TANJİRO'NUN AĞZINDAN 2

49 6 1
                                    

17. ve 18. Bölüm

Sekiz gün... Artı yedi saat... Telefonumu açmadan geçirdiğim, Zenitsu'yu görmeden duymadan atlatmaya çalıştığım, kendimi zorla tutup bir hayattan çeke çeke başka bir hayata sürüklediğim, kendimi Zenitsu'suz bırakmaya çalıştığım koskoca sekiz gün ve yedi saat
sonra yine bilgisayarımın başındayım. Dikkatim dağılsın diye açtığım dizinin adını bile hatırlamıyorum. Aklım
tamamen Zenitsu'da. Beni mesaj yağmuruna tuttuğuna adım gibi eminim, beni deli gibi merak ettiğine de adım gibi eminim. Oysa benden uzak olması onun için tek iyi seçenek. Onun geleceği burada benimle bir sürgün hayatı yaşamak üzerine kurulu değil. Onun güzel bir geleceği
olmak zorunda... Benimle bir cinayetin izlerini kapatmak yerine ülkesinde evinde mutlu bir hayat yaşamalı. Evet yaşamalı, yaşamalı ama ben ne yapacağım? Ben nasıl
yaşayacağım?

Aklımın içinde öyle bir yer etti ki aklımda ondan başka hiçbir şeye yer kalmadı. Hiçbir şeyi düşünemiyorum, hiçbir şeye karşı hiçbir şey hissedemiyorum çünkü tüm bedenim Zenitsu'ya karşı çalışmak üzere kodlanmış gibi. Aşık olmak, sevmek bunları geçin... Ben sanırım ona
tutuldum. Bu kelimeyi hayatımda ilk kez kullanıyorum. Tutulmak... Acı verici bir kelime bu. Bizimkisi aşktan öte, onun acı verici versiyonu. Ve ben bu acıyı onun da çekmesini istemiyorum. Ama kendi irademe yenik düşmek üzereyim, telefonumu açmak istiyorum. Bana yazdıklarını okumak istiyorum. Bunu deli gibi
istiyorum...

Derin bir nefes aldıktan sonra öfkeyle telefonumu elime geçirdim. Ne yaptığımın bilinçsizliğiyle
telefonumu açtım. Sanki günlerdir susuz bırakılmıştım da elime bir bardak su geçmiş gibi hırsla bardağı ağzıma götürürcesine Zenitsu'yla mesajlaşmalarımıza girdim. Mesajlar art arda sıralanmaya başladığında kalbim ağzımdaydı.

“Tanjiro.”

“Neredesin?”

“Tanjiro, lütfen cevap ver.”

“Biliyorum telefonda sana bir şeyler söylemeliydim. Ama... Şoka girdim... hiçbir şey diyemedim.”

“Tanjiro...”

“Lütfen mesajlarımı gördüğün an bana cevap ver.”

“Beş gün oldu. Yoksun. Ve artık meraktan kafayı yemek üzereyim.”

“Lütfen yaz.”

“Bugün altı gün oldu ve artık dayanamıyorum. Hayatımdan uzaklaştıkça aklıma yerleşiyorsun.”

“Günaydın.”

“Ne diyeceğimi bilmiyorum. Biliyorum, anlattığın kaldırılabilecek bir şey değildi. Ama ilk duyduğum anda bencilce kendimi düşündüm, kaldıramadım. Şimdi farklı düşünüyorum, ben kaldıramıyorsam bunu sen nasıl kaldıracaksın.”

“İyi geceler Tanjiro.”

“Bugün yedi gün oldu. Ve hala yoksun. Hayatıma devam edemeyecek hale geldim.”

“Ve sekiz... Sen bana yazana kadar ben sana yazacağım.”

İçim acıyla dolarken gözlerim de aklım da tek bir cümlede kalakalmıştı, “Hayatımdan uzaklaştıkça aklıma
yerleşiyorsun.” Bu sekiz gün içinde zaman zaman neden Zenitsu'ya bu kadar bağlandığımı düşündüm ve her defasında yüzlerce sebep buldum kendime. Şu cümleye bakın, ruhunun güzelliği beni hiç görmeden kilometrelerce öteden kalbinin içine koyduğu yerden belli değil mi? Sonra korkunç bir şey oldu. Ben mesajları daha yeni okumuşken telefonum çalmaya başladı. Sanki mesajlarını okuduğumu fark etmiş gibi o arıyordu beni.

3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin