Felenkopla gökyüzünü izleyeceğiz.
Karşımda Tanjiro'nun babasının şoförü, yanımda Murata denen bu çocuk, telefonda Tanjiro'nun mesajları, şok olmuş bir şekilde bakıyorum saf saf. Ne yani? Tanjiro'nun evine gidecek ve onun evinde mi kalacağım! Yutkundum, ne yapacağımın kararsızlığıyla telefonuma baktım. Tanjiro'dan iki yeni mesaj vardı, telaşla onlara göz attım.
“Sakın gitmeye çekinme. Annem harika bir kadındır. Gelmen için ısrar ediyor.”
“Düşünmek yasak Zenitsu, bin arabaya!”
Derin ve titrek bir nefes aldım. Korka korka şoföre doğru gülümsedim.
“Tamam...” dedim korkuyla, “Gidelim.” Hemen ardından Murata'ya döndüm.
“Çok teşekkürler hastaneye getirdiğin için.” Yüzüme mahcup bir halde baktı.
“Ayağını ben ezdim.” dedi hüzünle, başımı salladım.
“Ama bırakıp gidebilirdin de.”
“Bırakıp gidecek kadar şerefsiz değilim. Ama lütfen bana bunu telafi etmem için izin ver! Bu süreçte okuldan geri kalma, her gün seni evden alıp okula kadar götüreyim, sınıfına sokup sırana oturtayım, izin ver!” Omzumu silktim.
“Gerek yok. Ben bir şekilde halledeceğim.”
“Olmaz öyle, aklım kalır. Lütfen!”
“Gerçekten gerek yok. Bir kaza oldu, sorun değil.”
“O zaman okula her geldiğinde bana haber ver en azından seni sınıfına çıkarıp sırana oturtayım, yoksa
sürekli arar rahatsız ederim seni, nasıl olduğunu sormak için günde on kez ararım! Aklım kalacak çünkü.” Hafifçe güldüm.“Tamam,” dedim geçiştirmek için, “Okula geldiğimde haber vereceğim. Yardım edersin. Telefon numaran...”
dediğim sırada telefonumu elimden kaptı, telefon numarasını kaydedip telefonu bana geri verdi. Telefonuma kendini Ayağımı Ezen Çocuk diye
kaydetmişti! Kıkırdayarak başımı salladım.“Güzel espri,” diye mırıldandım, “Tamam o zaman, görüşürüz.” Murata elimi sıkıp arabasına doğru ilerlerken telefonumun çaldığını gördüm. Tanjiro arıyordu. Bu sırada şoför bir elimden tutmuş beni arabanın arka koltuğuna oturtuyordu. Arka koltuğa oturur oturmaz telefonu açtım.
“Tanjiro?”
“Lütfen bana arabaya bindiğini söyle de uçak bileti alıp Japonya'ya gelmeyeyim.” Gülmeye başladım.
“Binmedim! Lütfen gel!”
“Bu bindiğin anlamına geliyor.” Ufak bir kahkaha attım.
“Evet, bindim. Teşekkür ederim... Beni yalnız bırakmadığın için, bana bu dünyada yalnız olmadığımı
gösterdiğin için... hayatımda olduğun için.” Tanjiro derin bir nefes aldı.“Hep dediğim gibi, sen bana ailenin emanetisin Zenitsu. Seni asla bırakmam.” Bunu hep söylüyordu ve öyleydi, biliyordum. Ama içimde bir korku vardı. Hiç bilmediğim bir eve hiç bilmediğim insanların yanına gidiyordum. Nasıl karşılanacaktım neler yaşayacaktım bilmiyordum.
O evde neler görecektim bunu da bilmiyordum. Ama yine de Tanjiro'mun ailesine gidiyordum, Tanjiro'mun annesine, odasına...“Anneme sana benim odamı vermesini söyledim.” diye mırıldandı birden, “Yalnız ufak bir düşmanın olabilir o evde.” Kaşlarımı çattım.
“Düşman mı? O neden? Kim?”
“Gittiğinde göreceksin. Sürpriz olsun. Biraz huysuz bir ufaklık var evimizde, kimseyi sevmez.”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
3391 KİLOMETRE {•TANZEN•}
FanfictionYağmur böyle güzel yağar mı bir daha şimdi çıkıp ıslanmazsak? "O gün, bana 'Sinemaya gidelim mi?' diye sordu. 3391 kilometre öteden, şehirlerce, denizlerce uzağımdan... Yanımdaki insanlar görmezken beni, o bana imkânsız olduğunu bile bile 'Sinemaya...