşmak için ar alıyordum. Lakin aralamam ile kapatmam bir oluyordu. Derin derin düşünürken yankılanan ses hepimizi yönünü bir anda döndürdü.

"Çağrı! Zeynep! Çağrı! Zeynep! Koşun! Berk, Berk fenalaştı! Hızlı olun neredesiniz?"

Çağrı elini geri çekip hemen Berk ve Ege'nin olduğu odaya doğru koşmaya başlamıştı. Cemre de hemen arkasında Çağrı ile birlikte koşuyordu. Olayın şokunu atlatamasamda peşlerine bende takıldım.

En önde Çağrı hemen arkasında Cemre ve neredeyse 1-2 adım arkasındanda ben koşuyordum.

Çağrı kapıyı hızlıca itekleyip açtığında hepimiz bir sürü gibi aynı anda içeriye daldık.

Ege, Berk'in yanına geçmiş ellerini tutuyordu.. Sıkıca hemde. Sanki beni, bizi bırakma die sesleniyordu. Biliyordum. Sesi belki çıkmıyordu. Lakin gözleri konuşmasına bile ihtiyaç duyurtmuyordu.

Yanında ki kalp cihazına gidip, nabzının yavaşladığını, ilginç şekilde çok zor nefes alabildiğini farkettim.

"Zeynep.. Zeynep.. N'olur, lütfen sana yalvarıyorum birşeyler yap. Lütfen.. Berk'e birşey olmasına izin verme. Yalvarıyorum sana, lütfen.."

Gözlerimin içine iyice bakıp aynı kelimeleri sürekli tekrar ediyordu.
Çaresizdi.. O da hepimiz gibi çaresizdi.

Ege'yi ilk defa bu halde görüyordum. Karşımda her zamankinden farklı ufacık masum bir çocuktu.. Bu benim gözlerimin dolmasına ne kadar sebep olsada tuttum kendimi. Güçlü olmaya çalıştım. Bunu yapmak zorundaydım..
Başımı Ege'ye olumlu şekilde sallayıp direkmen Berk'in yanına geçtim.

İlk başta gözlerini kontrol ettim. Ardından nabzına tekrardan baktım. Kaybedecek tek bir dakikam yoktu.. Lakin ben profesyonel bir doktor dahi değildim. Tek yanlış hareketim. Bir sürü kötü sonuçlar açıcaktı biliyordum..

"Berk! Berk. Eğer şu anda sesimi duyabiliyorsan gözlerini hareket ettir."

Bekledim. Eğer anlık bir gidiş olduysa hem sesimi hissedip hemde gözlerini oynatabilirdi. Yapmadı. Ne sesimi duyduğuna dair bir belirti ne de gözlerinde beni onaylayan bakışları yoktu.. Beni duymuyor, bunun ile kalmayıp hissedemiyorduda.

Son bir çarem kalmıştı. Kalp masajı..
Yanlış bir hareketimde ölebilirdi..

Cihazdan çıkan sesler dikkatimi dağıtsada umursamamamay çalıştım.

"Kalp masajı.." döküldü ağzımdan. Hepsinin yüzü bana 'Hızlı Ol' dercesine bakıyordu.

Bir elimi diğerinin üstüne yerleştirip derin bir nefes aldım.

"Herşeye hazır olun.." dedim. Titreyen sesimin arasından.

"Zeynep! Lütfen.. Lütfen.. Ne gerekiyorsa yap. Lütfen."

"Bro tamam sakin ol bak elimizden gelenin fazlasını hepimiz yapıyoruz. Sakin olmalısın Ege. Sakin olmalıyız."

"Çağrı ne yaparım ben? Nasıl sakin olayım? Kardeşim ulan o benim! Kardeşim! Onca yıl! Onca sene! Amına koduğumun bir iti yüzünden hayatını kaybetmesine izin vermem! Veremem! Anlıyor musunuz beni? Veremem."

Ege beni itekleyip Berk'e sertçe kalp masajı yapmaya başladı. Hırslıydı, kinliydi, öfkeliydi, çaresizdi..

"Ege, lütfen. Çok fazla baskı yapıyorsun bu daha da durumu zorlaştırıyor lütfen."

Dinlemedi.. Ne dediysem dinlemedi.

Cihazın sesi yavaşladı.

Git gide yavaşladı..

Ege durmadı. Bir yandan "uyan" diye bağırırken bir yandan serçe masaj yapmaya devam ediyordu..

Cihazın sesi seslere karıştı. Yavaşlamakla kalmadı.. Duruyordu..

Sesler.. Cihaz.. Durmuştu..

Berk ölmüştü..

Nefes almıyordu. Ses vermiyordu. Bizim ile dalga geçmiyordu. Bana 'Çağrı'nın kediciği' demiyordu. Berk ölmüştü.

Bu gerçek, gerçek olmamalıydı..

"Hayır! Hayır! Uyan! Uyan! Uyansana! Sama diyorum Berk! Uyan!"

Cemre olanlardan olduğunca etkişenmiş olmalıydı ki kapının kenarına oturmuş, dizlerini kendine çekip ağlıyordu.

Sesler birbirine karışmıştı..

"Berk Diyorum! Uyan. Gene kızdır beni. Gene dalga geç bemimle, bizimle. Yine yap bunları. Lakin bizi sensiz bırakma! Lütfen. Oğlum daha erken! Daha çok erken! Olmaz! Olamaz uyan.. Uyanmalısın.. Berk.."

Bağırıp çağırıken, Berk'in hemen dibime oturmuş ellerini sıkı sıkı tutuyordu. Sanki bırakırsa birdaha asla tutamayackmış gibi..

Işıklar yandı söndü..
Tekrar yandı,
Tekrar söndü..
Işıklar yandı.

Berk yoktu.

Sağımıza baktık. Solumuza baktık. Lakin Berk yoktu.. Gitmiş miydi? Bir anda? Yoksa birisi mi götürmüştü? Ölmüştü. O halde nereye gidebilirdi? Gidemezdi.
Berk yoktu..

_________________________________________
Bölüm sonu.

Selamm ballarım nasılsınız bakalım?

Evet, yine sizi deli edicek bir son yazdım. Yazarken ben bile nefesimi tuttum valla. Sizde eğer o halde okuduysanız, hemen derin bir nefes alın! Çünkü daha çok nefesimizi tutucaz:)

Sol altta ki yıldızı parlatır mısınız? Yazdıklarımın boşuna gitmesini istemiyorum..

Sorular:

Berk'in ölümüne etkilendiniz mi?

Peki, Ege? Neredeyse kendisi bile Berk ile birlikte öldü diyebiliriz. Sis ne düşünüyorsunuz?

Cemre de aramıza katıldığına göre, kalan 3 kişi kim sizce?
...

Artık haftada 3 değil, 1 bölüm atıcam :)

Hepinizii çok seviyorum.

Kendinize dikkat edin, Allah'a emanet olun canlarım. 🍷

Yeni bölümde görüşmek üzere.

Silinmez Leke Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin