Benli rüyalar, ışıklı geceler...
Ey, sen. Hani her önemli kişiye hitap etmeden önce "Ey!" denir ya, "Ey padişah!", "Ey kral!" Ben sana eydemek istedim. Çünkü benim gözlerimdeki tek önemli şey sensin. Dışarıdan bakılınca hiçbir şey görmemiş geçirmemiş, hiçbir şey yaşamamış gibi görünen sen.
Oysa sen ki neler gördün, nelere direndin. Bu yüzden ey sen, öyle güçlüsün ki artık bir gram bile
kıramayacaklar seni.Partinin bitmesini beklemeden, kimseye hiçbir şey demeden öfkeyle ayrıldım bahçeden. Hızlı adımlarla
odama çıktım asansörü bile beklemeden. Odamın kapısını
kapattım, montumu yatağa attım ve hızla telefonumu açtım. Mesaj sayfasına girip telaşla Tanjiro'ya yazmaya başladım."Selam! Biraz durup geldim. Sanırım seni özledim."
Hadi, hadi çevrimiçi ol. Telefonu elimden bırakmadan öylece ekrana baktım dakikalarca. Tanjiro mesaja
girmiyordu. İşi mi vardı acaba?"Bu arada şoka gireceğin bir şey var! Hani şu bir ara konuştuğumuz grup var ya. Oradan Genya, Inosuke ve Kanao de burada! Sana anlatacaktım ama fırsat olmadı."
Cevap ver, lütfen, cevap ver. Korkuyorum sanki. Sanki de değil, çok korkuyorum. Çünkü öyle bir duruma geldik ki gerçekten bir an onu odamızda tek başına bırakıp
partiye inmişim gibi hissetmiştim ve şimdi de yanıma gelmiş de onu odada bulamamışım gibi. Telefonun
ekranını kapatıp yatağın üzerine koydum. Ve nedenini bilmediğim bir şekilde aklım aşağıdaki partide kalmış gibi cama doğru ilerledim. Camı aralayıp aşağı baktığımda aynı çocuğun masada hala dans etmekte olduğunu gördüm. Birden aşağı bakıp gülmeye başladım. Bunu izlemekten zevk alıyor olamazdım. Sosyal
insanlara dönmek istemiyordum.Camı öfkeyle kapattım ve yatağıma döndüm. Elimi uzatıp ışığı da kapattıktan sonra yorganı üzerime çektim ve telefonumu açtım.
Yorganın altında öylece Tumblr‟da geziyordum. Bir an heyecanla doğruldum. Tanjiro tam bir buçuk saat önce bir resim paylaşmıştı. Üzerinde, "Bana yaşadığın şehrin
kapılarını aç, başka şehirleri özleyelim orada seninle. Bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar, ikimize yetmez." yazan bir resim. O an kendimi çok daha suçlu hissettim. O odasında tek başına oturup bize
ithaf eden dizeler paylaşırken ben aşağıda eğleniyordum. Tamam, eğlendim sayılmaz. Yine de onu tek başına bırakmıştım. Bir kez daha mesaj sayfasına girip uzun bir
özür mesajı yazacağım sırada çevrimiçi olduğunu gördüm. Kalbim hızlanırken mesaj yazmaya başladı."Bizim Genya, bizim Inosuke?"
Sessizce güldüm. "Siz ben yokken samimiyeti bayağı ilerletmişsiniz gördüğüm kadarıyla. Evet sizin Genya, sizin Inosuke. Genya senden çok bahsetti. Oyun oynayacakmışsınız sanırım birlikte. Çok heyecanlı
görünüyordu.""Evet, geçen hafta konuştuk. Bir bilgisayar oyunu buldum, takım olarak oynanıyor ama eh, arkadaşım yok. Inosuke de mesajlaşırken aynı oyundan bahsedince beraber
oynayalım dedim." Sonra ekledi."Onlarla aynı okulda olmana sevindim. Aklım sende kalmayacak."
Gülümsemem büyürken suçlu hissederek yazdım. "O duyduğun sesler yüzünden bozuldun, biliyorum. Ama çocukla iki cümleden fazla konuşmadık. Aklın bende kalmasın, bende kalan şey kalbin olsun."Bozulmadım. Ama korktum." Kaşlarım çatıldı birden.
"Korktun mu?"
"Daha önce de anlatmıştım. Zenitsu... Ben senin yanında değilim. Sana dokunsalar yanında olamam. Biri gelip yanına otursa kaldıramam, seninle konuşsalar ağızlarını
kapatamam. Bir gün biri sana aşık olsa ben buna engel olamayacağım, çok daha kötüsü bir gün sen birine aşık olsan..." Mesaja devam edemeyip yolladığında içinde büyük bir acı oluşmuştu, biliyordum. Telaşla yazmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}
ФанфикYağmur böyle güzel yağar mı bir daha şimdi çıkıp ıslanmazsak? "O gün, bana 'Sinemaya gidelim mi?' diye sordu. 3391 kilometre öteden, şehirlerce, denizlerce uzağımdan... Yanımdaki insanlar görmezken beni, o bana imkânsız olduğunu bile bile 'Sinemaya...