Sana yalvarıyorum benim olmadığım bir hayatı seçme.
Merhaba, ben acı... İçinize kalbinizden girer, oraya yerleşir, uzun süre sizinle kalırım. Bir tedavim yok. Bir kere beni içinize aldığınız zaman, beni oradan çıkarmanız çok zor olacaktır, bilirsiniz. Beni içinize almanız için kalbinizi açmanız yeterli olacaktır. Bir insana, bir duruma, bir yere kalbinizi açtığınız an sonunuz kaçınılmazdır. Ben, açtığınız o kalbinizden içeri girecek, en derininize yerleşeceğim. Biliyorum, hepiniz benden nefret ediyorsunuz. Ama aslında ben size zarar vermek için değil, sizi gerçeğinizle buluşturmak için giriyorum kalbinize. Binlerce, hatta yüz binlerce türüm var benim. Şu an hepinizin içindeyim, şöyle bir nefes alın. Acıyı hissedeceksiniz. Elinizi kalbinize koyun ve selam verin bana. Sonra etrafinızdakilere bir selam verin. Çünkü hepinizin bir ortak noktası var, acı. Hepiniz aslında acı içindesiniz. Acı sizin içinizde, siz acı içindesiniz. Ruhunuz hayatında ilk
kez dizleri üzerine düşmüş bir çocuk gibi acıyor.Ağlamıyorsunuz ya da ağlıyorsunuz. Ne olursa olsun dayanıyorsunuz. Çünkü siz dizlerinizin üzerinde değil,ayaklarınızın üzerindesiniz. Binlerce kiloyum ben. içinizde binlerce kiloluk bir acı taşıyor, yine de düşmüyorsunuz. Miktarım arttıkça kilom da artıyor. Bazen yüz binlerce kilo oluyorum içinizde. Yürürken
birden duruyorsunuz, acıdan yürüyemeyeceğinizi hissediyorsunuz, işte o an bilin ki beni çok doyurmuş,
kilo aldırmışsınız, içinize ata ata, biriktire biriktire beni büyütmekten başka bir şey yapmıyorsunuz. Oysa hareket etseniz, konuşsanız, gülümseseniz birikmeyeceğim içinizde. Giderek kilo verecek, kayıp gideceğim içinizden... Siz sustukça ben büyüyeceğim. Siz sustukça
acınız artacak.Bir de bazıları var, onların içinde büyümüyorum. Onların içine kocaman bir parça olarak yerleşiyorum zaten. Bilmem tanır mısınız, Zenitsu diye bir çocuk var. Dün akşam saatlerinde göreve
çağırıldım. Zenitsu'nun içine yerleşme görevi. Şu an kalbindeyim, üstelik yüz binlerce kiloyum. Annesini ve babasını kaybetmiş duyduğum kadarıyla. Susuyor. Tek kelime etmedi, giderek büyüyorum içinde. Üstelik acısı öyle büyük ki içinde olmaktan ben bile acı çekiyorum.
Çaresiz hissediyor, biliyorum. Hayatımda ilk defa birinin kalbini içinden okşamak istiyorum. Dokunuyorum kalbine, iç çekiyor. Biraz daha üzülüyor, biraz daha ve
ben biraz daha büyüyorum. Kalbinden dolup taşmak, tüm
vücuduna yayılmak üzereyim. Kıpırdayamayacak hale getirecek kadar büyüyorum içinde. Acıdan hareket edemeyecek hale gelene kadar, içeride bir savaş başladı
sanki, herkes “Hadi Zenitsu!” diyor, böbrekleri, ciğerleri, kalbi, beyni... Hadi Zenitsu, kendine gel. Bizi mahvetme, beni büyütme! Hadi!Şunu bilin ki, bir insanın içine yerleşen acısı o insan bu acıyı atlattığında kayıp gider ve yaşamına başka vücutlarda devam eder. Bu zamana kadar hep böyle oldu. Oysa birinin kalbindeyken o kişi bu acıyı
atlatamazsa, içinde acısı varken yaşamına son verirse acı da içinde onunla birlikte ölür. Ölüm bir donakalma şeklidir aslında. İçinizde bir dünya var, organlarınız, hücreleriniz her bir noktanız bu dünyanın birer bireyi. Ve siz kendinize yazık ederek onlara da yazık ediyorsunuz. Üzüldükçe üzüyor, ağladıkça ağlatıyorsunuz. Bazen
gözünüzden gözyaşı akmaz ama içiniz ağlıyor gibi hissedersiniz ya hani, bilin ki o an içinizdeki bir hücreniz
ağlıyor, içiniz ağlıyor sizin için, bizzat sizin için. Size üzüldüğü için. Şimdi, kendinizi üzmeden, toparlanmaya
başlamadan önce bir kez daha düşünün. Yalnız değilsiniz, içinizde sizin için endişelenen koskoca bir dünya var...Senin de Zenitsu. Hücrelerin ağlıyor, görüyorum. Kalbin sırılsıklam. Biliyorum, acın büyük. Ama içindeki dünya ondan da büyük...
Yatakta sarkıttığım elimi izliyorum. Gözlerim ağlamaktan kurumuş, kolumdaki üçüncü şişe serum bitmek üzere. Hayatımın en korkunç sakinliğini yaşıyorum. Önce bağırdığımı hatırlıyorum, çok
bağırdığımı. Kendimi yere bıraktığımı, yerleri yumrukladığımı, kendimi kaybettiğimi ve bir daha
bulmak istemediğimi hatırlıyorum. Sonra o ilk iğneyi yiyişim. Yavaş yavaş sakinleşmeye başlamam, ama etkisi
geçtikçe delirmem, etkisi geçtikçe kafayı yer gibi acı çekmem. Serum üstüne serum, serum üstüne serum.
Delireceğimi düşünüyorlar ve haklılar. Delirdim. Sakin göründüğümü biliyorum ama kafam bir delinin kafasından farksız. Ölümden başka bir hedef göremiyorum kendime. Ölümden başka bir amaç bulamıyorum kafamda. Ne yapacağım, ne yapmalıyım, nasıl yapacağım soruları artık art arda gele gele tüketti kendini. Şimdi geride tek bir soru kaldı, onların yanına nasıl gideceğim? Bir köprüden mi atlamalıyım, bir arabanın önüne mi? Bir binadan mı atlamalıyım, bir trenin önüne mi? Bir silah mı dayamalıyım kafama, bir
bıçak mı tam kalbimin üzerine? Bir kutu ilaç mı içmeliyim, yoksa kendimi bir ölüm orucunun kollarına mı atmalıyım? Hangisi? Hangisiyle süzülüp gitmeliyim bu dünyadan?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}
FanficYağmur böyle güzel yağar mı bir daha şimdi çıkıp ıslanmazsak? "O gün, bana 'Sinemaya gidelim mi?' diye sordu. 3391 kilometre öteden, şehirlerce, denizlerce uzağımdan... Yanımdaki insanlar görmezken beni, o bana imkânsız olduğunu bile bile 'Sinemaya...