Bir gün yanında olduğumda da bana böyle gülecek misin?
Hani bazı binalar vardır, bütün ışıkları sönmüşken tek bir katının ışığı sabaha kadar yanar. İşte biz o sabaha kadar yanan ışıklı evde yaşayanlarız. Uyumayan, uyuyamayan, içinde bir yerde hep düşünen, düşündükçe düşünenleriz biz. İşin içinden çıkamayan, çıkamadıkça daha çok hapsolan, hiçbir şeyi kendi içinde
halledemeyenleriz biz. Her şeye rağmen ayakta kalan ama ayakta kaldıkça mahvolan, mahvoldukça daha güçlü ayakta kalan, oysa çaresiz kaldıkça çaresizliğe sürüklenen, umut gördükçe umuttan kaçanlarız biz. Biz kimiz biliyor musunuz, yıllarca o ışığı sabaha kadar yanan evde yaşamış ve birden kapkaranlık bir odaya
hapsedilmiş, biri gelsin de ışıklarımızı yaksın diye bekleyenleriz biz.İşte şimdi ben burada oturuyorum,
ellerim Tanjiro'nun bana yollattığı hediyesinde, ışıklı yorganımda. Gözlerimden yaşlar akıyor, yorgana
damlıyor ve işte o zaman ağlamamam gerektiğini anlıyorum. Ağlamamam gerek çünkü bu yorganı ıslatmamam gerek. Ağlamamam gerek, çünkü beni aydınlatacak bu ışıkları mahvetmemem gerek.Ağlamamam gerek çünkü Tanjiro'yu üzmemem gerek. Ağlamamam gerek, kendim için, Tanjiro için. Anlıyor musun Zenitsu? Benim artık ağlamamam gerek.Telefonumu elime aldım. Bir elim yorganın ışıklarına dokunuyor bir elim Tanjiro'ya mesaj yazmakla meşgul. Ne diyeceğimi, nasıl anlatacağımı bilmiyorum.
"Sevgili Tanjiro," yazdım, "Gönderdiğiniz hediye elime ulaştı. Müteşekkirim. Yazdığınız ciddi fakat bir o kadar da duygusal not içime dokundu. Size gelip de TANJİRO SEN
NE YAPTIN KAFAYI YEDİM BURADA! yazmak isterdim, fakat bu ince hediye, o ince not böyle bir tepkiyi
hak etmiyordu. Bu yüzden size kısa bir mektup yazmaya karar verdim. Siz, kalbime bir notla, bir yorganla, birkaç ışıkla dokundunuz. Sanki geceyi yaşıyordum, birden gündüz oldu. Sanki kapkaranlık bir odadaydım, gelip ışığı açtınız. Beni karanlığımdan alıp götürdünüz,
aydınlığa çıkardınız. Artık karanlığa hapsolmamak dileğiyle, bir gün o yorganın altında birlikte ısınacağız...
Sevgilerle..." Yazdım, gönderdim ve bir mesaj daha attım."TANJİRO SEN NE YAPTIN KAFAYI YEDİM BURADA!" Ve bir mesaj daha.
"Ağlıyorum."
"Gerçekten ağlıyorum."
"Bak," Yazdım ve sol gözümün altındaki gözyaşlarımın bir fotoğrafını çekip yolladım. Resmen ona ağlarken gözümün fotoğrafını çekip yolladım. Gözyaşlarımın arasında hem ağlıyor hem gülüyorum şimdi. Hayatımda aldığım en değerli hediyenin üzerinde oturuyor ve artık gerçekten de yalnız olmadığımı
biliyorum. Burnumu çeke çeke istemeye istemeye kalktım yataktan. Gözyaşlarımı elimle silip çantamı tekrar omzuma taktım, yorganıma tekrar bakıp zorla çıktım odadan. Derse ilk günden geç kalmamak adına hızla asansöre bindim. Kendimi iki dakika sonra bahçede bulduğumda fakülteme doğru koşar adım ilerliyordum.Yemyeşil yolların arasında, fakültelerine dağılan öğrencilerle birlikte tam karşımda duran Edebiyat Fakültesi‟ne doğru koşturuyordum. Tam o an, işte tam o an ilk aksiliğimi yaşadım! Birine feci şekilde çarptım.
Kitapları yere düşerken yüzüne bile bakmadan eğildim ve kitaplarını toplamasına yardım etmeye başladım,"Özür dilerim derse yetişmeye..."
"Zenitsu? Bu ne tesadüf! Anlaşıldı, kanka olacağız seninle!" Yüzümü buruşturarak başımı kaldırdığımda onu gördüm. Dün geceki çocuk. Hafifçe gülümseyerek kitaplarını ona uzattım ve birlikte ayağa kalktık.
"Günaydın," dedim söylediğine cevap vermemek için,
"Aynı derse mi gidiyoruz? İnsan Bilimi." Çocuk sevinçle dudaklarını araladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/345588285-288-k336308.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}
FanfictionYağmur böyle güzel yağar mı bir daha şimdi çıkıp ıslanmazsak? "O gün, bana 'Sinemaya gidelim mi?' diye sordu. 3391 kilometre öteden, şehirlerce, denizlerce uzağımdan... Yanımdaki insanlar görmezken beni, o bana imkânsız olduğunu bile bile 'Sinemaya...